Bölüm 7

6.4K 418 297
                                    


Jungkook'dan..

Bazı şeyleri insan ne kadar isterse istesin, unutması olanaksız ve imkansızdır. Her şeyin geçilmesi tehlikeli olan bir sınırı vardır. Ve bu sınır aşıldı mı geri dönüşü neredeyse imkansızdır.

Belki de o sınırı biz çoktan aşmıştık ya da aşmak üzereydik. Hissediyordum çünkü, onu cehennemime doğru çektiğimi. İstemsizce ben onu tehlikeli bölgeme çekiyordum. Ya ben yanacaktım o gidecekti ya da beraber yanacaktık.

Bu Hikayenin sonu baştan belli olsa da kendime mani olamıyordum. Ondan mıydı saatlerce kitaplığı, duvarları incelemem? Elim dudaklarımda hala kendime gelememişken bazı şeyleri inkar etmekten utanmıyordum hiç.

Kalbimin deli gibi atmasıda cabasıydı. Elimi kalbimin üzerine koyup boş boş gülümsemeye başladım. Öyle ki suga hyungun geldiğini bile fark etmemiştim. Elimi çekip aniden dik oturdum.

Kravatını gevşetip öfkeyle önüme oturdu. "Sen beni hiç dinlemeyeceksin değil mi ivan?!" Yüksek bir tonda elini masaya vurarak konuştu.

"Neyden bahsettiğini bilmiyorum hyung." İşime geliyordu umursamamak. Aynı şeyleri duymak sinirimi bozuyordu. Kimse bana ne yapmam gerektiğini söyleyemezdi.

"Ben sana kendini kaptırma bir zaafa sahip olmak seni yıkar diyorum sen hala gevşeklik derdindesin!!" Sinirle gülerek konuştu. Kafamı geriye atıp dişlerimi Dudaklarıma geçirdim.

"Ne zaafı öyle bir şey yok hyung." Sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum.

"Bak sen benim ailemden kalan son kardeşimsin seni kaybetmek istemiyorum ivan lütfen bu konu da hassas ol çünkü..." Aniden durup biraz daha yaklaştı bana.

"Dışarıdaki sırtlanlar senin zayıf noktanı arıyor." Ve kendini rahatça koltuğa bıraktı.

"Emin ol bulamayacaklar!" Dedim sigaramı yakarken. Aceleyle dudaklarımla buluşturup rahatlamaya çalıştım. Bunca yük ve stres altında bir de o çocuk çıkıp gelmişti karşıma.

"Ben uyarayım da gerisi sana kalmış kardeşim, hadi bana müsaade işlerim var." Ayaklanıp elini uzattı hyung. Tokalaştıktan sonra aceleyle çıkıp gitti. Bu aralar gittiği başka yerler var gibiydi ama buna karışmayacaktım onun aksine.

Aklıma düşenlerle telefona uzanıp taehyung'u aradım. Bir süre çaldıktan sonra kadife sesiyle açıp 'efendim?' Demişti. Bir sesin beni bu kadar etkileyeceğini düşünemezdim..

"Bana filtre kahve getir ve masanın üzerindeki dosyayı." Oldukça sert cevaplamıştım onu. İstemsizce olan bir şeydi belki de benim duvarımdı ses tonum.

"Anlaşıldı efendi ivan." Aceleyle telefonu kapatıp yaslandım. Neydi şu lanet kalbimi attıran! Kendine gel kook o sana göre değil!

Sarsızlıkla odam da onu beklerken sanki dakikalar geçmiyor gibiydi. Gözlerim kapıda can atıyordu gelmesi için. Sonunda kapı açılmış ve beklenen gelmişti. Maskemi yüzüme indirdim hemen.

Gene aynı kısa bir etek giymiş pürüzsüz bacaklarını gözler önüne sermişti. Bu çocuk evde ki adamların sayısından habersiz gibiydi..

 Bu çocuk evde ki adamların sayısından habersiz gibiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ciel caché (TAEKOOK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin