13.BÖLÜM

167 21 29
                                    

   Karaca eve geldiğinde Sena dışında kimseyi görememişti etrafta. Sena o içeri girer girmez yanına gidip sarıldı. Yamaç da ikisinin saçından öpüp yanlarından ayrıldı.

Beraber mutfağa geldiklerinde karşılıklı oturdular. Sena elini Karaca'nın elinin üstüne koydu.

"İyi misin?"

"Bu durumda ne kadar iyi olunabilirse, o kadar iyiyim."

"Merak etme. Her şey düzelecek." Başını salladı sadece.

"Annem nerede?"

"Odasında. Uyuttuk."

"Ben bi ona bakayım." Sena elini çekip gitmesine izin verdi. Karaca yavaş yavaş merdivenleri bitirip annesinin odasına geldi. Yatağa oturup üstünü örttü. Annesinin Akın'ı kendisinden çok sevdiğini biliyordu ama fark ettirmiyordu.

Yanına uzanıp arkadan sarıldı. Onunla uyumayı seviyordu ama bu gece ne bitecek gibiydi ne de uykusu gelecek gibiydi.

***
Kurtuluş ve Koçovalı erkeklerinin geri çekilmek zorunda kaldıkları için sinirleri artarken, Akın ve Barış'ın da hayatını tehlikeye attıkları için tedirginlerdi.

"Abi ayrılıyoruz! Siz sağdan, biz soldan." Dedi Yamaç, Azer'lerin yanına gelmişti. Cumali kardeşini ikiletmeden Celasun ve Metin'i de onun yanına gönderip kendisi de yanında kalanlarla beraber sağ taraftan eve doğru ilerlemeye başladı.

Eve yaklaştıkça mermileri azalıyor, adamları vuruyor ama bir türlü sayılarını azaltamıyorlardı.

"Abi bu ne? Sık sık bitmiyor şerefsizler." Dedi Yılmaz. Azer şarjörünü kontrol edip kardeşine döndü,

"Ben seni koruyacağım sen de şu adamlardaki" dedi yerdeki iki ölü adamı göstererek,
"silahları al gel. Şarjörleri varsa onları da al."

Yılmaz başını sallayıp eğilerek abisinin işaret ettiği adamlara doğru koşup hızlı bir şekilde üstlerindeki silah ve şarjörleri alıp geri döndü. Kendisi şarjörünü değiştirirken getirdiği silahları da abisi ve Yamaç'a verdi.

Evin kapısına doğru geldiklerinde diğerleri de onlarla aynı anda kapıya varmıştı. Cumali hiç konuşmadan tekme atarak açtığı kapıdan içeri girdiğinde karşısında gençten bir çocuk ve Akın ile Barış vardı.

"Yavaş." Dedi genç adam silahını bir Akın'a bir de Barış'a doğrulturken.

"Canının hiç kıymeti yok galiba. Burada bizi beklediğine göre."

Cumali'nin söylediğine tebessüm edip arkasından giren diğer adamlara baktı.

"Burada sizi bekledim ki mesajı bizzat iletmiş olayım."

"Ne mesajı?" Diye varlığını belli etti Selim.

"Timsah'ın kanı yerde kalmayacak. Bugün olmadıysa yarın olucak. Ama sizden geriye değil bir kişi, sağlam bir ev bile kalmayacak." Kendisinden o kadar emindi ki karşısındaki eli silahlı adamlar bile onu korkutamamıştı.

"Birader sen hep böyle içi boş laflar mı edeceksin ya? İcraat görelim icraat." Diye araya girdi Akın. Adam silahını Barış'ın şakaklarına dayayıp gözlerini de karşısındaki adamlara dikerek Akın'ın kulağına doğru hafif eğildi.

"Sizi kardeşlerinizin önünden aldım, onların önünde de vuracağım. Biraz daha sabret." Dedi gülerek. Akın kafasını hafif çevirip Barış'a baktı, o da ona bakıyordu.

"Ellerimiz bağlıyken bizi dövüp başımıza silah dayamaktan başka bir şey yapamazsın sen, çakma delikanlı seni." Bu sefer konuşan Barış olmuştu. Öyle ki adam da bundan zevk alıyor gibiydi. Silahı bu sefer Akın'ın şakaklarına dayayıp Barış'ın kulağına eğildi, gözü hâlâ karışısında sinirle ona bakan adamlardaydı.

SAHTE EVLİLİK (AZKAR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin