Zihnimde yankılanan tek bir kelime vardı.
Fare, fare, fare.
Asansörde bir farenin olması kulağa imkansız geliyordu. Ama benim olduğum yerde imkansıza pek de yer yoktu. Başıma sürekli yeni bir olayın gelmesinin başka açıklaması olamazdı. Acaba mağazayı ayılar da basabilir miydi?
Yok artık daha neler gibi bir cümleyi tabi ki de kurmayacaktım. Bunlar bir nevi lanetli cümlelerdi. En azından benim için.
" Gördün değil mi? " diye sordum bacaklarımı beline daha sıkı sararak. Havada olmak her zaman daha güvenli gelirdi. Özellikle de yerde bir fare varsa. Yukarı tırmanamazdı değil mi? " Kocaman bir fare, hem de asansörde! " gözlerim olduğundan daha iriydi buna emindim. Karşımızda bulunan aynaya bakıp bumu doğrulayabilirdim ama bunu yapmayı reddediyordum. Aynaya bakarsam farenin nerede olduğuna dair de bir fikrim olurdu ve bu beni daha da endişelendirebilirdi.
Sanki hiç endişeli değilsin Masal!
" Fare? " Sesine soru ifadesi hakimdi. Kollarını belime sarmış bana bakıyordu. Ben ise o hariç her yere bakıyordum. Ne kadar fareyi görmek istemesem de bana yaklaşmasını engellemek adına bakmak da zorunda olduğumu hissediyordum.
" Evet evet evet. " dedim sanki evlilik teklifine heyecanlanmış da cevap veriyormuş gibi ama durum hiç de öyle değildi. " Farenin ne işi var bizim bindiğimiz asansörde? "
" Fare bu, canı sıkılıp gelmiştir. " Bu mantıklı açıklaması için ona göz devirecektim ki tam ayaklarının dibinde duran fareyi gördüm.
Kahretsin, kahretsin, kahretsin!
Fare bana bir Miraç boyu kadar uzaklıktaydı. Hatta onun kucağında olduğumu sayarsak, bir Miraç boyu kadar uzakta!
" Burada! " dedim sesimin yüksek çıkmasını umursamadan. " Ayaklarında. " kucağında yukarı doğru tırmanmaya çalıştım. Lanet olsun, yukarı çıkmak neden bu denli zordu? " Gelir mi? "
" Nereye? "
" Kucağına tabi ki. " dedim saçma sapan sorularına karşılık. Korktuğumu görmüyor muydu? Neden beni sürekli konuşturuyordu? Aklımı kaçırmak üzereydim.
Korkularımız bizi böyle ele geçirmez miydi?
" Fareden korkuyor olman garip. " Kafasına vurmak üzereydim. Sabrımı sınıyor olmalıydı. Belki de tek yaptığı sadece aklımı karıştırıp farenin burada olduğunu unutturmaktı. Benimle konuşuyor olmasını başka türlü açıklayamadım.
" İnsanların korkuları olur. " dedim hala yukarı çıkmaya çalışarak. " Beni biraz daha yukarı çıkarsana. " ellerini kalçalarımın yanlarına yerleştirerek biraz daha havalanmama yardımcı oldu. Söylediklerimi yapıyordu ama dudakları sanki içinde başka konuları saklıyor gibi aksi şeyleri konuşuyordu.
" Sana zarar vermesi mümkün bile değil bence insanlar ona zarar verecek şeylerden korkmalı. " cümlesinin içinde ima hissettim.
" Tamam Einstein bir daha insanlar korkacakları bir durum olduğunda sana sorarlar. " Derin nefes almaya çalıştım. Onunla konuşurken aslında aklım dağılıyordu ama zihnimin bir köşesi hala fareyi aşamadığı için kendini tekrarlıyordu.
" Hırsızlardan korkmayan bir kızın fareden korkması..." sesi kısıktı. Sanki duymamı istemiyor gibiydi ama çok net bir şekilde duymuştum bile. Gözlerinin içine, en derine bakmak istedim. Biliyor muydu? Neden böyle davranıyordu?
Bilse seni çiğ çiğ yer, dedi iç sesim.
Haklıydı.
Hangi normal insan hırsızının peşinden koşup onunla sevgili rolü yapardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİNSİRELLA
Teen Fiction" Öp beni. " " Ne ? " " Duydun öp işte hemen. " dedim gözlerimi dudaklarına çevirerek. " Şu an mı ? " " Yok başka bi an. Ya seni bana parayla mi verdiler acaba ya ? Gerçi seni parayla da almam ama hırsız şey.. hadi uzatma da öp. " " Öpmek.. "...