Azer kardeşinin adını bağırarak gözlerini açtığında kan ter içinde kalmış şekilde bir arabanın içindeydi. Etrafına bakıp nerede olduğunu anlamaya çalışırken Karaca'nın yanında olduğunu ve onun kendisine endişeyle baktığını farketti.
"Azer... İyi misin? Noldu?" Kendisi de ne olduğunu anlamamıştı oysa ki. Derin nefesler alıp arabadan indi. Etraf daha yeni aydınlanıyordu ve hafifte serin bir hava vardı.
Karaca da arkasından inip yanına geldi. Elindeki suyun kapağını açıp içmesi için uzattı. Azer sanki çölde susuz kalmış gibi bir dikişte tüm şişeyi bitirip arabaya yaslandı.
"Çok kötü bi rüya gördüm." Dedi.
"Sibel'le babamı öldürüyordum." Karaca yanına gelip elini omzuna koyup sıvazladı."Geçti, bak uyandın ve kimseye de bir şey olmadı."
"Çok gerçekçiydi."
"Aklın onlarda olduğu için en kötüsünü düşünüyorsun. Biraz daha temiz hava al da içeri girelim." Başını sallayıp birkaç dakika sessizce sadece etrafı dinleyip temiz hava aldı. Ardından hareketlenip Karaca ile beraber eve girdi.
"Ben kahvaltı hazırlayayım. Sen de odunları atıp şömineyi yakar mısın?"
"Yakarım." Karaca mutfağa geçerken kendisi de şömineye yaklaşıp yandaki odunlardan birkaç tane atıp tutuşturdu. Rüyasının etkisi azalsa da hâlâ içinde anlamlandıramadığı bir korku vardı.
Şöminenin karşısında boş boş durduğunu yüzüne gelen sıcaklıkla farkedip yerinden kalktı. Birkaç saniye etrafa göz gezdirip az önce Karaca'nın gittiği yeri takip edip mutfağa geldi. Karaca masayı hazırlamış çayı demliyordu. Sallama çay olmadığı için gördüğü şeyin rüya olduğuna artık %100 emindi.
"Daha iyi misin?"
"Eh işte. Ne kadar iyi olunursa."
"Gece olanlardan sonra böyle kötü bir rüya görmen normal. Üstünde düşünüp kendine eziyet etme."
"Aklımdan çıkartamıyorum ki. Çok gerçekçiydi."
"Haklısın ama sonuçta rüya." Gözleri ile onu onaylayıp masaya oturdu.
"Bunları bile gördüm Karaca. Şömineyi yaktığımı, senin kahvaltı hazırladığını.."
"Buraya geleceğimizi biliyordun. Dedim ya, geceden sonra rüya görmen, yani kötü bir rüya görmen gayet normal."
Demlenen çaydan kendisine ve Azer'e doldurup masaya oturdu. Karşısındaki adamın öyle kolay kolay rüyasının etkisinden çıkamayacağını anlamıştı.
"Öyle mi diyon?"
"Öyle diyom."
"Sibelden haber yok. Ben onu aramak yerine burda seninle kahvaltı yapıyorum."
"Azer..."
"Ben nasıl abiyim? Ne dilim duruyor ne elim çalışıyor. Kız bi daha benle konuşmasa haklı."
"Kendine yüklenme."
"Başka bi şey yapamıyorum."
"Babana olan öfkeni dindirmeye ne dersin? Bunun üzerine konuşalım mı?"
"Ne?"
"İçindekileri dökmediğin sürece birilerinin kalbini kırmaya devam ediceksin."
"Dökersem de ben kırılıcam." Karaca karşısındaki adamın gözlerine baktı. Konuşmadan bile ne kadar kırgın olduğunu gözlerinden anlayabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE EVLİLİK (AZKAR)
Ficción General"Keşke böyle olmasaydı Karaca, keşke yollarımız başka türlü kesişseydi..." "Neden böyle konuşuyorsun Azer?" "Nasıl konuşuyorum?" "Veda eder gibi..." "Çünkü.." Diye iç geçirdi Azer. Nefes almak bile zor geliyordu kendisine. "Sana veda etmem gerekiy...