"Kim derdi ki ilk doublecoupleholidayim seninle olacak... Hey gidi koca Gamze, hey! Yaşlandın!"
Elini ve yeni boyattığı kızıl saçlarını havaya savuruyor Gamze Hanım, "Hiç de bile, öyle hızlıyım ki sana tur bindirip ikinciye dönmüşüm ama anlamıyorsun! Allah rakibin de akıllısını verecek işte. Hem bana diyeceğine kendine bak! Sen anne oldun kızım anne! Bu hayatta her şeyden çok ve önce anneliği sevdin sen bir kere!" Bütün instamomlara çaktığı selamla kahkahayı basıyor, ne yalan söyleyeyim buna ben de biraz gülüyorum. Annelik çok güzel ve özel bir şey tabi, ona lafımız yok tövbe haşa! Çok da emek istiyor, yirmi iki saatte doğurdum ben o küçük papatyayı evelallah. Ama bir başarı da değil şimdi, onları çok birbirine karıştırıp da kendimizi rezil etmemek lazım. Özellikle de bu erkoların önünde, aman ha hanımlar! Ve bir de zahmet olmazsa her şeyden çok ve önce kendimizi sevmemiz lazım, hiçbir şey yapmaz öylece dururken de. Bu yüzden hemen elimi kaldırıp itiraz ediyorum,
"Ben şu anda anne değilim yalnız!"
Gülümsemesini bozmadan başını iki yana sallıyor oyunbozan Gamze, "Ama ben her zaman seksi ve çılgın teyzoşum bebeğim! En sevileninden! Keşke Mine'mi de alsaydık yanımıza, Gamze'si yesin onu."
Ufak bir burun sızısı oluyor şimdi yalan değil, ama bastırıyorum hemen. Bastırmaya çalışıyorum en azından. Onların baba kız vakit geçirmeleri ve benim bedenimin biraz dinlenmesi gerekiyor. Alparslan da kızımıza gayet güzel bakabilir, endişelenecek hiçbir şey yok. Daha yeni ayrıldık zaten, özlemek için çok erken. Geri dönmek için de çok geç. Ayıp olur adama canım! Baba o baba. Sarışınla bin defa konuştuk bunları Hale, biraz daha inanarak söyleyemez misin? Evet, evet. Sağlıklı olan bu. Alparslan, Mine'ye bensizken de bakabilir. Çünkü babası. Bir x benden bir x ondan, birlikte yaptık biz bu çocuğu. Yalnız ne güzel de yaptık, kurban olsun annesi. O küçük totosunu yesin. Ama sonra. Şimdi değil.
"Kanıma girme Gamze kadın, biraz yüzüp güneşleneceğim. Sonra da yavrumu sarıp öpeceğim. Her zaman benim o, hep severim ki zaten. Ben yaptım, bizim evde kalıyor." Biraz hava atıyorsam ne olmuş? Yirmi iki saat. Yapımı neredeyse bir gün sürdü.
Bana iflah olmayacakmışım gibi, ne münasebet, bir bakış atıp adımlarını hızlandırıyor, "Tamam, tamam. Demedim bir şey. Senin kızın! Evet, sen yaptın. Çok istiyorsak biz de yapabiliriz, herkesin rahmi kendine kadar falan filan. Hadi yürü! Su çok güzel duruyor, biraz bıcı bıcı yapalım."
Geriye dönüp attığı o son şeytani gülümseme ile bana yine mis gibi kokan civciv kızımı hatırlatmaya çalışıyorsa başarılı oluyor. Ama tutuyorum kendimi. Bir saatcik. Dayanabilirim. Hem çok canım çekerse, ararım sarı şekerlerimi, hemen gelirler. Otelden burası on dakika bile yok. Derin bir nefes alıp omuzlarımı dikleştiriyorum. Hızlı adımlarla omuz atarak Gamze'yi geçen ben oluyorum bu kez.
"Sus da yürü!"
Kumlara taşlara bata çıka otelin plajına varıyoruz. Zar zor iki şezlong buluyorlar bize. Her yerler dolmuş, her yerler. Kum başına iki insan düşüyor neredeyse. Bu yüzden umduğumuz gibi denize sıfır dört şezlonga değil, bulduğumuz gibi gerilerde iki şezlonga çaresiz razı oluyoruz. Türkiye'de tatil, seçişten çok bir vazgeçiş.
Örtülerin serilmesi, güneş kremlerinin sürülmesi derken denize girişimiz bir on beş dakikayı buluyor ama beklediğimize değiyor. Bütün bir yıl. Oh! Su çok, çok çok iyi geliyor. Denizi kucaklamak beni daha iyi bir insan yapıyor sanki. Şezlong bulunamayışına sinirlenmeyi daha fazla sürdüremiyorum. Ne var canım, kocalarımızla daha yakın otururuz işte fena mı? Dayanamayıp o klişe gerçeği bile mırıldanıyorum. Ben oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Ben) Evlenmeden Olmaz (Tamamlandı)
ComédieAbla olmak kolay değildi. Eş dosttan gördüğüm kadarıyla hele de erkek ablası olmak, daha da zorluydu. Belli bir yaştan sonra yalnızlığın da pek matah bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim ya, hadi o benim seçimim olsun. Ama bekar büyük görümce olmak mı...