Jungkook'dan...
**
İhanet buz gibi esen rüzgar gibi nereden geleceği belli olmayan bir esintiydi. Birde o ihanet kardeşinden geldi mi ne yapacağını bilemez halde o esintide durup bekliyordu insan.
Bende Ne yapacağımı bilemez halde bahçede duruyordum öylece. Defalarca denemişti beni ortadan kaldırmayı. Başa geçme sevdasıyla yapmadığı komplo kalmamıştı. Liderler onu öldürmemi istese de bunu yapmak çok güçtü.
Önümde dizilmiş bir yığın adama baktım. Hepsini silahlandırmıştım, o toplantı da ne çıkacağı belli olmazdı eğer bana karşı bir hamle gelirse aynı şekilde karşılık vermek zorundaydım. "Beni dikkatli dinleyin size bir emir vermediğim sürece kimseyi vurmanızı istemiyorum!" Dedim ellerimi arkada bağlarken.
Hepsi bir ağızdan "Anlaşıldı efendim!" Diye bağırdı ve önümde hafifçe eğildiler. Yoongi hyunga baktım göz ucuyla. Bana kafasını sallayarak onaylamadığını söylüyordu. Ama ben hoseok hyunga güvenmiyordum artık.
"Hadi arabalara geçin!" Emri alan adamlar arka arka dizilmiş arabalara geçtiler. Bundan sonra daha zorlu bir süreç bekliyordu beni.
"İvan bu işin sonunda biri vurulacak gibi geliyor lütfen sen vurmayı seçme." Dedi hyung elini omzuma koyarak. Hoseok hyunga karşı çok merhametli ve sürekli çözüm arayan taraftı. İhanet ettiğini bir türlü kabul etmiyordu.
"Merak etme hyung onu vurmayı düşünmüyorum tabi buna beni zorlamazsa." Dedim önümde duran arabaya yönelirken. Koltuğuma geçip kemeri bağladıktan sonra hyung da yanıma geçti. Sürgülü otomatik kapı kapandı ve araba karanlıklaştı.
"Umarım zorlamaz kardeşim." Sıkıntıyla ardına yaslanıp önünde duran silahı beline yerleştirdi. Oda biliyordu ki bu onun sonu olurdu. Defalarca affetmiştim bundan sonra affetmek imkansızdı.
"O gün babam senin eline bir kağıt vermişti...Ne yazıyordu orada?" Dedi kaşlarını havaya kaldırarak. Gözümün önüne gelen o an ile duraksadım. Hırsımı daha fazla biliyordu düşünmek.
"Başa benim geçmemi istediğini sizi yakınımda tutmamı söylüyordu. Tabi başka bir sır daha verdi fakat bunu açıklamamamı istiyordu.." dedim yutkunarak. O sır aslında bunca yükü neden benim boynuma geçirdiğinin sebebiydi.
"Anlıyorum, senin neden başa geçtiğini bende biliyorum sırrı söylemek zorunda değilsin rahat ol." Gülümseyerek elimde tuttuğu maskeyi bana uzattı. Yüzümdekini değiştirmemi istiyordu fakat bunu şimdi yapamazdım. Beni anlamış olması rahat hissettiriyordu.
Bu sır açığa çıkmamalıydı... "ve tabi ilk zamanlar yüzümü göstermememi istedi. Neden böyle bir talebi var anlayamıyorum." Ellerimi saçlarıma geçirip arkaya doğru yatırdım. Toplantı yerine yaklaşmıştık.
"Yakında anlarsın ivan sen sadece babamın dediğini yap." Gözleri buğulu bir şekilde konuştu hyung. Ne zaman babamdan bahsetsek dayanamıyordu. Çünkü ölmeden önce en son o konuşmuştu. Silahımı çıkarıp şarjörünü değiştirdim.
Tek mermi vardı ve tek yanlış hareketinde onu bulacaktı. Araba mekanın önünde durunca kapıları hızla açıp indik. Arkamda dizilen adamlara bakıp önüme döndüm. Toplantı için şehir dışına yakın tenha bir salon seçerek onu bulamayacağımı zannediyordu.
Elimi havaya kaldırıp takip etmeleri için işaret verip kapıyı araladım. Önümde uzun bir koridor vardı. Koridor boyunca sesleri takip ederek girdim içeriye. Uzun masa göz önüne gelince silahı kaldırıp giriş yaptım. Adamlarım masada oturan kişilerin başına tek tek yerleşti.
"Hyung bak gücendim ama bensiz hiç Toplantı mı olur?" Dedim yanına gidip elimi omzuna koyarak. Ayağa kalkmaya çalışınca öfkeyle omzuna basıp geri oturttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ciel caché (TAEKOOK)
Fiksi PenggemarKöpekten kaçarken mafya toplantısını bölen taehyung, onu görür görmez ona sahip olmak isteyen jungkook... (Saçma sapan yorumlar yapanlar engellenecektir, bu bir kurgu aşırı ciddiye alarak okumayın!) (Son olarak eklemek istediğim ise bu ilk ficimiz...