Gerçekten başıma binlerce iğne aynı anda batırılıyormuş gibi hissediyorum. Lütfen artık birisi sussun.
Benimle konuşurken on kere düşünen insanlar şu an başımda ağızlarına ilk gelen şeyleri lat diye söylüyorlar!
"Lütfen yeter! Bu kadar abartılcak bir şey yok, bu ilk vurulmam değil. Büyük ihtimal son da olmayacak. İyiyim, eskisi kadar acımıyor." Dedim içlerini rahatlatmaya çalışarak.
Benim çıkışmam ile onları ölüm sessizliği kapladı.
"Kaç kere vuruldun ki?" Diye sordu Kara.
"2 senedir dağdaydım. Orada çok vuruldum. Hatta orada tek başıma görevde olduğum için vurulunca kendi kendimi tedavi ediyordum. Yani alışığım ben, gerçekten korkulacak bir şey yok." diyerek uzun bir konuşma yaptım. Tabi bu konuşma esnasında göğsüm kabarmadı da değil yani.
"Ne, iki senedir dağda mıydın?" Diye sordu Duru hanım. Hemen yüzü düştü. Hayır yani o kadar vuruldum diyorum, kendi kendimi tedavi ettim falan diyorum, takıldığı şeye bak? Tövbe estağfurullah.
"Evet?" Soru sorar gibi söylemiştim.
"Peki, bir daha gider misin?" Dedi. İyice morali bozulmuştu be on kilometre öteden belli olacak şekilde yüzünü asmıştı.
"Bu kadar uzun olur mu bilmem ama görevlere giderim." Dedim düz bir sesle. Yalan, her zaman en son seçeceğim yoldu ve kimseyi kandırmaya gerek yoktu.
Buğra bey hemen konuyu değiştirdi.
"Kızım bak hem yaralısın da. Sen bu gün burada mıkalsan?" Dedi. Yanımda Deniz'de yoktu ki, kimşn fikrini alacaktım?
Ben bu kadar kararsız değildim, ne oluyor ya bana?
"Evet abla, lütfen kal!" Dedi çocuksu bir heyecanla Yağız.
"Peki tamam, ama bir gün." Dedim kesin bir dille. Hepsinin yüzünde güller açtı.
"Tamam kızım, tamam! Hadi yorulmuşsundur, git uyu sen." Dedi Buğra bey.
"Tamam, teşekkür ederim." Dedim ve telefonumu çıkarıp Deniz'e kısa bir bilgilendirici mesaj attım ve ayağa kalkmaya yeltendim.
Bakın yeltendim diyorum çünkü haraketlenmem ile havaya uçmam bir oldu. Tahmin edin şu an kim beni kucağına aldı? Aptal polis Demir!
"Hayırdır? Bırak, indir, yürüyebiliyorum ben! Ayrıca senden yardım isteyen mi oldu? Alo? İndirsene ulan beni! Kime diyorum!" Deşm bilerek kulağına bağırarak. Hemen rahatsız oldu ve kafasını benden uzaklaştırdı.
"Kulağımın dibinde bağırmasana kızım! Ayrıca sana soran olmadı." Dedi pişkin pişkin. Şeytan diyor ağzını yırt...
"Beni kucaklıyorsun ve bana sormuyorsun? Yavrum seni nasıl polis yaptılar?" Diye sordum yaşlı neneleri taklit eder gibi.
"Yaptılar bir şekilde işte. Hem karışma, ben senden büyüğüm ve benim dediğim olur. Şimdi sus yoksa seni bir anda bırakır sonra sana gıcık olsun diye tekrar kucaklar tekrar bırakırım. Odaya gidene kadar felç kalırsın, haberin olsun." O kadar inandırıcı söyledi ki pis, deli, manyak, psikopat! Ben dağda terör estiriyorum, terör! Felç kalmak beni korkutur mu sanıyorsun?
"Yiyorsa felç bırak! Allah Allah ya, indir beni diyorum!" Beni duymuyormuş gibi yaomaya devam etti.
Elimden geldiğince çırpınsam da fayda etmiyordu.
Herkes bizi tebessümle izlerken Demir beni odaya götürüyordu. İçeri girdik. Hoy maşallah. Odaya bak be!
Demir beni yatağa bıraktı ve hemen onu kovmaya başladım.
"Hadi bitti işin, pabucumun abisi. Hadi git, kapı orda. Hadi, hadi. Hoşt!" Dememle burnundan güldü.
"Komik mi?" Dedim en sinir bozucu olan sesimle.
"Abiye çemkirilmez! Hem daha konuşacağız, nereye gidiyorum acaba?" Ya bu şizofren falan mıydı? Benim haberim olmadan benimle nasıl konuşma ayarlıyordu?
"Yok sana konuşmak falan. Git hadi."
"Yok öyle kızım. Ben ne dersem o olur!" Diyip yatağa oturdu. Döverim ben bunu.
