"I-ıh, yok, cık, sevemedim!" Kollarımı birbirine bağlayıp iyice arkaya yaslanıyorum. Ayy, iyi geldi yalnız. Pınar klasik ne haliniz varsa görününü çakıp lavaboya gideceğini söyleyerek ayaklanıyor. İrem korku dolu gözlerle bir bana bir Gamze'ye bakıyor. Halimiz mi var? Canımız çıkmış zaten bütün gün elbise aramaktan; sünneti, okuma bayramı, mezuniyetleri, istemesi, nişanı, kınası, düğünü... bir bitmedi. Gerçi ben koltukla aynı deseni alırken Gamze iki elini büyük büyük hareketlerle havaya kaldırıp hayretle başının üzerinde birleştirmiş. Bir yandan Hilal'den kolonya istiyor, bir yandan Yaso'ya birazdan bileklerini ovdurma siparişi veriyor. Halimiz yoksa da niyetimiz var galiba. Şovperest ya! Kraliçe falan dedik ama bundan olsa olsa drama queen olur.
Kaan'ınsa keyfine diyecek yok; yüz yıl yaşar, hepimizi gömer. "Yer etti yer, ayak da hep aynı yerden burkulur ya."
Yır ıttı bındı yırmış. Yok mu şunun beynini dağıtacak fırlatmalık bir şeyler? Aradığım destek beklenmedik yerden geliyor, Gamze tam bir bana bir Kaan'a bakıp, WEPs gereğince Kaan'ın canına okuyacakken; İrem boş ver uğraşmaya değmez siperini alıyor. Kadının en büyük düşmanı yine kadın işte. WEPs sadece uzak, mutlu bir hayal. Bu silah belden çıktı mı ateşleyeceksin aga model bir bayan, buna niye böyle şeyler yapıyorsunuz? Al bak işte! Döndü yönünü geri bana, ayarsız.
"Ne demek sevemedim Hale? Bir sebep ver! Ne gördün? Neyi sevmedin? Fıstık gibi adam ya!"
Değil ya, değiiiil. Bakışı bakış değil, duruşu duruş değil, enerjisi kötü, sinsi belki... Ay ne bileyim canım? Bazen öyledir yani, nedenini tam bilemezsin ama bir sebepten de o insanı sevemezsin, öyle işte. Omuz silkiyorum, "Bilmiyorum Gamze! Bir sebebim yok ama sevemedim işte."
Ağzını açacak oluyor ama tekrarına müsaade etmeden gözlerini yakalıyorum. O kısacık an yetiyor Gamze'nin beni anlamasına. Çok şükür ya, hoş geldin hayatım! Bu kadar kıyamete gerek yoktu şunun yanında. Biz seninle bu alemin en yakışıklı delikanlılarını bir Sevemedim Karagözlüm'le tarihe gömmüş kadınlarız. Sevememeye sevmekten daha aşinayız. Yapma bir daha.
"Öyleli ha?"
"Aynen öyleli, bir sebebe ihtiyaç duymayan sevememeler de vardır be Gamze'm."
Başını sallıyor ağır ağır, sonra telefonunu Yaso'ya verirken konuşuyor. "Vardır. Yapacak bir şey yok... Engelleyebilir misin kuşum?"
Yasemin telefondan adamın numarasını engellerken bu kez keyfi kaçıp şaşıran Kaan Bey oluyor. Ne oldu erkek?
"Oha! Bu kadar mı yani? İkna oldun mu sen şimdi?"
Az önce Kutlu'yu savunan başkasıymış gibi keyifle tek elini kalbinin üzerine koyuyor, bacak bacak üzerine atıp beni de boş geçmiyor hatun. "Kimi insana selam bile vermeyiz, kimine de isterse canımızı bile veririz Kaan'cığım. Bizde böyle. Ayrıca bu kadın bu işin eksperi değilse kimdir, sorarım?"
Aramıza geri dönen Pınar'a bir işaret çakıyorum, o da sağ olsun bir dediğimi iki etmiyor, Gamze'nin etini büküyor. Sıçrayarak ona dönen Gamze'ye nefes bile almadan beni işaret etmese iyi kız aslında.
"Karşı sandalyeden gönderdiler şekerim."
Hiç bozmuyor mimiklerini sadece yönünü bana çeviriyor, "Hale!"
Başımı sağa eğiyorum, "Buyurun benim?"
Hilal ellerini birbirine çarparak dikkatleri üzerine çekiyor ve ikinci medyan muharebemizi başlamadan bitiriyor. "Neyse hadi, Kutlu'yu falan boş verelim artık. Şu kuraya ne dedi senin Beybi Lav onu anlatsana? Çatlayacağım vallahi!"
Off... Arkadaşım için keşke çatlasaydı da şunu sormasaydı ya diye düşünmek beni ne kadar kötü biri yapar acaba? Hayır, artık o kadar kötü biriyim de haberimiz olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Ben) Evlenmeden Olmaz (Tamamlandı)
HumorAbla olmak kolay değildi. Eş dosttan gördüğüm kadarıyla hele de erkek ablası olmak, daha da zorluydu. Belli bir yaştan sonra yalnızlığın da pek matah bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim ya, hadi o benim seçimim olsun. Ama bekar büyük görümce olmak mı...