bölüm 7

38 4 0
                                    

Bugünün bitmesi için öyle dua ediyordum ki sanki birisi gelmiş ve bana büyü yapmış gibi hissediyordum. Üstümde çekilmez bir ağırlık vardı. Akşam olup mesai saati bittiğinde kendimi hemen eve atmak için sabırsızlanıyordum.

Hope yanıma geldiğinde kafamı önümdeki dağınık dosyalardan kaldırıp ona baktım. Masanın önüne doğru gelip durdu.

Belli ki o da bunalmıştı.

"Hadi kalk gidelim" dedi.

"Daha çıkmamıza yarım saat var ama başım çok ağrıyor belkide biraz evde devam ederim. Hadi gidelim."
Dedim ve eve gitmek için odamdan çıktık. Zaten mesainin son zamanları olduğu için pekte umursamıyorlardı...

Hope ile konuşmak istediğimden onu evime davet ettim. Son zamanda olan işler baya zorlaşmıştı ve bana iyi gelen insanlardan biriydi Hope. Bu yüzden evde sohbet etmenin daha iyi olacağını düşündüm.

Evime geldiğimizde demir kapının kilidini açıp, içeri girdik.

Paltosunu alıp salona geçmesi için ona elimle kanepeyi gösterek oturmasını istedim.

Paltolarımızı astıktan sonra bende onun yanına giderek oturdum.

Bir süre öylece sessiz kaldık. Kendimle kaldığımda süreli olarak aklıma sabahki kişi gelip duruyordu. Hem çok tanıdık hem de bir yabancı gibiydi.

Hem masum hem de çok acımasız birini andırıyordu. Neden bu kadar düşünmüştüm onu bende bilmiyordum. Bana durup dururken sarılması nedense çok garip hissetmemi sağlamıştı.

Büroya gelene kadar arabamda geçen yolculuğumuz, arabada sorduğu sorular çok anlamsızdı. Hareketleri hiçte başka bir adam tarafından öldürülme tehtidi almış ve korkmuş gibi değildi.

Kendimi kaptırdığımı gören Hope sessizliği bozmak için öne atladı ve beni dürterek kendime gelmemi sağladı.

"Eee ne düşünüyorsun bu kadar? Kendini unuttun. Dalmış gidiyosun. "

"Ha kusura bakma kafam dalgın ve biraz yorgun gibiyim. Sabahtaki adamı düşünüyordum."

"Kim o neden bu kadar taktın adama bizim büroya hergün binlerce tuhaf insan geliyor. Onlara takılmıyosun gidiyosun suçu olmayan, hatta sana teşekkür etmek için sana bile sarılan adama takılıyosun."

"Bana bile mi? derken o kadar mı soğuk duruyorum."

"Yok tabi,sadece biraz."dedikten sonra kıkırdamaya başladı.
Bende kendimi tutamayıp bende gülmeye başladım. Keşke bu gülüşmelerimiz şuan konuyu unutturduğu gibi her zaman bana bu konuyu unuttursa. Gülüşmelerimiz bitince tekrar kafama takıldı ve konuyla alakalı Hope'a bir soru sormakla başladım tekrardan sözüme.

"Bu adamın geçmişini araştırdınız mı? Bişey çıktımı sabıka kaydı nasıl?"

"Sakin ol! Ne bu merak bak dostum kafana takacak süper bişey yok ortada sadece o güzel kafanı böyle boş konulara yoruyorsun."

"Biliyorum ama nedense içim hiç rahat değil adamın arabada yaptığı hareketler çok garibime gitti.
Örneğin ölen kardeşinden bahsederken yüzü bir öncekine göre daha sakin gibiydi. Fazla sakin olması garibime gitti."

"Dur bi dakika buldum sorunu sen şizofren olmuşsun tamam sorun çözüldü."

"Dalga geçme istersen ne zaman böyle hissetsem arkasından illa bişeyler çıkar biliyorsun."

"Tamam tamam biliyorum diyelim, ne fark eder adamın sabıka kaydı yok. Ölümle tehdit eden adam,sabıkasına bakın diyip durdu. Sadece ifadesini alıp gönderirdik normalde ama çok ısrar ettiği için baktık adamın tek bir suçu bile yok."

"Yani diyorsun ki kafana takma. Anladım neyse kahve ister misin? kafam çok dağınık biraz iyi gelir belki."

"Tamam yap banada."..

Hislerime güvenirim çünkü genelde doğru çıkarlar şuanda beni aşırı derecede rahatsız eden his,ruhumu ve aklımı bırakmıyor ama belkide Hope haklıdır. Belkide ben fazla abartıyorumdur.

Kahveleri yapıp içeri doğru gittiğimde Hope'un telefonla konuştuğunu gördüm.
Bir süre sonra telefonla konuşması bitince bana döndü surat ifadesi az önce gördüğümden daha kötüydü. Sanırım davalarla alakalıydı. Ne olduğunu sordum.

"Ne oldu böyle dava hakkında bir bilgimi öğrenilmiş."

"Evet, öyle..."

"Ee söylesene çatlatma adamı."

Geriye yaslanarak sözlerine devam etti.
"O tamirci varya bir daha gelmemiş parka ve tahmin et henüz parktaki iş bitmemiş. Yani suçlu o olabilir.
Birde ordaki görevli,adamın yüzünü tarif edemiyor çünkü yüzünde sürekli maske varmış adamın saçlarını bile görmemiş. Bizimkiler diğer günlerde konuştukları kısımların kamera kaydını almışlar. Bizim grupta kameradan tanımaya çalışıyorlarmış."

"Başından beri suçlumuz oydu zaten. Değişen bişey olmadı. Peki DNA bulunmuş mu? adamların üstünde başka birine ait."

"Hayır 2 erkekte de DNA ya rastlanmamış. Bir adam kalmış geriye ondan da çıkmassa işimiz biraz zorlaşır."

"Hangi işimiz tak diye oluyor ki zaten. yokuşa çıkmadan düzlüğü göremiyoruz."

"Haklısın, boşver şimdi onları. Chae yazdı dün."

"Ne dedi?"

"Hiç nasıl olduğumu merak etti sanırım akşam yemeğine çıkalım diyor. Senin otele gidip onunla konuşman işe yaradı. Sen konuştuktan sonraki haftalar daha yumuşak davrandı. Beni seviyor bu kız. Eminim ya."

"Sende seviyosun değil mi boşa çıkmayalım yani o kadar Hope senin için dünyaları yakar dedim. Rezil edersin kıza beni sonra."

"Sen komik olmaya çalışma yoongi olmuyor. En azından bu konuda."

"Şaka yapıyorum senin sevdiğine inanmasam onla konuşmak için adımımı atmazdım."

"Biliyorum, çok iyi bir arkadaşsın yoongi."

"Ne demek her zaman.."

İkimizde birbirimize sarılmıştık. İş yorgunluğunun üstüne sohbet etmemiz ikimizede iyi gelmişti. En azından bir müddet park jimini unutmak iyi gelmişti.

İstediğin kadar aklından atmaya çalış, o senin ruhunun derinliklerine demir attığında ne yapacaksın?

TUTSAK[yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin