Araz Ayline gül hediye etmişti ve babası konusunda yardım etmeye hazır olduğunu söylemişti. Hatta bunun için bir plan bile düşünmüştü. Bu olanlar Aylin ve Arazın daha fazla konuşmasına sebep olmuştu.
Aylin onun da Araz için bir şey yapması gerektiğini düşündü. Bu yüzden biraz internetten bakarak, biraz da uğraşarak boncuklardan deniz mavisi bir kelebek yaptı. Bunu yapması bir kaç gününü aldı, zira okul vardı, iş vardı, bir de hala babasını kurtarmanın yollarını arıyordu. Ama bu kelebeği yaparken kendini mutlu hissediyordu, tuhaf bir his vardı içinde. Araza bu kelebeği verdiği zaman ne kadar mutlu olacağını düşünüyordu bazen de. Araz haklıydı belki de, belki de aralarında bir yakınlık vardı gerçekten.
Ve beş gün sonra bitirdiği bu hediyesi ile tamirhanenin yolunu tuttu. Oraya girmek üzereyken, içeriden gelen sesleri duydu. İçeriye bakmasını, ama bir yandanda da gizli kalmasını sağlayan bir duvarın arkasında durdu ve olup biteni dinledi.
"Mert ve Gizem ayrılmadı mı, neden hala planı uyguluyorsun ki?"
"Araz her zaman işini garantiye alır."
"Aynen, öyle," dedi Araz.
"Plan işliyor galiba. Aylin hala hırsızlık olayını anlamadı gibi, gün geçtikçe daha da güveniyor sana sanki Araz, ne dersin?"
Bunu diyen Boraydı.
"Tabi ki güveniyor, çünkü Araz o güvensin diye her şeyi yapıyor. Önce eve girdi eşyaları çaldı, sonra da kahraman gibi geri getirdi ", dedi Vural.
Hepsi güldü Araz dahil. Aylin ise önce kelebek tayfaya baktı, sonra da elindeki kelebeğe. Kendini dünyadaki en aptal insanmış gibi hissediyordu. Melek onu uyarmıştı, ama o dinlememişti. Çünkü Arazın samimi olduğuna inanmak istemişti ve maalesef ki yanılmıştı.
Oradan koşarak uzaklaştı ve elindeki şeyi düşürdüğünü farketmedi bile.
Eve yürüdüğü her adımda aklına Arazın dediği ve yaptığı şeyler geldi. O kadar iyi rol yapmıştı ki, Aylin samimiyetine gerçekten inanmıştı. Belki de dilekçe olayında bile onun parmağı vardı, kim bilir? Aylin her kelimenin samimiyetini sorgular olmuştu.
"Kimsenin seni üzmesine izin vermem."
Aylin eve vardığında sinirle karışık mutsuzluk hissediyordu. O kadar öfkeliydi ki. Sadece Araza değil, kendine de...
Aylin o günden sonra Araz onunla her konuşmak istediğinde uzaklaştı yanından. Ona merhaba dahi demedi ve göz göze gelmemek için elinden gelen her şeyi yaptı. Meleğe ve diğerlerine bir şey demese de, Melek onun halinden bir şeylerin ters gittiğini anladı.
Bu tam bir hafta böyle gitti. Araz bu durumdan hiç mutlu değildi. Tuhaf bir şekilde günlerce Aylinin neden böyle olduğunu düşündü. Gizemin ona eskisi kadar mesafeli olmaması bile mutlu olmasına yetmedi. Ve Aylinle vakit geçirmenin ona ne kadar iyi geldiğini anladı.
Bu durum Araz o deniz mavisi kelebeği bulana kadar sürdü . Bir süre küçük kelebeği inceledi. Sabır işiydi bu, ve onun tayfasından kimse böyle şeylere vakit harcamazdı. Sonra ise bir tahminde bulundu ve bundan emin olmak için Aylinin oturduğu mahalleye yürüdü.
Aylin tam eve gidiyordu ki, Araz arkasından önce 'prenses' diye seslendi, sonra da adı ile. Ama Aylin duraksamadı bile. Araz biraz koşarak ona yetişti ve kolundan tutarak durmasını sağladı. Aylin bu sefer hızlı davrandı ve kolunu kurtardı.
"Sen benden kaçıyor musun prenses?", dedi Araz önce gülerek. Ama Aylin tepki dahi vermedi. Bu durum Arazın da ciddileşmesine sebep oldu.
"Yoksa babanla ilgili kötü bir şey mi var?"
"Senin için önemli mi?"
"Tabi ki sonuçta mevzu bahis senin baban."
Aylin buna da tepki vermedi.
"Neden böylesin söyle. Neden yok muşum gibi davranıyorsun?"
"Çünkü benim için yoksun Araz. Senin yüzünü görmek ve sesini duymak istemiyorum. Mutsuz ediyorsun sen beni."
Son cümle Arazın istemese de canını yakmıştı.
"Aniden böyle düşünmeye mi başladın? Ben bir şey mi yaptım?"
Aylin Arazın yüzüne baktı. Bir insan nasıl bu kadar iyi rol yapabilirdi. Gözlerindeki bu masumiyet de mi yalandı?
"Bence sen ne yaptığını gayet iyi biliyorsun Araz."
Araz tahmininin doğru olduğuna inandı ve cebinden kelebeği çıkardı ve Ayline uzattı. Aylin günlerce uğraştığı kelebeğe baktı.
"Sen tamirhaneye mi geldin?"
"Bir önemi var mı?"
"Eğer duyduğun şeyler tahmin ettiğim şeyler ise, ne kadar kötü bir izlenim bıraktığımın farkındayım. Ama lütfen -"
"Sen benim gözümde hiçbir izlenim bırakmayacak kadar düştün Araz. Hiçbir izlenim bırakmayacak kadar değersizleştin."
Aylin sinirliydi ve bu sinir gözlerinden okunuyordu. Ama daha da büyük bir şey vardı orda. Kırgınlık...
"Bak, ben-"
"Her şeye tamam. Eve hırsız olarak girdin, güvenimi kazanmak için eşyaları geri getirdin. Mert ve Gizem ayrılsın diye uğraştın. Ama babamın durumunu ve annesizliğimi buna alet etmen, bunu kullanman çok adice. Bunu senden bile beklemezdim, " dedi Aylin sesinde hafif bir titreme ile.
Araz yutkundu. Gözleri, yüz ifadesi ve başını olumsuz anlamda sallayarak itiraz etti ona.
Aylin ise sırt çantasını eline aldı ve içinden bir kitap çıkardı. Araz kaşlarını çatarak izledi onu, fakat gördüğü şey ile gözlerini yumdu ve bir kaç saniye sonra tekrar açtı. Aylin Arazın ona hediye ettiği gülü kurutmuş ve kitabın arasına koymuştu. Araz duygulanmıştı, çünkü onun verdiği hiçbir hediye bu denli değer görmüş müydü bilmiyordu.
Aylin gülü çıkardı ve Araza uzattı.
"Bunu önemsediğin bir insana vermelisin, kullandığın bir insana değil."
Araz ne diyeceğini bilmiyordu, gözlerindeki buğulanma ile Aylinin elinden gülü aldı.
Aylin tekrar arkasını döndü ve hızlı adımlar ile evine doğru yürüdü. Araz ise arkasından baktı.
Aylin eve girdikten sonra bile orada durdu ve eve baktı. Sol elinde kurumuş gülün ağırlığı vardı. Aylinin üzgün yüz ifadesi, sesindeki kırgınlık geldi aklına. Onu mutlu görürken mutlu olan Araz, bu mutsuzluğu görünce kendini çok mutsuz hissetmişti.
Araz o an anladı. Aylinin onun için artık bir planın parçası olmaktan çok daha değerli olduğunu. Ve yaptığı saçma sapan planlar, bazı şeyleri görmemekteki ısrarcılığı, onu kaybetmesine sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arlin İçin Kısa Hikayeler
FanfictionArlin için tek bölümlük sahnelerden oluşan bir kurgu.