"Ben evlenirim." Yoook. Yokkilop. İstemem ki ben. Bana ne ki. Ayşegül evlensin. Ay bende, bende!
"Laleli biir, içeriye gir. Yok ben evlenmem. Lalelii iki, ormandaki tilki. Annemi babamı bırakmam ben. Laleliii üç, atlaması güç."
"Hale değdi! Yandınız çık."
Amaan, üff. Gıcık Zeliş. Mecburiyetten yer değiştiriyoruz. Şimdi sıkıcı kısım bizim, Ayşegül ile lastiğin iki ucunda duruyoruz. Üf. Hadi yansınlar hemencik.
"Ama insan büyüyünce evlenir. Annemler de evlenmiş. Anneannem de babaannem de sonra dedem de öbürsü dedem de mutlu. Bırakmadılar ya bir yere."
O nasıl oluyor? Annesi ve babası ile aynı evde de mi evlenilebiliyor? Ev nasıl sığıyor ki? "Nasıl bırakmadılar ki? Ayrı değil mi eviniz? Hepiniz aynı evde misiniz?"
"Ayrı evlerimiz." Yaaa, naber akıllı? Olmaz işte öyle.
"Gitmem işte ben evimizden. Bırakmam annemle babamı başka evde. Hem Eren de var. O duramaz bensiz." Kollarımı bağlayıp başımı iki yana sallıyorum aynı annem gibi. Yapamaz bensiz. Çok küçük hem daha.
"E ya biri sana sorarsa benimle evlenir misin diye? Ne diyeceksin?"
Çok kolay ki. Amaan Ayşegül. Kıt mısın? "Hayır."
"Hayır mı?"
"Hayır diyeceğim."
"Ya seversen."
"Seversem de hayır diyeceğim." Ayyy! Bastı, bastı, bastı! Yerimde zıplayarak İdil'i işaret ediyorum. Çık, çık, çık!
"Yandın İdil."
"Üf!"
"Ağlama ağlama! Bizde sıra!"
Yine yan yana geliyoruz Ayşegül'le. O ayrılıyor sonra kendi hareketlerini yapıp yanıma geri geliyor.
"Üzülmez mi?"
Lastiğin başında omuz silkiyorum Ayşegül'e. Saf mı birazcık? "Yok. Üzülmez. Üzülmüyorlar erkekler. Geçen arabasını istedim Yasin'in, vermedi bana. Sonra küstüm, gitti Mehmet'le oynadı, gördüm hiç üzülmedi."
Ben dışarı çıkınca Ayşegül giriyor, "Evet. Haklısın. E ama sen üzülmez misin?"
Cevap verecekken geleni görüyorum. Yaşasın, babam geliyor! Yakışıklı babam benim. Hemen çıkıyorum oyundan, duvara yasladığımız çantamı alıyorum koşarak. Kızlara el sallarken Ayşegül'e dönüyorum.
"Hiiiç üzülmem beeen! Babam var."
Koşarak babamın benim için açtığı kollarının arasına giriyorum. Saçlarımdan öpüyor babam, en sevdiğim gibi.
"Kim üzüyormuş benim çiçeğimi?"
Kimse üzemez ki beni. "Kimse canım babam, evlenmeyeceğim ben. Onu dedim Ayşegül'e. Üzülme sen hiç."
Kaşları çatılıyor önce, hiç sevmiyor evliliği babam. Annemi seviyor ama. Sonra o da annemi hatırlıyor herhalde gülümsüyor. Beni de uslu görünce, geçiyor siniri. Bir kez daha öpüyor saçlarımı.
"Aferin benim kızıma."
Kocaman gülümsüyorum. Evet. Aferin bana. Sen hiç üzülme babam. Hiiiç.
*
"Hala evlenmeyi düşünmüyorsun yani?" Hilal'in sorusuyla içimde oluşan, duvara mı konuşuyorum iki saattir ben kardeşim isyanını bastırmak zor da olsa bastırıp sakin sakin başımı sallıyorum konuşmadan önce. Herkes bir çıt gerinken en mantıklısı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Ben) Evlenmeden Olmaz (Tamamlandı)
Hài hướcAbla olmak kolay değildi. Eş dosttan gördüğüm kadarıyla hele de erkek ablası olmak, daha da zorluydu. Belli bir yaştan sonra yalnızlığın da pek matah bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim ya, hadi o benim seçimim olsun. Ama bekar büyük görümce olmak mı...