Bölüm 12 - Hassas Terazi

1.1K 101 65
                                    

Ben, açık buzdolabı kapağı ve ağzımdaki kekremsi tat. Yine dünyanın acısını midemden çıkardığım bir gecenin sabahındayız. Şaşkın değilim benimki daha çok kanıksanmış bir hayal kırıklığı. O son yarımşar dürümü piçliğine yedik abi, toktuk aslında. İnsan hiç mi öğrenmez? Böyle çarpar işte adamı. Milletin yediği hurmalar asla böyle değil ya neyse. Buna da neyse.

"Bir Gaviscon içeyim ben en iyisi!"

Dolabı çarpıyorum ben de sanki tüm olanları suçlusuymuş gibi ve özür diliyorum sessizce. Anlamayacaklardan özür dilemek ve değmeyecek insanlar için üzülmek, hayatımın özeti değilse ne? İlaçların olduğu dolapta buluyorum aradığımı ve tüm sayısalcılar gibi ben de kaşık kullanmadan kafama dikerek içiyorum. Midesini ve para vermeden kaliteli görme özelliğini herhangi bir sınava işe yaracakmış gibi çalıştığı bir yerlerde bırakan tüm dostlarım gibi. Şerefinize! Kaldıysa tabi.

İlacın yoğun-taze tadını hissetmek bile iyi geliyor, kapağı kapatıp şişeden uzaklaşıyorum. Salona giderken bu kez şifalı değil tehlikeli bir cam ve içindeki tek kağıt parçasıyla göz göze geliyorum. Hayır. İçinden sihirli bir cin çıkıp adamı baştan falan yaratmayacak. O olmaz. Bu, o değil. Olamaz.

Kafamı iki yana sallarken kendimi ikna ettiğimi inkar edecek kanıta sahip değilim. Lüzumu da yok. Sadece ben varım zaten odada. Bir ben. Şimdilik! Koltuğa oturmadan arka cebimdeki telefonu çıkarıyorum, uygulamaya giriyorum. Bismillahirrrahmanirrahim. Vallahi bir süredir kötü bir niyetim yok Allah'ım. Biliyorsun niyet ettim evlenmeye, bir el at artık kurban olayım.

Olmaz! Olur. Olmaz. Olur, olur. Cık. Olmasa da olur. Olur. Olur. Ouuv, yapma bunu. Ay! Ay, susuyorum. Susuyorum ve asla kınamıyorum. Nasıl da tutuyorum kendimi böyle? Görüyorsun değil mi Allah'ım? Bu kez başıma verme n'olur?

Görmekle kalmıyor ve arttırıyor da. İşte iyilik böyle de bir şeydir! Ta-taa! Eşleşiyorum. Evet, Kaan Bey. Eşleşiyorum. İnşallah! Şöyle bir giriyorum profile, Yağız32_. Belli ki Yağız her sene yaş alacağı için yıl yazmayı mantıklı bulan değil bu uygulamaya girdiğim ilk sene biri ile baş göz olur çıkarım diyen temiz bir arkadaşımız. Müthiş. Kaldı mı böyle niyeti güzel insanlar?

Şöyle bir alıcı gözle süzüyorum profilini ve Yağız'dan önce gözümüze gözümüze dayatılan kol kasları çekiyor dikkatimi. Sonra fotoğrafların aslında sadece tek bir alanda ve aynadan çekildiğini fark ediyorum. MAC'ten çok da uzaklaşmıyoruz ha? Bu sefer de MACFit'i elimle koymuş gibi buluyorum.

*

"Yaşamak bu değil! Allah'ım yaşamak bu değil! Al canımı!"

Bir, iki, üç, dört, beş, altı... On. On, son! Arkaya doğru salıyorum bedenimi, uzanıyorum matın üzerine. Bittim. Bittim, gözün aydın.

"Of! Gelme kızım o zaman, benim de motivasyonumu emiyorsun. Anca bana kadar var zaten."

Bınım dı mıtıvısyınımı ımıyırsın hılı. Çok biliyorsun şeftali popo seni.

"İrem!"

"İyi tamam be... Hadi son set, hadi. Aslansın, koçsun, kralsın, yaparsın!"

Derin bir nefes daha alıyorum. Ha gayret. Ha geyret! On... dokuz...sekiz...yedi...ahhh!.. Üç...iki...bir!

Bu sefer kesin öldüm; nefes nefese öne doğru salıyorum bedenimi, bacaklarıma sarılıyorum. "Hoca çağırın, hoca gelsin!"

İrem sırtıma bir tane vurup devam edecekken bir anda Baturalp beliriyor,

"Biri beni mi çağırdı?"

Başımı zar zor dizlerimden kaldırıp ters ters bakıyorum,

"Yok güzelim, dambıl değil telkin getiren bir hoca lazım artık bana. Oraları geçtik."

(Ben) Evlenmeden Olmaz (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin