5

530 68 61
                                    

"Senin kalbini kırmaya kimsenin gücü yetmez Cansel." bölümü

Sırtımı çürümeye yüz tutmuş tahta kapıya yasladım ve üzerime aldığım hırkanın kapüşonu olmadığı için saçlarımı batırma riskine giremeden garip bir pozisyonla eğildim. Yoyo benim aksime geldiğinde de kafasında olan kapüşonu çıkarmadı ve başını tahtaya yaslayarak önümüzdeki binaya baktı.

"Buradan görünmüyor ama kara bulutlar var." dedi dalgınca. "Yağmur yağacak."

"Çok oyalanamam." dedim, temkini elden bırakmak istemememe rağmen sızlanıyormuş gibi bir sesle. Yoyo'nun dalgın gözleri bana doğru döndü. "Annem kemiklerimi kırar. Sonra da senin anneni arar, durduk yere başın ağrır senin de."

Yoyo laf sokmamı umursamadı. Sadece söylediğimi onaylar gibi başını salladı ki bu çok garipti. Onun da bana laf sokması gerekirdi ya da annemle yüzleşmemle ilgili gıcık bir abartı yapardı ve ben de ona bir tane vururdum. Ama öyle olmadı. Yoyo dalgın gözlerini önümüzdeki binanın giriş katındaki saksılara dikti.

İçlerinde solmuş çiçekler vardı.

Binanın arka bahçesindeydik. Bakımsız ve kimsesiz bir yerdi, fayanslarla döşeli zemini arada bir girişteki komşu tarafından yıkanır, temizlenirdi ama çoğu zaman iki bina arasında kalmanın talihsizliğiyle çöp dolu olurdu. O an da öyleydi. Hava boğuk ve basıktı. Henüz karanlık çökmemişti ama ben bulunduğumuz yerde durmak istemiyordum pek. Yoyo'yla kısa çaplı görüştüğümüz bir yer olarak kalmıştı burası ve bana kalsa gelmezdim aslında.

"Özet geçsene, ne dedin ses kaydında."

Ona ters ters baksam da sonunda pes edip "Eser cevap vermedi." dedim hızlıca. "Bana ders çalışmakla ilgili bir soru sordu ve ben de cevap verdim. Dedim ki çalışmıyorum pek. Sonra da cevap vermedi işte." Duraksadığımda Yoyo'nun değişmeyen tepkisine baktım. "Yani cevap vermese de kendi bilir aslında ama... sence cevap verir mi?"

Yoyo, yavaşça kımıldandı. O kadar yavaş ve umursamazdı ki ağzının ortasına bir tane geçiresim geldi. Ama yine de sabırla bekledim. Sonunda pantolonunun arka cebinden küçük bir not defteri çıkardı ve sayfalarını aheste aheste çevirdi. Bakışlarımı önümüzdeki duran bir su şişesi çöpüne çevirdim.

"Bak," dedi Yoyo, göz ucuyla ona baktığımda doğrulduğunu gördüm. "Burada Eser'le ilgili notlarım var."

"Neyin var?" dedim hızla doğrularak. Gözlerim kendinden irileşmişti. Biraz abartılı tepki verdiğimi biliyorum ama durumun abesliğini de inkâr edemeyiz bence.

"Bak bakalım, ilk maddede ne var." dediğinde defterini bana uzattı. Biraz fazla hevesli bir şekilde açtığı sayfaya baktığımda tek bir kelime yazılıydı birinci maddede.

1- İNEK.

"Sana nasıl çalıştığını sormuş çünkü konuşacak başka bir şey bulamamış Cansel." dedi Yoyo. Araştırmamı bölmesiyle "Şşiiişşt!" diye çemkirdim ve önümdeki kâğıda iyice eğildim.

Eser oğlak burcuydu. Yoyo'nun bu ayrıntıyı yazarken dalga geçtiğine emindim çünkü kendisi tipik bir aslan burcuydu. Saçma bulduğunu söyleyerek burçlar konusundaki konuşmalarımı dinlemiyordu ama her hâliyle öyle aslandı ki öyle bir burç olmasa bile Yoyo'ya sen aslansın derdim. Ki o da enseme bir tane şaplak indirir ve beni sarsarken "Sağ ol koçum." derdi. Neyse. Ben yengeç burcuyum zaten.

Eser'in yaşını, okulunu (fen lisesine gidiyordu benim yakışıklı ineğim), hangi müzik türünü dinlediğini, sporla arasının iyi olmadığını ama film/dizi/kitaplar hakkında konuşmaktan keyif aldığını, kahveyi de çayı da sevdiğini (ve neden böyle bir soruyla karşılaştığını anlamadığını), doktor olmak istediğini ve bunun için sıkı sıkı çalıştığını biliyordum zaten. Yine de Yoyo'nun bütün bunları titizlikle bir not defterine yazmasına etkilenmedim değil.

Arılar ve Erkekler | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin