4.BÖLÜM: " ÖZÜR"

10.2K 568 234
                                    

Şimdi ben neden durup dururken doktorum diye bağırmıştım ki ? Kendime inanamıyordum gerçekten. Çenem açılınca her yerden patlak veriyordum. Bu çene bende bulunduğu sürece de fazla yaşayamazdım. Profesyonel davranmam gerektiğini kendime hatırlatarak derin nefes aldım.

" Sen ciddi misin?" diye sordu Kandemir gözlerini irileştirmiş benden gelecek cevabı bekliyorken. Geri dönüş yapma ihtimalim yok muydu ?

Tabi ki de yoktu. Bu sefer bütün söylediğim şeylerden şüphelenirlerdi. Bunun olmasına izin veremezdim. " Kekliyor bizi. " dedi Gökşin kendinden emin bir sesle. Göz devirdim. Onun bana inanacağını hiç sanmıyordum zaten. " Buna inanırsak yolda kalırız. Kanmayın şuna. " Benim hakkımda söylediklerini ilk defa ciddi anlamda pişman edecektim. Doktor olduğumu öğrenmesini ve mors olmasını hiçbir şeye değişmezdim.

" Derler ki büyük konuşmayın. " dedim bilmişlik taslayarak. " Gün gelir tükürdüğünüzü yalarsınız. " dil çıkarmamak için kendimi sıktığımı fark ettiğimde duruşumu dikleştirdim.

" İnandır bizi. " dedi Gökşin bana kafa tutarak. Miraç neden birazcık sevgili rolüne kendini kaptırmıyordu ki ? O zaman her şey daha kolay olabilirdi. " Doktorsan göster hünerlerini. " dedi Egemen 'e bakarak. Egemen'in çaresiz bakışları Gökşin 'e çevrildi. Bana baktığında hiç bu yüz ifadesiyle bakmıyordu. Ama onu tebrik etmek gerekirdi, kuşkusundan hiç vazgeçmiyordu.

" Okuyorum. " dedim göz devirerek. " Doktorluk yani. " onları inandırmanın güç olduğunun farkındaydım ama inanmamaları için bir sebep olmayacağı bir delilim vardı.

" İnanmıyorum. " diye ortaya atıldı Canan. Gökşin'e destek olmasa şaşar kalırdım zaten. İkisinin yüzüne bayık bakışlar atmaya devam ettim.

" İnanmanızı beklemiyordum zaten. " dedim hoşnutsuz bir sesle. Ben kelim desem ona da inanmazdı o ikili. Beni deli etmek için elinden geleni de yapacak gibi duruyorlardı. Miraç beni hatırlarsa bu dertten kurtulurdum. Bir dakika! Miraç beni hatırlarsa mı? Bazen dualarımı hiç de doğru zaman diliminde kullanmadığımı o an fark ettim. Miraç'ın beni hatırlamaması için dua etmeliydim. Beni hatırlaması demek çantamı çaldığını da hatırlaması demekti. Kendi kuyumu kazmamam gerektiğini zihnime not ettim.

" Bizi inandırmak zorundasın. "

" Allah Allah.."

" Yalancısın sen değil mi ? " diye sordu Egemen soluğunu başka yerinden aldığını bize hissettirerek. " Düzenbazsın hatta. Varya Miraç 'ın hafıza kaybından da yararlanıyor olabilirsin. " gözleri beni incelemeye başladığında göz devirdim. Ne kadar da gerçekçi biriydi öyle ? Alnındaki yarayı umursamadan bana laf yetiştirdiğine inanamıyordum. Tahminleri doğruydu ama ispat edemiyordu.

" Sus be. " dedim saçmı savurarak. " Senarist olmayı falan düşünüyorsan, susma. Devam et kendi hikayeni uydurmaya. Ama rica ediyorum hikayenin içerisine beni dahil etme. " ağzımın güzel laf yaptığından daha önce bahsetmiş miydim?

" Konumuz sensin, dahil etmezsem sana ayıp olur. "

" Olmaz. " dedim alayına karşılık olarak. " Ben gerekirse kendi hikayemi kendim yazarım. "

Öyle de olmuştu. Ben bir hırsızın peşine takılarak kendi hikayemi yazmaya başlamıştım. Ben miydim hikayemi yazan yoksa hırsız bey miydi ? Neden onca insanın arasında gelip de benim çantamı almıştı ? Hem de zaten soygun yapacaktı. Karlı bir işi varken neden benim çantam önemli bir av gibi görünmüştü ki ona ?

Bazen kaderi sorguluyordum.

Burada bulunmam gerektiği için mi buradaydım ? Bunu mu yaşamam gerekiyordu sahiden?

SİNSİRELLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin