36

198 26 105
                                    

Kıyamet günü 2: Böyle olacağı belliydi ya da Yavuz'un sırrı

Yağmur yağıyordu.

İki gündür.

İlk damla ne zaman düşmüştü hatırlamıyordum ama bir sabah uyanıp tercihlerin açıklandığı haberini aldığımda gökyüzü hiç aydınlanmamış gibi loştu.

Arada bir doğan güneşin ışınlarından haberim yoktu. Daha çok annemin beni ve Ruhi'yi darlayarak internette yaptığı üniversite, yurt ve burs araştırmalarının radarına yakalanmıştım. İki gündür, uyanıyor, kahvaltı yapıyor, beni yanına çağırıyor, telefonunda bulduğu şeyleri bana gösterip duruyordu. Henüz gidip bakmak için vakit bulamamıştık ama üniversitenin kampüsü güzele benziyordu. Fakülteme bayılmıştı. Fotoğraflarına bakıp duruyordu, eğitim kalitesine güveni tamdı ve bazen bana bakarken gülümser gibi oluyordu.

Neyse ki kampüsle özel ve devlet yurtları arasındaki mesafe on beş dakika ile yirmi dakika arasında değişiyordu. Bu, işimi oldukça kolaylaştıracaktı. Üniversite valizime ne koymamla ilgili kendi çapında bir Youtube araştırması yapıyordu. Elinden düşürmediği telefonuna ara vermeden ve atlayamadığı akşam yemeği hazırlığına girişmeden önce Yeşim'in kanalına rastlamıştı. Şimdilik sadece bir video vardı. O da sınav sonuçlarıyla ilgiliydi. Annem yemek yaparken bol bol Yeşim'i izledi. Konuşmasına, kendini ifade edişindeki özgüvenine ve kimseyi kırmadan kendini göstermeyi başarmasına hayran kaldı. Yetmedi, video açıklamasındaki İnstagram, Facebook ve Tumblr linklerine tıkladı. Buralardaki her gönderiye baktı. Ne güzel kızdı öyle. Ayrıca başarılıydı da. Neden böyle daha çok arkadaşım yoktu benim? Yıllarca Yavuz gibilerle konuşup durmuştum. Çevrem değişince nasıl da yolumu bulmuştum ama!

Yeşim, anneme göre hayatıma gelen etkili bir uğurdu. Onun varlığı, tüm başarılarımın sonucuydu. Dereceye girdiğini öğrendiğinde yaşadığı hayranlık, kazandığı üniversiteyi duymasıyla perçinleşti. Yeşim'le kesmediğimiz iletişimimizde bana üniversite sonuçlarıyla ilgili bir videoya başladığını anlatmıştı ve annem bunu duyduğuna bayıldı.

Dört gözle tatilden dönmesini bekliyordu ama her boş bulduğunda yeni açtığı İnstagram hesabını kontrol etmekten geri de durmuyordu.

Şikâyetçi değildim. Rahatsız olmuyordum. Yeşim, annemin en sevdiği arkadaşımdı. Onu ben de seviyordum. Beraber geçirdiğimiz son geceden sonra buluşmak ve görüşmek zorlaşsa da iletişimde kaldığımız her an uzun uzun konuşuyorduk. Kafamı dağıtıyordu. Annemin dikkatini dağıtıyordu. O geceki bütün olaylar annem, Ruhi ve benim aramda bir sır olarak kalmıştı. Daha ne olduğunu bile dinlemeyen annem için başımı belaya sokmam asla affedilemeyecek bir mevzuydu ama bir hafta kadar sonra tercihler açıklandığında her şey yoluna girdi.

Bunda Yeşim'in oldukça büyük bir parmağı vardı ve ben de üzümünü yiyip bağını karıştırmamaya karar verdim.

Onun yerine Yeşim'den Eser'in haberini alıyordum çünkü biz konuşmuyorduk.

Çoğunlukla benim yüzümden.

Yavuz'la olan konuşmamız ise genellikle bunun üzerineydi. Öpüşme eylemimize odaklanmak ve bu gerçeği bir ilişki etrafında örmeyi düşünmek isteyebilirdim belki ama aklım Eser'deydi. Ona karşı kendimi çok mahcup hissediyordum. Tamam, biz ayrılmıştık. Hatta arkadaş olmuştuk. Ama sonra ben, benden hoşlanmadığı için onu haşlamış, ona gücenmiş ve tam olarak bu sırada en yakın arkadaşımla öpüşmüştüm.

Gecenin sonunda malum çok daha önemli işlerimiz olduğu için Yeşim'le olan tartışmalarından tutun da benim Yavuz'la olan gidişime kadar bizimle ilgili olabilecek hiçbir şeyi konuşamamıştık. Eser, benimle birçok kez iletişim kurmaya çalışmıştı. Bana mesajlar atmıştı. Çoğunluğu Whatsapp olmak üzere SMS ve aramalar ile benimle konuşmak istemişti ama ben, hiçbirisine cevap verememiştim.

Arılar ve Erkekler | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin