"Onun Allah belasını versin! İki yakası bir araya gelmesin inşallah! Gün yüzü görmesin şerefsiz! Adam değilmiş. Şu kızı şu hale getirdi ya..." Söyle be İpek, söyle konuş kızım. Dur hatta ben de konuşayım.
"Karakter yoksunu! Piç, pezevenk!"
"Ama senin sorunun ne biliyor musun aşkım?" İpek duraksıyor da cevap beklediğinden değil, konuşacaklarının çok önemli olduğunu vurgulamak için. Nereden bildiğimi sormayın. "Sen çok iyisin. Sen çok iyi bir insan olduğun için herkesi kendin gibi sanıyorsun. Ve işte bam! Bu haldeyiz." Doğru.
"Hayır kimi buldun? Sen benden iyi kimi buldun da aldattın beni ya? Kimsin sen?" O hararetle bir an Damla'yla kesişiyor bakışlarımız. Bir an duraksasa da sonra bugün dur durak bilmeyeceğimizi hatırlıyor sonunda bizim kız. E yani! Devam, söve söve öldüreceğiz onu! "Hiç! Nereden bulacak canım sen gibisini?"
"Hadi bu erk*k! Ya o kız! Sen kadınsın be! Sevgilisi olduğunu bile bile bir adamla birlikte olunur mu? İnsan hemcinsine yapar mı bunu? Ona daha çok yazıklar olsun!"
"Öyle deme ya, belki başta bilmiyordur?"
Aa! Delirdi herhalde! "Damla, Allah aşkına söylediğine inandın mı sen? Adamın profilinde boy boy fotoğraflarımız var, hadi onu geçtim bütün gün bir aradayız... aradaydık yani. Fakültede bilmeyen mi kaldı? Ayrıca bana onu savunma ya! Başı sonu mu var? Boyu posu batsın! Baştan sona gün yüzü görmesin."
Gözleri açılıyor ellerini kollarını iki yana sallıyor şiddetle, "Yok aşkım, ne münasebet? Nereden, niye savunayım tanımadığım kadını?"
Bence de. Ama yine ben İpek'e dönüyorum, o daha coşkun. Damla biraz mıymıy.
"Orospu! Bunun lamı cimi yok! Kız bildiğin orospuymuş canım."
"Hay ağzını öpeyim kardeşim. Evet, orospu ya! Ama, hakkını yememek lazım. Benimki de erkek orospusuymuş. Hayır tuttuk mu? Geldin, ayrılalım Hale dedin de ben yalvardım mı sana? Ayrıl, geç hocam! Ayrıl kimle devam edersen et yoluna! Ama beni bir sal."
"Haklı. Haklı bu kız, haksız mı Damla?"
İpek ona dönünce ayaklanıyor Damla, "Haklı tabii, haksız olmasına imkan var mı? Kime sorsan haklı der... Ama çok çişim geldi benim! Geliyorum şimdi siz devam edin."
"Ederiz, ederiz... Sen merak etme hiç, canım!" İpek'in uğurlama seremonisine dahil olamıyorum, benim aklım hala edemediğim küfürlerde.
"Hayır, ne yaptım ya? Ben bu adama, bunu hak edecek ne yaptım? Bir insan bunu nasıl hak eder?"
İpek ağzını açamadan Damla'nın telefonu çalıyor. Yarım akıllı, unuttu gitti tabi burada! Kafamın içinde ötmesin diye elimi attığım anda gördüğüm isimle kan beynime sıçrıyor. Kuduz köpek, sen daha ne diye benim arkadaşımı arıyorsun? Bir hışımla elime aldığım telefon, keşke benim de elimden bir hışımla alınsaydı dedirtiyor. Gerçekten mi ya?
"Aşkım!"
Belki bininciye oynuyor bu sahne beynimde. Otuzdan sonra falan çok şükür fark edebildim, Damla'nın aslında Onur'a ve kendisine sövdüğümüzde bir anlık da olsa gerçekleri gün yüzüne seren ifadesini. Ve İpek'in aslında her şeyi adı gibi bildiğini de sadece Damla'nın damarına basmak için o çıkışları yaptığını. Bir de çok akıllıyım diye geçiniyorsun ha Hale Öz? Nah akıllısın kızım sen, sen anca nah akıllısın! Of sen de bir akma artık. Neredeydi şu peçete?
Ayy hayır ama ya! Hayır! Bu kadar aptal olamam. Ruloyu bulacağım diye Nutella'yı devirdim iyi mi? Annem bu çarşafları böyle görürse canıma okur. Ve bu gerçeklik depresyonda bir Hale'yi bile ayağa diker, dikmeli. Hemen fırlıyorum yataktan. Hızlıca kılıfları çarşafları değişiyorum, kirlileri de kucağıma alıp sessizce odamın kapısını aralıyorum. Yakalanmadan halletsek şunu bari... Ama meğer yakalanmaya değil yakalamaya çıkmışım, mutfaktan gelen fısır fısır seslerle çamaşır makinasını falan boş veriyorum. Elimdeki nevresim takımına sımsıkı sarılıp kapının önüne sessizce sokuluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Ben) Evlenmeden Olmaz (Tamamlandı)
HumorAbla olmak kolay değildi. Eş dosttan gördüğüm kadarıyla hele de erkek ablası olmak, daha da zorluydu. Belli bir yaştan sonra yalnızlığın da pek matah bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim ya, hadi o benim seçimim olsun. Ama bekar büyük görümce olmak mı...