1 HAFTA SONRA
Sibel hastaneden taburcu olmuş, Kurtuluşlar ve Koçovalılar barış sürecine girmişlerdi. Bu durum Barış ve Akın'ın hoşuna gitmese de kendilerini tutmayı başarıyor, olası felaketleri kendilerince engelliyorlardı.
"Yücelden haber var mı Yılmaz?"
"Yok abi. Yer yarıldı da şerefsiz içine girdi sanki."
"Bana Timsah'ı getir."
"Timsah mı? Neden abi?"
"Yücel'i saklasa saklasa o it saklar." Yılmaz onaylayıp yanından ayrılırken Azer de eve geri döndü. Bahçede durmak üşütmüştü onu.
"Barış nerde ana?"
"Yukarda oğlum." Barış'ın sessiz halleri Azer'i biraz tedirgin ediyordu. Bir şeyler planladığının farkındaydı ama ne olduğunu bilmiyordu.
"Barış?" Sibel uyuyor Barış da yanında oturmuş gözünü kırpmadan onu izliyordu.
"Napıyosun oğlum burda?""Ağrısı sızısı olur diye başında duruyorum."
"İyi güzel yapıyorsun da kız uyuyor oğlum. Gel aşağı inelim, uyanınca yine geliriz."
"Yok, yalnız bırakmam." Azer yanına oturup elini kardeşinin dizine koydu.
"Merak etme oğlum iyi olcak."
"Biliyorum. O iyi olacak ama bakalım ona bunu yapan daha kaç gün yaşayacak rahatça?"
"Barış. Benden habersiz hiçbir şey yapmak yok. Anladın?" Barış hafif tebessüm ederek abisine döndü.
"Anladım." Dedi imalı şekilde. Azer inanmasa da üstelemeden çıktı odadan.
Gece yarısına doğru evdeki herkes uyumuşken Barış Adana'dan getirdiği silahını alıp evden ayrıldı. Kapıdaki adamlara gözükmeden arabasına atlayıp abilerinin Timsah'ı tuttuğu yere sürmeye başladı.
***
Akın amcalarından gizli hem Yücel'i arıyor hem de güvenmediği için Kurtuluşları izlettiriyordu.
Akşama doğru Yılmaz'ın Timsah'ı kaldırdığını duyunca bir işler çevirdiğini düşünmeye başladı. Kendisi onlara güvenmeme konusunda haklı bulurken evdekilerin de uyumasını bekliyordu.Barış gibi evdeki herkes uyuyunca silahlarını alıp evden ayrıldı. Yılmaz'ın Timsah'ı kapattığı yere geldi ama bir terslik vardı. Kapıdaki adamlar baygındı ve içerden birinin bağırma sesi geliyordu.
Belindeki silahı çıkartıp aniden gürültülü bir şekilde içeri girdiğinde karşısındaki adam Timsah'ın arkasına geçip silahını ona doğrulttu.
"Kimsin lan sen?" Dedi karşısındaki adama doğru yaklaşırken. Onu daha önce görmemişti.
"Asıl sen kimsin lan? Ne işin var burda?"
"Akın ben. Akın Koçovalı." Karşısındaki adam sinirle gülümseyip silahını birkaç kere aşağı yukarı salladı.
"Ne diye geldin lan buraya?"
"Önce kim olduğunu söyle, sonra canım isterse neden geldiğimi söylerim." Diye alayla söylendi Akın.
"Mekanını bastığın adamları tanımayacak kadar salak mısın?"
"Sen. Kurtuluş musun?"
"Evet. Barış Kurtuluş ben canım, memnun olduğum çok söylenemez ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE EVLİLİK (AZKAR)
Genel Kurgu"Keşke böyle olmasaydı Karaca, keşke yollarımız başka türlü kesişseydi..." "Neden böyle konuşuyorsun Azer?" "Nasıl konuşuyorum?" "Veda eder gibi..." "Çünkü.." Diye iç geçirdi Azer. Nefes almak bile zor geliyordu kendisine. "Sana veda etmem gerekiy...