12. Bölüm Karanlık Gece

131 11 0
                                    

'Sevdiğim kişilere zarar gelmesini bırak, onlara zarar veren kişi bensem eğer, yaşamaktan korkuyordum.'

Başım dönmeye devam ediyordu. Canım çok acıyordu. Gözlerim ağlamaktan, boğazım bağırmaktan, kulaklarım bağıran sesimi duymaktan, ellerim defalarca duvara vurmaktan, ayaklarım ölene kadar sokakta koşmaktan ağrıyordu. Yaptığım şey yüzünden canım çok acıyordu. Kalbim sızlıyordu. Bu hayatta en son zarar görmesini bile istemeyeceğim kişi benim yüzümden zarar görmüştü.

Koskoca 1 ay geçmişti. 30 gün, 720 saat, 43.200 saniye. Saniye artmaya devam ediyordu. Ben hâla o gecede mahsur kalmıştım.

Penceremin önünde siyah koltuğumda oturmuş gökyüzünü seyrediyordum. Uçan kuşları, her 30 dakikada bir geçen uçakları, bazende yolda yürüyen kimi iyi kimi kötü insanları...

Artık sevdiğim şeyleri de sevmemeye başlamıştım. Siyah rengini seviyordum, artık o siyah renkli ortamlar bile beni korkutuyordu. Yalnız kalmayı seviyordum, artık yalnız kalmak beni ölesiye korkutuyordu. Müzik dinlemeyi seviyordum, artık o şarkılara mahsur kalmaktan ve o acıyı çekmekten korkuyordum.

Biz kızlar sokakta, caddede, parkta, ormanda, otobüste, metroda özgürce ve korkmadan yürüyemeyecek miyiz? Sürekli o iğrenç gözleri olan insanların tutsağı mı olacağız? Onlar yüzünden rahatça gezemeyecek miyiz?

Bizim bu hayattaki tek suçumuz özgür olmayı istemek mi?
Bizim bu hayattaki tek marifetimiz yalnız kalıp ağlamak mı?
Bizim bu hayattaki tek amacımız temizlik yapmak mı?
Bizim bu hayattaki tek günahımız KADIN OLMAK MI?

Sadece markete gidecektim. Keşke gitmeseydim, keşke film izlerken abur cubur yemek istemeseydim, keşke film izlemek için uyanmasaydım. Keşke, bu bizim kızların hayatını mahvettikten sonra istediğimiz ve asla mümkün olamayacak bir dilek... Keşke!

Sevdiğim şeylerden nefret ediyordum. Nefret ettiğim şeylerden de nefret ediyordum. Kendi hayırları için bizi kullanan o şeref yoksunu insanlardan daha çok nefret ediyordum.

Yasmin hergün yanıma gelip nasıl olduğumu soruyordu. Birkaç saat oturup konuşuyorduk. Benden hayır gelmeyeceğini anladığı zaman gidiyordu. Kendimi kendime ve odama hapsetmiştim. Dışarı çıkmaktan korkuyordum. O iğrenç gözleri olan insanların bakışlarından korkuyordum.

Bir yanım beni suçluyordu."Senin yüzünden oldu" diyordu. Bir yanım da "senin hiçbir suçun yok" diyordu. Ben suçlu olmadığımı biliyordum. Ama kalbime söz geçiremiyordum.

Annem benimle konuşuyordu onu duymuyordum. Sesi çok uzaktan geliyordu. Bana kahvaltıda krep hazırlıyordu. Hatta yemem için Bulut'un yaptığı menemenin aynısını yapmak için uğraşıyordu.
Babam bir sürü polise haber vermişti. Bana saldıran o şerefsiz adamı yakaladıktan sonra hapse sokmadan, bizzat kendisi dövecekti.

Babam şuan yatağımda oturmuş bana bakıyordu. Konuşuyordu ama cevap vermiyordum. Her gün aynı soruyu soruyordum. Başka bir konuşma dönmüyordu aramızda.
"Yiğit nasıl?" O gün olan şeyden sonra tamamen bir ruh gibiydim. Babam aynı cevabı vermesinden korkuyordum. Ama yine aynı cevabı verdi.

"Daha uyanmadı" gözlerim ağlamaktan o kadar yorulmuştu ki, artık kırpmak bile zor oluyordu.

Ciltim kurumuştu. Okula gitmemiş ve 2 ay rapor çıkartmıştım. 
Yemek yemiyordum, su içmiyordum, sadece tuvalet ihtiyacımı gidermek için odamdan çıkıyordum. Sıkılıyordum ama kitap okuyamıyordum. Kitaplarda da bir sürü böyle insanlar vardı ama bizzat kendi yaşadığım için tüylerim diken diken oluyordu.

Annem benimle hergün konuşuyordu. Beni kendince terapi ediyordu. Kendimi iyi hissetmiyordum. Annem bile konuşunca ve bana bakınca gözleri doluyordu.

Deniz KabuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin