bölüm 5

46 4 0
                                    

Adını sorduktan sonra ondan kimliğini istedim. Bu kadar genç olduğunu düşünmemiştim.

"Demek 26 yaşındasın gençmişsin. Aranızda geçen olayı anlatır mısın? bay park. Neden sizi öldürmekle tehdit etti?"

" Geçen hafta bizim depoya kısa bir süreliğine mallarını koymuştu. Biz bize gelen mallara bir müddet bakarız ve karşılığında para kazanırız. Beni öldürmek isteyen kişide mallarını koydu ancak istediğimiz miktarda parayı vermedi aramızda kavga çıktı. Bugünde barışalım,aramızda kavga olmasın diyerek beni arabasına aldı. Sonrasını biliyorsunuz."

"Şikayetçi misiniz? "

"Evet, şikayetçiyim artık beni rahat bıraksın."

"Sizi bizim büroya kadar misafir edeceğiz. Orda da yazılı ifadenizi alacaklar." Büroya geçelim dediğimde yüzü biraz düştü. Sanki hafif telaşlanmış gibiydi. Başta duraksadı, sonradan gelmeyi kabul etti.
Gözlerine baktığımda biraz kızarmış şeklindeydi. Neden böyle olduğunu soracaktım ama daha da tedirgin etmek istemediğim için ona arabamı göstererek"buyrun" dedim.

Diğer çağırdığım polis arabasına suçlu adamı oturtturmuşlardı.

Bende bay Park'ı arabama alarak diğer polis arabasını takip ettim.
Şuan daha rahat duruyordu dışardaki halinden. Belki de kalabalık seven biri değildi...
O arka koltukta oturuyodu aynamdan ona baktığımda onun da bana baktığını gördüm. Genelde karşıdaki insana baktığımda gözlerimi çeken, utanan biri değilim ama onun gözleri bana çok başka bakıyordu. Gözleri resmen parlıyor gibiydi.

Gözlerimiz birbirine bakınca ben tekrar yola çevirdim gözlerimi ama o bana hala bakıyormuş gibi hissettim.
Biran vücudum irkildi. Niye böyle olduğuna anlam veremedim.

Belki konuşursam daha rahat ederim diyerek bişeyler sordum.

"Kardeşiniz var mı? bay Park."

"Kardeşim yok tek doğmuşum ama bi kardeşimin olmasını isterdim. Sizin var mı kardeşiniz?"

"Var dı ama öldü. Çok sevecen biriydi, iyilik yapmayı, insanlara yardım etmeyi severdi."

"Ne kadar güzel keşke ölmeseymiş." dedi ve daha kısık sesle bişeyler mırındandı. Ne mırındandığını sormayı düşündüm.
Sonrasında da boşverdim.

Aramızda bir müddet sessizlik oldu. Bu sessizlik beni öldürüyordu çünkü ona her baktığımda onu bana bakarak buluyordum. Bu çok tedirgin ediciydi. Tüylerim bile diken diken olmuştu. Biran önce büroya varmak istedim.

Arabama çok kişi binmiştir. Hatta katiller bile ama uzun zamandır böyle rahatsız olmamıştım...

Gideceğimiz yol çok az kalmıştı ki bana bişeyler demek istiyor gibiydi. Bende söylemesi için onu teşvik ettim.

"Eğer konuşmak istiyorsanız çekinmeyin." Dedim
Ben öyle deyince sorusunu sordu.

"Sevgiliniz var mı?"

Ne sora sora bunumu soruyordu yani az kalsın arabayla kaza yapıcaktım. Ne biçim bir soru bu.

"Hayır, yok. Yokta neden bu soru daha farklı bir soru soracaksınız sanmıştım."

"Bence baya farklı olmuş sorum. Baksanıza kızardınız."

Hafifçe öksürdüm ve konuşmaya devam ettim.

"Kusura bakmayın böyle bir soru beklemiyordum. Ani oldu.

Konuyu değiştirmek için farklı bir konuyu açtım.

"Geçenlerde olan olayı duydunuz mu?"

"Hangi olayı ormandakini mi?"
"Evet, duydum üç kişi öldürülmüş. Ne kadar acımasız ve vahşi insanlar var."

"Evet öyle her yer katillerle, suçlularla dolu. Emniyetli olmanızı öneririm."

"Doğru diyorsunuz her an her şey olabilir. Karşıma o katilin çıkmasını istemem. İnsanlara acıyan birine pek benzemiyor."

"İsterseniz giderken evinize götürebilirler polis arkadaşlar."

"Gerek yok evime kendim giderim o kadar kişi varken katilin karşıma çıkması çok düşük bir ihtimal değil mi?"

"Mağdem istemiyorsunuz. Sorun yok o halde."
Aramızda tekrar bir sessizlik oldu.
garip birine benziyordu. Söylediklerine anlam veremedim.
Sanki bildiği büyük bişeyler var da onların ağırlığı yüzünden garip davranıyor gibiydi.

Aradan 10 dk geçince büroya vardık arabadan inince elimle işaret ederek yolu gösterdim.

İçeri girdiğimizde Hope'u gördüm. Selam verip bay Park'ı gideceği yere kadar götürdüm.
Götürdükten sonra Hope'la konuşmaya yanına gittim.

Odasının kapısını açarak içeri girdim. Selam vererek konuşmaya başladım.
"Naber nasıl gidiyor?"

"İyi işler tıkırında buraya getirdiklerin kimdi?"

"Buraya doğru gelirken arabanın içinde kavga ederlerken gördüm.
Adam diğer adamı öldürmekle tehdit ediyordu. Diğerkiside şikayetçi olunca buraya gelindi."

"Günümüz zamanına ne olmuş herkes birbirini öldürüyor. Ne batıyor acaba"

"Bilmem, neyse fazla takamıyacağım. Bi kahve söyle hadi ikimize."
Cezaevi müdürü de kahve söyleyecekti senle içeriz diye düşündüm. Hadi bi kahve kap gel."

"Tamamdır hemen geliyorum"..

Kahvelerimizi içerken ormandaki bulguları tekrar incelemeye başladık.
Tamirciden hala haber yoktu ve zaman gitgide daralıyordu.

Biz iş yaparken bay Park'ın işi bitmişti bile ve bizim olduğumuz odanın kapısını tıklattı. Kapıyı açıp dışarı çıktım.

"İşiniz bitmiş gözüküyor."

"Evet bitti. Sağolun beni kurtardığınız için."Dedi ve sonra Teşekkür etmeme zaman tanımadan bana sarıldı.
Ne olduğunu anlamadım bile.

O kadar sıkı sarıldı ki biran boğacak sanmıştım.

"Tamam sarılmanıza gerek yok.
Ben sadece görevimi yaptım."

"Olur mu hiç size çok minnettarım. "

" Lafı bile olmaz. Sizi mutlu gördüğüme bende sevindim. Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın."

"Tekrar görüşmek üzere bay Min."

Arkasını döndüğünde daha kısık ama duyabileceğim bir sesle "görüşeceğiz" dedi.

Biran irkildim. Neden tekrar görüşeyim senle tekrar karşıma çıkmamanı umuyorum...
Ne kadar garip bir andı.

Bay min sanırım jimin'i tekrar görmek zorunda kalacaksınız. Kusura bakmayın.
Belki de zamanla vazgeçemeyeceğin biri olur kendileri.
Belli olmaz...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
TUTSAK[yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin