2.5

86.3K 5.3K 1.2K
                                    

Üstüm başım altüst olmuşum
Bana verilen candan hesap sormuşum
Bir varmışım bir yokmuşum
Acı çekerek ölmek için doğmuşum

Ömrümün en güzel yıllarında
Bi' deli karasevdaya tutulmuşum
Haberin yok mu zalim?
Ben, sen diye kalbimi mahvedip durmuşum.

Leo, bana beni sevdiğini söylemişti.

Mesajı dün gece ben uyurken yazmıştı ve ben sabah gördüğüm andan beri cevap vermemiştim. Verememiştim. Ne yazacağımı bilemiyordum. Aynı zamanda o da, herhangi başka bir şey yazmamıştı.

Aramızda o kadar saçma bir ilişki vardı ki. Söyledikleri, beni sevdiğini söylemesi, gerçek miydi yoksa ironi miydi seçemiyordum. Bir yanımsa gerçekliğinden son derece emindi.

Leo beni seviyordu.

Peki ben? Ben onu seviyor muydum?

Sevgi neydi?

Sevgi emekti...

Onunla konuşurken mutlu oluyordum. Eğleniyordum. Rahat hissediyordum. Sanki kırk yıllık arkadaşmışız gibi davranabiliyordum. Hayat arkadaşı tabiki...

Elimdeki son tabakları da duruladıktan sonra yandan aldığım peçetelerle elimi kuruladım. Bulaşık yıkamaktan nefret ediyordum. Arada kalmaktan da nefret ediyordum ve şuan düşüncelerimin arasından sıkışıp kalmıştım.

Ceketimi üstüme geçirerek çantamı boynumdan geçirdim ve mutfaktan çıkmak için arkamı döndüm. Hava kararmış, iş çıkışı saatim gelmişti. Belki çıkınca Leo'yu arardım, cesaret edebilirsem tabi.

Dış kapıya doğru geldiğimde masaları silen Ali abiyle karşılaştım. Fuat abinin yiğeniydi. Geleli bir hafta olmuştu ve geldiğinden beri bana çok yardımcı olmuştu. En azından Fuat pisliği kadar gaddar değildi. İşlere yardım ediyordu.

"Bulaşıkları bitirdim, çıkıyorum ben. İyi akşamlar." Ona hitaben konuşarak kapıya yaklaştım. Kolu kendime doğru çektiğimde kapı açılmadı. Arkamı döndüğümde Ali abi de bana bakıyordu.

"Kapı neden açılmıyor?" Elindeki bezi kenara bırakarak iki adım yaklaştı. Vücudumdaki adrenalin salınımını hissedebiliyordum.

"Elis, konuşalım mı biraz?" Kaşlarımı çattım. Konuşalımdı ama kapı neden kilitliydi?

"Kapı neden kilitli?" Bir adım daha yaklaştığında elimi ona doğru uzattım. Olduğu yerde durdu.

"Ben senden hoşlanıyorum. Konuş ailenle gelip seni isteyelim." Kelimeler beynime bir şimşek misali çarptığında boynumdaki çantayı çekiştirdim.

"Ne saçmalıyorsun Ali abi? Ne sevmesi, ne istemesi? Aç şu kapıyı!" Sesim biraz yükseldiğinde ellerimin titrediğinin de farkındaydım. Sakin ol Elis.

"Gençsin,güzelsin. Kendini bu kafede harap mı edeceksin? Çok param var yaşatırım seni, elini sıcak sudan soğuk suya sokmam." Elim batsın. Güzelliğim, gençliğim batsın. Paran batsın. Aç şu kapıyı Allah'ın belası!

"Sus! Sus ne saçmalıyorsun sus! Aç şu kapıyı yoksa polis çağıracağım." Elimi cebime atarak telefonumu çıkardım. Gözlerim telefon ve karşımdaki iğrenç adam arasında gidip gelirken bana yaklaştığını görmemle geriledim.

Birkaç büyük adımda yanıma geldiğinde elimdeki telefonu çekmeye çalıştı. Aramızda bir çekişme başladığında tekmelerimi ona doğru savuruyor aynı zamanda telefonu almasını engellemeye çalışıyordum. Beni geriye doğru itmesi ile yere düştüm. Elimdeki telefonum da benimle birlikte düşmüştü.

Hızla ayağa kalktığımda birkaç adımda yanıma vararak elini koluma dolamış, ardından yediğim tokatla sarsılarak tekrar yere düşmüştüm. Başımın döndüğünü hissediyordum, gözlerim bulanıklaşmıştı.

Saçlarımdan çekildiğimde acıyla bağırdım, yüzü hemen karşımdaydı. Üzerime eğilmiş bir yandan koluma baskı uyguluyor bir yandan saç diplerimi çekiştiriyordu.

"Evleneceğiz, çok mutlu edeceğim seni!" Delirmişti. Kesinlikle delirmişti.

Görüşüm biraz daha netleştiğinde üzerimdeki iğrenç bedenini atmaya çalışıyordum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında yüzümü hızla sağa çevirdim. Bir yandan bağırıyor bir yandan ondan kurtulmaya çalışıyordum. Dizimi biraz kendime çektiğimde hızla erkekliğine vurdum. Acıyla inledi ve yan tarafa düştü. Düştüğüm yerden kalkmaya çalışırken iki adım atamadan tekrar düştüm. Başım dönüyordu.

Tekrar kalktığımda hızla kenardaki telefonumu aldım. Sürekli kafamı kaldırıp yerdeki adama bakıyordum. Güç tuşuna defalarca kez basmış olmama rağmen telefon açılmamıştı. Kenara fırlatarak kapıya koştum.

"Elis!" Bağırmasıyla arkamı döndüm. Bana doğru geldiğini görmemle yandaki süpürge sopasını aldıktan sonra önüme siper ettim. Her an vurmaya hazırdım.

Korkusuzca yanıma yaklaştığında sopayı ona doğru savurdum. İlk hamlemde sağa doğru çekilerek kendini korudu ardından sopanın bir ucunu tutarak kendine çekti.

İkimizide sopanın iki ucundan tutuyorduk ve karşı karşıyaydık. Bırakırsam bana vuracaktı. Bırakırsa ona vuracaktım.

Sopayı kendine çekmeye devam ederken bende aynı şekilde karşılık veriyordum. Beklemediğim bir anda beni sopayla birlikte geriye ittiğinde arkamdaki cama çarptım ve kırılan camla geriye doğru, sokağa düştüm. Kırılmış camın hemen üstüne.

Acıyla inlediğimde yattığım yerde sağa döndüm. Yüzüme batan camları hissedebiliyordum. Ellerimi yere bastırarak biraz geriledim. Ellerime batan camlar umrumda değildi.

Korkuyordum.

"Elis!" Duyduğum sesle kafamı kaldırdım. Kurtulmuştum. Ama ölmek istiyordum.

Koşar adımlarla yanıma gelerek yere çöken Şeyma kolumdan tutarak yerde oturur hale gelmemi sağladı. Kocaman açılmış gözleri korku doluydu. Gözleri karşıma çevrildiğinde bize bakan, belki de bana, Ali'yle göz göze geldi. Ali'nin bir adım yaklaşmasıyla elini kaldırarak bağırdı.

"Yaklaşma!" Onu ilk defa böyle görüyordum.
"Sakın yaklaşma mahvederim seni!" Ali birkaç adım gerilediğinde dönen başımla gözlerimi sıkıca kapattım ve tekrar açtım.

Şeyma gözlerini karşımızdaki adamdan ayırarak tekrar bana döndüğünde önümdeki saçlarımı kenara çekti. Yüzünü buruşturarak telefonunu eline aldı.

"Hastaneye gitmeliyiz Elis." Bir süre durdu ve etrafına baktı. Şoka girmiş gibiydi. Pek farklı sayılmazdım.

"Polis!" Durdu ve bana baktı. "Polisi aramalıyız!" Duyduğum sesle kafamı kaldırdım. Ali şerefsizi kaçıyordu. Arkasına bile bakmadan.

Şeyma yanımdan kalkacağı sırada kolunu tuttum. Tekrar yanıma çöktüğünde gözüm camı inmiş kafedeydi. Cehennem gibi bir yerdi. Kabusum da olmuştu.

_______
bölüm sonu.

İtalyan Espresso|textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin