Alparslan'ı salona henüz buyur etmiş, daha şaşkınlığımı atıp da zıkkımın kökü var içer misin diye bile soramamışken zil tekrar çalıyor. Bu sabah evimiz kerhane kapısından hallice yine, hay maşallah vay maşallah. Mecburen ex aşkıma dönüyorum ve gerildiğimde hep yaptığım gibi düşünmeden konuşuyorum adamın yüzüne yüzüne, ne bir mantık süzgeci ne bir şimdi bunun yeri mi duraksaması, ki buraya her ne sebeple gelmiş olursa olsun benden kurtulduğuna mutlu olarak ayrılabilsin. Gün gibi ortada ki kötü olduğumuz alan yok, ex manitacılıkta da bizden iyisi mezarda. Evet bu kez en iyisi değil, sadece iyisiyiz. Hakkını teslim etmek gerek şimdi, en iyi ex ölü extir. Neticede karşılaşabileceğiniz tek yer cehennemin dibi. E insan onu orada, layık olduğu yerde görünce; cehennemde bile ferahlamaz mı? Haksız mıyım? Değilim ama haklı olduğum bir konu daha var. Hak önemli.
"Eren'i iade etmek için geldiler herhalde. Ama bekliyordum, vallahi bekliyordum ya! Bu kadar erken beklemiyordum da gerçi. Düşündüğümden daha zeki çıktı Simay. Helal olsun." Ben nihayet susunca içler acısı halimi idrak edip acı acı gülüyorum da Alparslan neyden sebep gülüyor bilemiyorum tabi. Muhtemelen Rabb'im beni nasıl ateşler içinden aldın, çok şükür diye gülüyor. Ya da dur şunun sadakasını vereyim de başımıza -Allah korusun- bir iş gelmesin diye tatlı tatlı gülüyor. Her ne sebeple olursa olsun gülümsemesi zaten gevşemiş olan vidalarımı iyice yerinden ediyor, bundan arkalanarak kim o falan demeden zank diye açıyorum kapıyı. Evlere şenlik programının muhteşem beşlisi ve Kaan karşılıyor beni.
"E ama hala aynı bu?" Gamze yine bildiğimiz gibi.
"Yine mi boşu boşuna para harcadım lan ben? Yeter amına koyayım." Kaan da şaşırtmıyor.
"Kızım bir ağla da şu sussun be! Yap numaranı, hadi Hale'm." Ooo Hale acı çekse de huzur bulsak takımına hoş geldin Yasemin Hanım ya... Aman bir yerlerde bir uyuzluk gördünüz mü geri kalmayın sakın. Bir yandan üst başlarını çıkarıyorlar bir yandan da bağırış çağırış, hal böyle olunca ben ağzımı bile açamıyorum. Daha doğrusu sadece ağzım açık izleyebiliyorum.
"İyi misin kuşum?" İki yanağımdan öpüp cevabımı beklemeden içeri fırlıyor Hilal, Hilal bir dur bir saniye diyemeden Yaso'nun kolları sarıyor beni. Pınar, İrem, Gamze... Kızların tamamı sırasını savıp bir bilinmeze doğru gidiyor, Kaan da kolunu omzuma atmış bana sormadan etmeden ikimizi içeri sürüklerken hiç öyle Eyşan falan değil dümdüz yengeye Elif diyor usta.
"Bir depresyon, bir şey yok mu? Hazır beni bulmuşsun. Adamın sırtına bir bıçak falan. Bir tuzak, bir aday, hiç olmadı bir pla- Hassiktir! Barıştınız mı?"
Aynen öyle Kaan'ım. Aynen öyle dolu dolu bir hassiktir istiyordu burası. Adamın önünde şey ediyorsun... Barışmak mı? Oha. Yok.
Hemen kolunun altından çıkıyorum, "Yok canım! Yok öyle bir şey."
"Henüz." A-aa! Alparslan? Henüz mü? Hala mı henüz? Uyuyor muyum ben yoksa? Bir dakika ya ne halası ne henüzü? Siz hayırdır Alparslan Bey?
"Ooo!" Bak ya. Yaygaracı şirin.
"Gamze!"
Bana doğru elini kolunu sallayıp güya çaktırmadan Alparslan'a göz kırpıyor. "Öf tamam be. Mutfaktayız biz. Hadi öpüşün barışın, bakmıyoruz."
"Hayır! Yok öyle bir şey canım? Ne alakası var? Alparslan sen de bir..." E gitti bunlar? Tam ellerim belimde arkamı dönmüşken Alparslan'ı bıraktığım yerde bulamıyorum. Resmen ağzımın içine girmiş, eh be Gamze. Soktun eşeğin aklına karpuz kabuğunu, uğraş dur şimdi. Yüzü güzel, her şeyi de maşallah yerli yerinde ama işte eşeklerin kültürümüzde yeri çok. Bak mesela eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşek, yine eşek. Beni bırakıp giderken arkasına bakmamış bir eşek hem de. Bir durup da dinlememiş bir eşek. Elinde kavanoz tutan bir eşek? O nereden çıktı şimdi? Gözümle elindeki kavanozu işaret ediyorum, içinde kağıt mı var bir de onun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Ben) Evlenmeden Olmaz (Tamamlandı)
HumorAbla olmak kolay değildi. Eş dosttan gördüğüm kadarıyla hele de erkek ablası olmak, daha da zorluydu. Belli bir yaştan sonra yalnızlığın da pek matah bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim ya, hadi o benim seçimim olsun. Ama bekar büyük görümce olmak mı...