24 (1. Kısım)

224 37 19
                                    

"Birisine ihtiyaç duymam zayıf olduğum anlamına gelmez!.. Anladın işte!" bölümü -1-

Kafeden eve gelişim, garip ve hızlıydı. Odama girişim ve akşama kadar çıkmayışım da olağandı. Eser'in telefon ve mesajlarına cevap vermeyişim de oldukça sakin karşılanmalıydı ama onun beni darlamasıyla ve hemen ardından Yeşim'den gelen mesajlarla rahat bırakılamadım.

Sessiz isyanım saatlerce sürdü yine de. Zaten normal zamanda da acı çekerek test çözdüğüm için hiç ders çalışasım gelmedi ve ben de yataktan asla çıkmadım. Akşama doğru, babam geldiğinde, akşam yemeği yediklerini duyduğumda karnımın bükülmesiyle bir çeşit açlık savaşı vermiş olabilirim ama asla yerimden kalkmadım. Ne zaman acıktığımı düşünsem annelerin tartışmasını düşündüm ve bu beni bayağı oyaladı.

Eser: Cansel, lütfen. (21.45)

Eser: Sabahtan beri sana ulaşmaya çalışıyorum. (21.45)

Eser: Benimle konuşmak istemiyorsan bile Yeşim'le konuş. (21.45)

Eser: Ne bileyim, Yavuz'la falan konuş. (21.45)

Eser: Ama birimizle konuş, lütfen. (21.45)

Eser: İçine kapanma. (21.46)

Telefonun bildirimlerinden gördüğüm mesajları iyi niyetliydi. Sevgilim beni düşünüyordu ve bunun için de aklına gelen her türlü çözümü koşulsuz sunuyordu. Sabahki olaydan sonra önemli olan tek şey bendim ve iyi hissetmem gerekliydi. Boğazıma nerede kaldığını çoktandır merak ettiğim bir yük sığındı. Yutkunmaya odaklanırken yüzümün buruşmasına engel olamadım. Bu sabah, benimle birlikte, arkadaşlarının ve ailelerinin karşısında utandırılan bir kişi daha vardı ve en başından beri ne kadar hevesli olduğu düşünüldüğünde uğradığı hayal kırıklığını tahmin edebiliyordum. Eser de en az benim kadar berbat durumda olmalıydı ama benim tek yaptığım sabahtan beri kendimle ilgilenip gelen mesajlara baktıktan sonra da Yavuz'la konuş önerisine takılmaktı.

Eve geldiğimden beri telefondan gelen seslere tepki veriyordum bir şekilde ve biri bile Yavuz'dan gelmemişti.

Telefonu kenara attım ve doğrulduğum yatakta kendi içime iyice büründüm. Bunu ben istemiştim. Yavuz'la konuşmayı, görüşmeyi, eskisi gibi olmayı kesersem kendimi daha iyi hissederim sanmıştım ama içimi kaplayan isteğin önüne geçemiyordum.

Düşünün, yemek yemenin bile önüne geçebiliyordum ama bu özlem miydi? Birkaç haftalık özleme bile katlanamıyordum.

Oysaki hep yan yanaydık.

Sadece eskisi gibi değildik.

Benim sıkıntım neydi ki acaba.

Neyse buraya girmeyeyim şimdi.

Yaklaşık bir dakika önce kenara fırlattığım telefona isteksizce uzandım. Bildirim çubuğunu yukarı doğru ittirdim ve telefonun ekran kilidini kapattım. Aklımda bir sürü şey vardı. Sabahki katliam vardı. Annemin beni koruyacağım derken daha da yerin dibine sokan tavrı vardı. Tehdit olarak gördüğü çocuğun benden daha iyi bir durumda olduğu yüzüne çarpıldığında hissettiği küçük düşme vardı ve kendimi durduramadan yolum, yeniden Yavuz'a düştü.

Telefonumun elimden bir karış kadar uzaktaydı. Daha çok ayaklarımın ucundaydı. Ayaklarımı, nevresimin üzerinde oynattığımda kımıldanıyordu. Gözlerimi hafifçe kıstım ve gözlerimin önüne Yavuz'un gülümseyen yüzünü getirdim. Yüzüm, dizlerimin üzerine koyduğum kolumun arkasından telefonu kollarken yatağa yasladığım elimin parmaklarını hafifçe oynattım.

Umduğum, telefonun herhangi bir sesle kımıldanmasıydı ama bir şey olmadı.

Birkaç saniye sonra biraz daha odaklandığımı düşünerek Yavuz'un benimle konuşurkenki sakin ve kendinden emin yüzünü gözümün önüne getirdim ve parmaklarımı telefona doğru biraz daha hevesle kımıldattım.

Yine ses yoktu.

Yapmamam lazımdı ama ben bu sefer, Yavuz'un, aynı sırada, aynı dersin aynı dakikasında, aynı sıkıntıdan patlarken kolunu sıranın arkasına uzatıp bana doğru yaklaştığını düşündüm; bunun ne kadar normal hissettirdiğini.

Elimi kaldırıp parmaklarımı hırsla sallasam da herhangi bir ses ve görüntü gelmedi.

Bir süre, gözlerim, telefondayken tedirgin bir şekilde bekledim.

Yavuz'un benimle konuşmasını istiyor muydum?

Evet.

Benimle konuşmamasını sağlayacak her türlü şeyi yapmış mıydım?

Evet.

Peki bu durumda beni arar mıydı?

Hayır.

Nereden bilecektim ki? Biz hâlâ arkadaştık, değil mi? Belki de arardı. Tamam, belki de haftalardır doğru düzgün konuşmuyorduk ama bu sabah aynı masadaydık ve benim ne kadar üzüldüğümü görmüştü. Yavuz beni bilirdi, Yavuz aramızdaki çizgilerden, yollardan, aramızı oluşturan bütün haritalardan haberdardı. Yani Yavuz'dan bahsediyorum ya. Kırk bin kelimedir ona giden ve onun etrafını oluşturan yollarımı anlatıyorum. Beni o anda Yavuz aramayacaktı da kim arayacaktı?

Bu soruyla hızla doğruldum ve dizlerimin üzerinde oturdum. Kollarımı biraz daha kaldırdım ve bir an için gerçekten de kendime ve yapacağım şeye inanarak parmaklarımı telefona doğru kımıldattım.

Yapmamam gerekiyordu ama bu sefer, aklım rüyama kaydı. Yavuz dudaklarını dudaklarıma yasladığında hissettiğim bükülme, karnımdaki yerini aldı ve belki üzüntüden kafayı yediğimi düşüneceksiniz ama tam o anda telefonum çaldı.

Yerimden heyecanla zıplarken telefona doğru atıldım ve aynı hızda kapanan ekranın üzerinde gördüğüm isme bakakaldım.

Arayan Yoyo'ydu. 

*

Selam! Biliyorum çoooooook geç ve kısa bir bölümle geldim, yüzüme tükürmeden önce dsbfskdhbf bölümün devamının da bugün içinde geleceğini söylemek istiyorum. Bu bölüm biraz kendime yaptığım ikazdı, şu an yazıyorum devamını. Halletcez, söz 👌 gelcek bölüm görüşcez, söz 🥹💕 

Arılar ve Erkekler | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin