Hayalimde ağzımı burnumu kırmak istediğim bölüm
Yeşim: İyisin, değil mi? (20.32)
Yeşim: Bir sorun yok. (20.32)
Ben: İyiyim iyiyim, (20.33)
Ben: Eğlenmenize bakın siz. (20.33)
Sırtımı yasladığım yatağın başlığına kafamı sertçe vururken gözlerimi tavana çevirdim ve telefonun ekran kilidini sertçe kapattım. Hissettiğim tek şeyin öfke olduğunu sanıyordum en başta ama annemle sinirli sinirli birbirimize bağırmamızdan sonra gittikçe üzüldüm ve Yeşim ve Yoyo'nun dışarıda beraber takılması, ısrarla evin içinde kalmak zorunda kalmam bilgisini kıskançlığa çevirdi.
Hikâye atmışlardı bi de.
Yoyo ve Yeşim yan yanaydı. Ekrana gülümsemişlerdi ve o kadar güzel gülümsüyorlardı ki birbirlerine ne kadar çok yakıştıklarını düşünmeden edememiştim. Onlar bir aradaydı, ikisi beraber bir kafede oturabiliyor ve istedikleri şekilde davranabiliyorlardı. Birbirlerine yaslanıyor, saçma sapan bir sürü şeyden bahsediyor, gelecekteki endişelerini bir kenara koyarak keyifli vakit geçiriyorlardı. Ben de burada Eser'le telefonla bile konuşamıyordum. Gizli saklı mesajlaşmalardan başka elime bir şey geçmiyordu. Annemle birkaç atışmalı konuşmalarımızdan başka kimseye derdimi anlatamıyordum ve üstüne üstlük regldim.
Hayatımın en kötü gününü yaşıyormuş gibi hissediyordum ve bir de bunun üzerine yatakta yorganın içine gömülsem de bacaklarımın üzerine koyduğum bir test kitabım vardı. Annem odaya girdikçe kalemle üzerini karalıyormuş gibi yapıyordum.
Karnım ağrımıyordu, en azından şimdilik. Sadece rahatsız edici bir bel ağrım vardı. Dizlerim de sızlıyordu ara ara. Ama en büyük şikâyetim sıkılmamdı. Ruhum sıkılıyordu, hiçbir şey yapamayacağımı bilmeme rağmen öylece ders çalışmaya zorlanmam canımı sıkıyordu ve sanki dünyanın en diktatör annesi benimmiş gibi hissediyordum.
Telefonumun kısa süreli titremesiyle ekran kilidini açtım ve Yeşim'le konuşmamızdan çıkarak Eser'in mesajına baktım.
Eser: Ben elli soru çözdüm de geldim. (20.59)
Eser: Sen neler yaptın bakalım. (20.59)
Bu çocuğun hayat enerjisine hayranım ama gıcık kapıyorum bazen.
Ben: Yeşim mesaj attı. (20.59)
Ben: Onunla konuştum biraz. (20.59)
Eser: Yani bir şey çalışmadın mı? (21.00)
Eser: :( (21.00)
Ben: Yorgun hissediyorum Eser. (21.00)
Ben: Mutlu değilim, enerjim yok. (21.00)
Eser: Neyin var. (21.00)
Eser: Bir şey mi oldu. (21.00)
Eser: Annenle mi tartıştınız yine? (21.00)
Eser: Cansel, onunla zıtlaşmaya devam edersen sonsuza kadar cezalı kalırsın. (21.01)
Çok mantıklı konuşuyordu, yani tamam, evet, haklısın. Doğru, en haklı sensin ama biraz da benim yanımda duramaz mıydı? Biraz da annen de seni anlamalı, ben anlıyorum seni, merak etme, her şey düzelecek, diyemez miydi? İstediğim tek şey benimle çene çalmasıydı. Beraber anneme sövmeyecektik elbette ama ne bileyim, bana olan davranışlarını eleştirebilirdik ve ben rahatladıktan sonra gece uyumadan önce biraz vicdan azabı çekip ona mesaj atardım. Sonra o beni yine rahatlatmaya çalışırdı ve bir yerden sonra konudan kopar, başka bir şeyle ilgilenmeye başlardık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arılar ve Erkekler | Tamamlandı
Teen Fictionilk kelime: 11 aralık 2022 son kelime: 26 ekim 2024 *dikkat! bu bir çocukluk aşkı hikâyesi değildir* "Yoyo: Dikkat et, sağında arı var. Kendimi tutamadan sağ tarafımı kontrol ettim. Telefonuma döndüğümde homurdanıyordum. Ben: Evet, solumda da sen...