Şimdi ben neden durup dururken doktorum diye bağırmıştım ki ? Kendime inanamıyordum gerçekten. Çenem açılınca her yerden patlak veriyordum. Bu çene bende bulunduğu sürece de fazla yaşayamazdım. Profesyonel davranmam gerektiğini kendime hatırlatarak derin nefes aldım.
" Sen ciddi misin?" diye sordu Kandemir gözlerini irileştirmiş benden gelecek cevabı bekliyorken. Geri dönüş yapma ihtimalim yok muydu ?
Tabi ki de yoktu. Bu sefer bütün söylediğim şeylerden şüphelenirlerdi. Bunun olmasına izin veremezdim. " Kekliyor bizi. " dedi Gökşin kendinden emin bir sesle. Göz devirdim. Onun bana inanacağını hiç sanmıyordum zaten. " Buna inanırsak yolda kalırız. Kanmayın şuna. " Benim hakkımda söylediklerini ilk defa ciddi anlamda pişman edecektim. Doktor olduğumu öğrenmesini ve mors olmasını hiçbir şeye değişmezdim.
" Derler ki büyük konuşmayın. " dedim bilmişlik taslayarak. " Gün gelir tükürdüğünüzü yalarsınız. " dil çıkarmamak için kendimi sıktığımı fark ettiğimde duruşumu dikleştirdim.
" İnandır bizi. " dedi Gökşin bana kafa tutarak. Miraç neden birazcık sevgili rolüne kendini kaptırmıyordu ki ? O zaman her şey daha kolay olabilirdi. " Doktorsan göster hünerlerini. " dedi Egemen 'e bakarak. Egemen'in çaresiz bakışları Gökşin 'e çevrildi. Bana baktığında hiç bu yüz ifadesiyle bakmıyordu. Ama onu tebrik etmek gerekirdi, kuşkusundan hiç vazgeçmiyordu.
" Okuyorum. " dedim göz devirerek. " Doktorluk yani. " onları inandırmanın güç olduğunun farkındaydım ama inanmamaları için bir sebep olmayacağı bir delilim vardı.
" İnanmıyorum. " diye ortaya atıldı Canan. Gökşin'e destek olmasa şaşar kalırdım zaten. İkisinin yüzüne bayık bakışlar atmaya devam ettim.
" İnanmanızı beklemiyordum zaten. " dedim hoşnutsuz bir sesle. Ben kelim desem ona da inanmazdı o ikili. Beni deli etmek için elinden geleni de yapacak gibi duruyorlardı. Miraç beni hatırlarsa bu dertten kurtulurdum. Bir dakika! Miraç beni hatırlarsa mı? Bazen dualarımı hiç de doğru zaman diliminde kullanmadığımı o an fark ettim. Miraç'ın beni hatırlamaması için dua etmeliydim. Beni hatırlaması demek çantamı çaldığını da hatırlaması demekti. Kendi kuyumu kazmamam gerektiğini zihnime not ettim.
" Bizi inandırmak zorundasın. "
" Allah Allah.."
" Yalancısın sen değil mi ? " diye sordu Egemen soluğunu başka yerinden aldığını bize hissettirerek. " Düzenbazsın hatta. Varya Miraç 'ın hafıza kaybından da yararlanıyor olabilirsin. " gözleri beni incelemeye başladığında göz devirdim. Ne kadar da gerçekçi biriydi öyle ? Alnındaki yarayı umursamadan bana laf yetiştirdiğine inanamıyordum. Tahminleri doğruydu ama ispat edemiyordu.
" Sus be. " dedim saçmı savurarak. " Senarist olmayı falan düşünüyorsan, susma. Devam et kendi hikayeni uydurmaya. Ama rica ediyorum hikayenin içerisine beni dahil etme. " ağzımın güzel laf yaptığından daha önce bahsetmiş miydim?
" Konumuz sensin, dahil etmezsem sana ayıp olur. "
" Olmaz. " dedim alayına karşılık olarak. " Ben gerekirse kendi hikayemi kendim yazarım. "
Öyle de olmuştu. Ben bir hırsızın peşine takılarak kendi hikayemi yazmaya başlamıştım. Ben miydim hikayemi yazan yoksa hırsız bey miydi ? Neden onca insanın arasında gelip de benim çantamı almıştı ? Hem de zaten soygun yapacaktı. Karlı bir işi varken neden benim çantam önemli bir av gibi görünmüştü ki ona ?
Bazen kaderi sorguluyordum.
Burada bulunmam gerektiği için mi buradaydım ? Bunu mu yaşamam gerekiyordu sahiden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİNSİRELLA
Teen Fiction" Öp beni. " " Ne ? " " Duydun öp işte hemen. " dedim gözlerimi dudaklarına çevirerek. " Şu an mı ? " " Yok başka bi an. Ya seni bana parayla mi verdiler acaba ya ? Gerçi seni parayla da almam ama hırsız şey.. hadi uzatma da öp. " " Öpmek.. "...