bölüm 4

50 4 0
                                    

Olay yerine gitmek için odamdan dışarı çıktım. Merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştım ki hope'u gördüm.

"Seni görmeyi ummuyordum. Ne yapıyosun şuan?"diye sordum.

"Şu ormandaki cinayet hakkında araştırma yapıyorum. Kameralarda o gün orda olan 4 tane araba gözüküyor ama hiç biri cinayete yakın bölgede değil. Dört arabadan farklı olarak tamircinin varsaydığımız siyah araba var birde fakat siyah olan arabanın kamera da tam yeri gözükmüyor. Orada ki görevli ise ondan şüphelenmememiz gerektiğini söylüyor. Adamı tanırmış,adam öldürecek birine benzemiyormuş."

"Cinayet çözülene kadar herkes şüpledir. Tamircinin telefonu varmıymış görevlide?"

"Hayır sadece parka gelip giderken konuşuyorlarmış. Tekrar geldiğinde telefon numarasını istemesini söyledim."

"Eğer katil gerçekten oysa birdaha geleceğini sanmam. Belkide tamirci bile olmayabilir herkimse. Diğer arabadaki insanları araştırmışlar mı?"

"Evet diğer arabadaki insanların hiçbirinin sabıkası yok. Hepsi temiz çıktı.
Parktaki diğer insanları da sorguya aldıklarında da kimse de bişey çıkmamış.
Tek şüpheli o tamirci şuan."

"Belkide bir haftadır bilerek düzenli geliyordu parka. Duruma bakmak ve öldüreceği tam yeri belirlemek için."

"Olabilir. Sen nereye böyle pek bir telaşlı gözüküyosun?"

"Southampton cezaevinde biri kaçırılmış.
Tabi ki sevgili çavuşumuz benim yönetmemi istedi. Çok seviyorum bu adamı."

"Neden senin üstüne yıktı davayı sanırım seni çok boş görüyor."

"Onun gözlerini sikeyim. Keşke sadece o istese askeriyi yöneten başkan olaya benim bakmamı istemiş."

"Ne diyebilirim kolay gelsin." Deyip kıkırdamaya başladı kendimi tutamayıp bende güldüm. Sinirli halimde bile güldürebilen tek kişiydi.

"Eğer istersen bana yardım edebilirsin Hope seni çok hevesli gördüm."

"Bence sen çok güzel yürütürsün. Hiç sıkıntı çıkmaz gibime geliyor. Böyle devam." Deyip bana el salladı bazen arkadaşlar bile yanınızda olamıyabiliyor.

"başka zamana kalsın biz sonra hesaplaşırız" deyip kapıya doğru döndüm ve Hope'a şunları söyleyip dışarı çıktım;
"Yardım etmesen bile keyfimi yerine getirdin dostum. Geldiğimde görüşürüz."

Sonrasında o da "görüşürüz" dedi ve ayrıldık. Odamdan çıkmadan önce cezaevinin müdürü ile bir telefon görüşmesi yaptığımdan ve beni beklediğini düşündüğümden arabayı biraz daha hızlı kullanmaya karar verdim. Ne kadar istemesemde dava davadır eğer ben yönetiyorsam herşey en iyi şeklinde olmalı...

Oraya vardığımda kapıda ki görevlilerden biri bana müdürün odasına kadar eşlik etti.

İçeri girdiğimde yüzü her daim asık,52 yaşında,saçları ağarmış müdürü gördüm.
sürekli görüştüğüm için hiçbir zaman yüzünün gülmediğini biliyordum.

Genelde devam eden davalar sırasında yakalanan suçluların ne durumda olduğunu sormak için onunla buluşurdum.

İçeri geçtiğimde oturmam için eliyle işaret etti ve oturduktan sonra lafa beklemeden girmek istedim. Sonuçta o da konu dışı konuşmayı seven biri değildi.

"Kim kaçırılmış ve neden?"

"Yeonjun denilen biri, 33 yaşında üç yıl önce girmiş çocuk kaçırmadan.

Biraz duraksıyarak lafına devam etti.

"Neden kaçırılmış daha bilinmiyor.
Kaçıran kişilerin tecrübeli oldukları çok açık ve uzun zamandan beri yaptıkları bir plana benziyor. Yoksa 12 kasımda zilin çalacağını bilemezlerdi."

"Anladım, büyük ihtimalle kaçırdıkları kişiyi başka bir yerde kullanmak için çıkardılar hapisten. Yoksa 3 yıl beklemezlerdi kaçırmak için."

"Mantıklı düşündün,bende öyle düşünüyorum. Yeni geldiğinde sormadım kahve istermisin?
Biraz da kahve içerken konuşalım."

"su olsa daha iyi olur."

"Tamam o halde" Dedikten sonra yardımcısından bir kahve ve bir de su söylemesini rica etti.

Bir saat daha konuştuk ve sonrasında gitmek için ayağa kalktığımda o da beni geçirmek için ayağa kalktı.

"Beni daha çok bilgilendirdiğiniz için teşekkürler şimdilik büroya geri dönmem gerek. Olayı en yakın zamanda çözüme kavuşturacağım."

"Biliyorum sana güveniyorum. Olayı kısa sürede çözeceğinden eminim.."

Beni uğurladıktan sonra odasına geri döndü bende arabamı büroya doğru sürmeye başladım.

Işıklardayken ışık kırmızı yanmıştı ışığın yeşil olmasını beklerken yanıma beyaz bir spor araba durdu. İçindekiler kavga ediyordu. Arabanın içindeki adam, arabanın içindeki diğer bir adama bağırıyordu. Bağırdığı adamı öldürmekle tehdit ediyordu.

Işık yandığında onlar sola saptı. Yolumu değiştirmek zorunda kaldım. Onları takip etmem gerekiyodu. Adamların biri tehlikede olabilirdi.

On dakika takip ettikten sonra onlardan daha hızlı sürerek arabamı onların arabasının önüne kırdım.

Bi hışımla arabadan inip diğer arabanın yanına gittim ve bağırana silahımı yönelttim.
Arabadan inmek bilmiyorlardı inmeleri için havaya bir el ateş ettim. Havaya ateş ettikten sonra inmek zorunda kaldılar.

Bağıran adamı elleri arka tarafta olucak şekilde arabanın önüne yatırdım ve cebimdeki kelepçeleri elime alarak onun bileklerine taktım.

Takviye polis çağırdıktan sonra korkmuş olan adama baktım ve adını sormakla başladım.
"adınız nedir?"

"Park jim."

Bu bölüm diğerkinlere göre daha uzun oldu. Umarım hikayeyi severek okuyorsunuzdur.
Yakında yoonmin birlikte görünecek sanırım siz ne dersiniz?

TUTSAK[yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin