Havalimanına gelmiştim. Kontrolden geçecektim ama silahım vardı. Bu nedenle geçmeden güvenliklere asker kimliğimi gösterdim.
"Buyrun komutanım, kenardan geçin siz." Diyerek sağ tarafı gösterdi. Teşekkür edip gösterdiği yerden gitmeye başladım.
Gece uçak bileti bulmuştum. Bu nedenle saat çok geçti.
Bir kaç kontrolden daha geçtikten sonra uçağa bindim ve uçağın kalkmasını beklemeye başladım.
...
Uçaktan indiğimde çoktan sabah olmuştu. Hiç uyuyamamıştım ama alışkındım zaten.
Uzun zamandır telefon kullanmadığım geldi aklıma. Eskiden tam bir telefon bağımlısıydım ama şimdi durumlar tam tersiydi.
Telefonumu açtığım gibi bildirim yağmuruna tutuldum. Liseden beri tanıdığım en yakın arkadaşım Deniz'dendi hepsi. Bıkmadan her gün aramıştı beni.
Psikolojik olarak ilk zamanlar çok kötüydüm. Elime geçen her teröristi öldürmek istiyordum. O zamanlar kimseyle konuşmuyordum. Sonrasında da hep dağda olduğum için telefonum olmuyordu. Karargaha geldiğimdede plan yapıp hemen geri dönüyordum. Yani vakit olmuyordu.
Bir senenin ardından onunla konuşmak, iyi gelirdi belki.
"Ece!" Dedi telaşla telefonu açtığında.
"Deniz, nasılsın?" Dedim hiç bir şey yaşanmamış gibi. Eğer yaşanmışlıkları ortaya katarsak, delirirdik ve en azından Deniz delirmek için çok gençti. Beni sorarsanız... Beni zaten delirtmişlerdi.
"Öldün sandım Allah'ın cezası. Nasıl iyi olabilirim ki?" Dedi yıkılmış, güçsüz bir ses ile. Koskoca avukattı, ama yine de içindeki küçük kızı yaşatabiliyordu.
En kıskandığım özelliği bu olabilirdi. İçindeki küçük Deniz hiç bir zaman ölmüyordu. Oysaki benimki hiç doğmamıştı bile.
"Hangi cehennemdeydin? Bir yıldır acaba Ece öldü mü, sorusuyla kendi başımın etini yiyorum ben, senin haberin var mı bundan? Onlar sadece senin ailen değildi. Benimde ailemdi. Bende senin gibi kimsesizim Ece, farkındasın değil mi? Bizim birbirimizden başka sığınacak limanımız yokken, beni böyle bir acıyla baş başa bırakamazsın." Dedi güçlü ama titrek bir ses ile. Deniz çok güçlü bir kızdı. Yetimhanede büyümüştü. Ailesi ölmüştü. Bu nedenle beni ve timi ailesi olarak kabullenmişti.
Çok kötü hissetmiştim kendimi. Bencil bir insandım ben.
"Özür dilerim Deniz. Yemin ederim hep dağdaydım. Karargahta geçirdiğim zamanları toplasan bir elin parmağını geçmez. Hiç boşluğum olmadı." Dedim.
"Bir mesaj atabilirdin." Dedi. Haklıydı.
"Kimseyle iletişim kurmadım. Sana özel değildi." Dedim. Deniz'i üzmek en son isteyeceğim şeydi ama ben onu çok üzmüştüm.
"Bak, ben Mardin'e geldim. Konumunu at bana, geleyim yanına şimdi. Olur mu?" Diye sordum.
"Tamam, ama seni affetmedim." Demesiyle bir senenin sonunda yüzümde tebessüm oluştu.
"Tamam. At hadi konum bekliyorum."
"Dikkat et." Diyip kapattı. Bende havalimanından çıkıp etrafta taksi aramaya başladım.
...
Deniz'in evinin önüne geldiğimde taksiye parasını verip elimdeki tek valiz ile arabadan indim. Konumun gösterdiği ev burasıydı.
Kapıyı çaldım ve beklemeye başladım.
Kısa bir süre sonra kapı açıldı ve Deniz'i gördüm.
Değişmişti. Saçlarını küt şeklinde kestirmişti. Oysaki Deniz'in saçları kalçasına kadar uzanırdı ve o bundan mutluluk duyardı.
"Ece." Dedi gözlerimin içine bakarak.
"Deniz." Dedim bende aynı şekilde.
"Gel buraya." Dedi ve kollarını açtı. Hemen sarıldım ona. Sıkı sıkı sarıldık birbirimize.
Biz, birbirimizden başka kimsemizin olmadığının farkında olan kişilerdik. Çocukken yetişkin olmuş insanlardık. Kan bağının önemi olmadığını kanıtlamış kişilerdik.
"Çok özledim seni Ece. O kadar çok korkuttun ki beni." Dedi ayrıldığımızda. Sağ gözünden bir damla göz yaşı akmıştı.
"Bende özledim. Ama mecburdum. O kadar çamura batmıştım ki, o çamur için fazla temizdin sen." Dedim bende aynı şekilde. Bu sözlerimden sonra göz yaşlarının devamı gelmeye başladı.
"Hadi gel içeriye, salonda konuşalım." Dedi ve valizimi içeriye soktu.
Biz iki senenin acısını çıkarırken akşam olmuştu. Birlikte sofra hazırlamıştık ve yemek yiyorduk.
Bir anda elindeki çatalı bırakıp bana bakmaya başladı.
"Benim sana bir şey söylemem lazım. Ama sakin ol, olur mu?" Dedi. Kesin bir boklar olmuştu.
"Söyle." Dedim kesin bir dille.
"Bak şimdi. Yaklaşık üç hafta önce Ege Demirkan'dan bana bir telefon geldi. Gıcık herifin teki zaten... Neyse işte, senin hakkında sorular sordu bana..." Derken lafını kestim.
"Benimle ne alakası var Demirkan'ların?" Diye sordum.
"Senin, onların kızları olduğunu düşünüyorlar ve bu nedenle DNA testi yaptırmak istiyorlar."
...
DÜZENLENDİ.
🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMRET GÖLGE
Ficção AdolescenteBir kadın var, acısından kendini dağlara kapatan. Bu öyle büyük bir acı ki, dağlara gölge olacak kadar büyük hemde. O Gölge. Teröristlerin gölgesini bile göremediği Gölge. Ece... Gölge'nin ardındaki, güneşe aşık kız. Bu hikaye, güneşe aşık kızın gü...