Ulan keşke yaram olmasaydı...
"Evet küçük hanım," Küçük hanım? Sinirim bozulduğu için burnumdan güldüm. Küçğk hanım dediği kişinin kendisinden güçlü ve hatta kaslı olduğunun farkında mıydı acaba? "Ben senden çok özür dilerim. O an, gerçekten... Şey sandım... O kız bizi çok yaraladı Ece. O kızdan sonra çok kötü olaylar yaşadım ben. O kız yüzünden felç kalıyordum az daha. Polisim kızım ben! Felç kalmak benim için ölümden farksızdı. Hatta ölüm bile yanında küçük kalırdı. Silah görünce birden kendimi tutamadım. Gerçekten içten söylüyorum. Çok, çok özür dilerim."
Felç mi? Onu en iyi ben anlardım çünkü bende askerdim ve böyle bir şey olmasındansa ölümü tercih ederdim. Ama tabiki hemen affetmeyecektim.
"Ama bu bana orospu yada ajan iması yapabileceğiniz anlamına gelmiyor?"
"Biliyorum. Ama çok özür dilerim. Bak sen askersin, ben polis. Özellikle biz her insandan daha çok yakınız ölüme. Özellikle de malesef sen. Ben sana bir şey olacak diye çok korktum. Seneler sonra belki gerçekten abi-kardeş ilişkisi yaşayabilecektik ama ben kendi ellerimle mahvettim her şeyi. Lütfen kardeşim. Affetmesen bile en azından yüzüme bak?" Dedi. İçime bir şeyler oturmuştu. Ani bir kararla pişman olacağımı bilmeme rağmen ona kollarımı sardım ama bu çok kısa sürdü. Belki iki, belki üç saniye.
Dayanamadım...
Geri çekildim ama bu sefer o bana sarıldı ve bu benimki gibi kısa sürmesi. Aksine yılların acısını çıkarır gibi uzun uzun sarıldı bana.
Sarılmamızı bölen çalan kapı oldu. Efe gelmişti.
"Biraz alabilir miyim kardeşini Demirciğim?" Bilerek 'kardeşim' değil, 'kardeşin' demişti.
Kafamdan öpüp dışarıya çıktı Demir. Belki ilk günlerden fazlaydı bu yakınlık fakat umrumda değildi. Her zaman bir sonraki adımı yetmezmiş gibi ikinci ve üçüncü adımlarını da düşünen benim, bazen hiç düşünmeden ve emin adımlarla yürümeye ihtiyacım vardı.
Efe geldi. Ona daha çok sinirliydim. Hadi tamam, Demir beni korumamıştı. Ama o direkt yüzüme söylemişti.
"Oturabilir miyim?" Diye sordu. Kafamı 'evet' anlamında sallayınca da oturdu.
"Direkt konuya gireceğim. Şu ailede en kötü şeyi bana yaşattı o kız. Selin ile ben bebek sahibi olmaya çalışıyorduk. Tedavi iyiye gidiyorduve çok mutluyduk." Dedin bir nefes çekti içine. Umarım, umarım aklımdaki şeyi yapmamıştır yoksa yaşatmam o kızı.
"Doktorlar gittikçe ihtimalin arttığını söylüyorlardı ve ihtimallerle birlikte bizim umutlarımız da artıyordu. Sonra ne oldu, biliyor musun? Selin bıçaklandı. Hemde o kızın yüzünden. Bizim elimizdeki yüzde birlik şansı bile bize çok gördü ve onu da sıfır yaptı. Bizim bir daha çocuk sahibi olmamız, kırmızı kar yağması kadar imkansız. Anlatabildim mi?" Dedi sesi gittikçe kısılırken.
Kendini ağlamamak için zor tutuyordu.
Zar zor devam etti konuşmasına.
"O kız, mesleğine aşık Demir'i felç bırakıyordu. O gün Demir'in sürdüğü arabanın frenini bozmuştu ve o arabada Maya'da vardı. Maya bundan dolayı konuşamıyor. O kız, hepimizin hayatıyla oynadı." Hıçkırarak ağlamaya başladı ve bu benim ateş gibi olan içime barut oluyordu.
Demir'e sarıldım, Efe'yede sarılsam be olurdu ki?
Bir saatlik bile olsa kurallarımı kırmaya, duvarlarımı yıkmaya karar verdim ve ona sarıldım.
O kızdan intikam alacaktım. Bu aileye yaptığı her şeyi burnundan fitil fitil getirecektim.
***
DÜZENLENDİ.
🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMRET GÖLGE
TeenfikceBir kadın var, acısından kendini dağlara kapatan. Bu öyle büyük bir acı ki, dağlara gölge olacak kadar büyük hemde. O Gölge. Teröristlerin gölgesini bile göremediği Gölge. Ece... Gölge'nin ardındaki, güneşe aşık kız. Bu hikaye, güneşe aşık kızın gü...