Herkes yeniden silahlarına davranmışken Celasun, Kemal ve Meke kadınlar arabaya yaklaşmasın diye yanlarına gidip engel olmak için önlerinde durdu. Ayşe'yi de son anda tutup geri getirmişlerdi. Azer de kendi kardeşini korurken diğerleri gibi silahına davrandı.Herkes meraklı ve korku dolu gözlerle arabanın içine bakarken Emre Karaca'nın kafasını uzatıp silahı da şakaklarına dayadı.
"Silahları indirin!" Diye uyarıda bulundu. Belli ki az önce Karaca'yı durdurmak için arabanın tavanına rastgele ateş etmişti.
"Silahları indirin!" Yinelediğinde herkes birbirine bakıp indirmek zorunda kaldı ama Akın yine, her zananki gibi indirmemekte kararlıydı.
"Akın!" Babasını duymazdan gelip sıkı sıkı tutmaya devam etti silahını.
Yamaç yanına ilerleyip silahını tuttu. Kısa bir süreliğine amcasıyla göz göze gelince daha fazla diretmeyip o da indirdi silahını.
"Karaca'ya zarar gelmesin istiyorsanız, ne diyorsam yapacaksınız!" Karaca korku ve acıyla (Emre kolunu tuttuğu için canı yanıyor) gözlerini kapatmış ne olacaksa olup bitsin diye bekliyordu. Ailesinin gözünün önünde kaçırılmak, zarar görmek onu ikinci defa hayal kırıklığına uğratmak üzereydi.
"Ulan gerizekalı! Beni istemiyor musun? Al bak buradayım. Ben geleyim Karaca'yı bırak." Emre, Akın'ın bu söylediğine samimiyetsiz bi kahkaha attı.
"Çok zekisin sen. Seni alayım da kurşun yağmuruna tutsunlar beni di mi?"
"Sen burdan, benim yeğenimi alarak çıkamazsın Aslan parçası. Yok öyle bi dünya." Gözlerini kapalı tutmak istese de Yamaç amcasının konuştuğunu duyunca açıp ona baktı. Bakışlarında ki o güveni hissederken korkusu biraz daha azaldı Karaca'nın.
"Ne yapacaksın? Sen beni vurmaya kalkamadan sererim yeğeninin leşini önüne."
"Sen çok aksiyon dizisi izlemişsin delikanlı. Karakızı bırak biz de senin burdan sağ çıkmana izin verelim. Bak bundan güzel teklif bulamazsın." Cumali de araya girince artık Karaca iyiden iyiye korkusundan arınmış, kurtarılacağını düşünmeye başlamıştı bile.
Azer, fırsattan istifade Sibel'i arabaya bindirip ne olursa olsun dışarı çıkmaması için de üzerine kilitledi. Koçovalı ailesinin arkasından Emre ve adamlarına görünmemeye dikkat ederek geçip girişe doğru ilerledi.
Silahındaki şarjörü kontrol edip girişe geldiğinde Emre'nin adamlarından kimse var mı diye sağına soluna baktı. Olmadıklarını görünce de yine yavaş adımlarla arabaya doğru ilerlemeye başladı. Attığı her adımda kalp atışlarının sesi kulaklarını dolduruyordu. İlk defa adam vurmayacak olmasına rağmen bu telaşın sebebini anlayamıyordu.
Sonunda arabaya yaklaştığında yapacağı hamleyi düşündü. Kapıyı açar açmaz adamı vurursa Karaca'yı da vurdurabilirdi, ön kapıdan girerse de Emre'nin adamları kendisini vurabilirdi.
İlk defa böyle bir duruma düştüğü için ve zamanı da çok olmadığı için daha fazla düşünmek yerine derin bir nefes alıp aniden arabanın kapısını açtı. (Araba transporter olduğu için her iki taraftan da kapısı var, şaşırmayın...)
Emre ona dönerken dikkati de dağıldığı için Karaca'ya dayadığı silahı Azer'e döndürmüştü. Azer gülümseyip tetiği çekmesine bile izin vermeden kafa atıp onu koltuğa serdi. Karaca bu hengamede düşecek gibi olurken hızlıca atılıp onu da tuttu.
Tutması uzun sürmemişti ama. Yamaç ve Selim hızla yanlarına gelip Karaca'yı onun elleri arasından alırken Akın da gelip Emre'yi arabanın içinde dövmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE EVLİLİK (AZKAR)
Ficção Geral"Keşke böyle olmasaydı Karaca, keşke yollarımız başka türlü kesişseydi..." "Neden böyle konuşuyorsun Azer?" "Nasıl konuşuyorum?" "Veda eder gibi..." "Çünkü.." Diye iç geçirdi Azer. Nefes almak bile zor geliyordu kendisine. "Sana veda etmem gerekiy...