8. Bölüm Ada Tatili

163 14 0
                                    

"Sağ ol"
"İnşallah"

Yasmin'in anlatımıyla

Pişmanlık nedir? Bir şey yaptıktan sonra gelen ve kalbine hançer gibi saplanan o duygu ne? Onca sözü söyledikten sonra gelen iğrenç his ve kafanı duvarlara vurma isteği...
Bugün olanlardan sonra moralim çok bozuktu. Ben nasıl böyle düşüncesiz davranırdım. Kendimi kaybetmiştim ve çok kötü şeyler söylemiştim.

"Sen varya hayatımda gördüğüm en terbiyesiz erkeksin. Eee tabi anne terbiyesi almayan birinden ancak bu beklenirdi zaten."

Hâla duyuyordum, kendi sesimden bıkmıştım. Eve geldiğimden beri ağlıyor ve duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Şuan Bulut'u aramak ve ondan özür dilemek istiyordum. Ona sıkıca sarılmak ve pişman olduğumu kanıtlamak istiyordum. Ağlamak istiyordum. İlk kez birisi için hatta bir erkek için ağlamak istiyordum. Neden böyle olmuştu, bana ne yapmıştı. Aslında teorik olarak sürekli ben ona birçok şey yapmıştım. Ama çok pişmandım. "Abla açsana kapıyı!"

"İstemiyorum"
"Aç şu kapıyı, ne zamandan beri kilitliyorsun yaa"
"Şu andan beri, yalnız kalmak istiyorum Simay "
"Ablaa!, ödevimi yapacam"
"Asıl sen ne zamandır ödev yapmaya başladın haa"
"Eğer kapıyı açarsan, bugünden itibaren"
"Git burdan"
"Offf, anneee!"

Kimseyi görmek istemiyordum. Biliyorum yine abartıyorum ama demek ki benim doğamda buymuş. Telefonumu açtım ve Masal'ı aradım. 'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor lütfen sinyal sesinden sonra mesaj bırakın'
"Masal seninle konuşmam lazım lütfen. Kendimi kötü hissediyorum aç şu telefonu." Mesajı gönderdim ama umudum yoktu.

Ertesi gün

Okula geldiğimde "umarım konuyu kapatmışlardır ve tekrar açmazlar" büyük bir utançla sınıfa girmeden önce diğerlerinin gülme seslerini duydum. Herşey normale dönmüştü anlaşılan. Sınıfa girdiğim an herkesin gözünün üstümde olduğunu hissettim. Gülmeyi bırakmışlardı. Bulut, Masal'ın yanına oturmuştu yani ben ayakta kalmıştım. En arka sıraya doğru yürürken "gel otur" diyen Bulut'a baktım. Gözünde hayal kırıklığı vardı. O da Yiğit'in yanına oturdu.

"Özür dilerim"
"Dileme"

Anlaşılan bana hâlâ kızgındı. Yerime oturdum ve kafamı sıraya gömdüm. Onlarda bir şeyler konuşup gülüyorlardı.

"Burti kantine gelsene benle"
"Kendin gitsene"
"Ben sıkılıyorum tek başıma"
"Berko kantine gidip geleceksin ne olmasını bekliyorsun, zombi saldırısı mı?"
"Amma uzattın haa" Berk onu kolundan tuttu ve kantine doğru götürdü. İçimden bir ses 'Bulut'u benden uzak tutmak istiyor' diyordu.
Yiğit onlar gittikten sonra bana uzun bir süre baktı.

"Merak etme affeder seni, korkma. Sadece biraz fazla duygusal bir karakteri var." dedi. "Korkmuyorum ki" hâlâ üzüldüğümü gizlemeye çalışıyordum. Benim sorunlarım vardı ama daha bende çözemedim. Masal oflayarak bana baktı.

"Fazla sinir bozucu olmaya başladın Yasmin. Sen böyle değildin, seninle konuşurlarken herkes keyif alırdı ama şimdi herkes kaçıyor." Bunu bende farketmiştim. Berk ve Bulut 10 dk sonra hoca ile birlikte sınıfa girdiler. İngilizce hocası Selin hoca konu anlatmaya başladı ama hiç dinleyecek halim yoktu. Bakıyordum. Kime mi! Bulut'a.

Ona ilk kez böyle bakıyordum. Kahverengi dalgalı ve dağınık saçları Ona çok yakışıyordu. Selin hocaya bakan yeşil gözleri çok etkileyiciydi. Ona bakarken kalbim sızladı ve daha hızlı atmaya başladı. Formasındaki mavi kravatını açmıştı. Kulağında bir tane gümüş küpe vardı ve onu çok karizmatik gösteriyordu. Gözleri bir anda beni buldu. O da bana baktı. Yeşil gözleriyle bana bakıyordu. Çantasından bir not defteri çıkardı ve bir sayfa koparıp birşey yazdı. Kağıdı katlayarak bana doğru uzattı. Kağıdı elinden alıp açtım. "Teneffüste okulun arkasındaki bankta seni bekliyor olacam" yazıyordu. Bulut'a baktım ve baş parmağımı tamam anlamında tuttum.

Deniz KabuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin