Bölüm 8

6.1K 438 329
                                    

Jungkook'dan...

Bu dengesizliğimden nefret ediyordum. Bu davranışlarımdan ve Bu tavırlarımdan, Kendime söylediğim yalanlarla kendimi avutmaktan. İçimdeki duyguları bastırmak için başkalarını kullanmaktan nefret ediyordum.

Evet ben kendi cehennemimde yaşayan bir iblistim. Ve oraya bir meleği almaya cesaretim yoktu. Ama biz öyle bir sınırı aşmıştık ki geri dönüşü yoktu. Tehlikeli sularda yüzüyorduk.

Ve ben sırf o sınırdan geri dönsün diye berbat bir şey yapmıştım. Kapının önünde gözyaşları içinde kalan küçüğümü bırakıp zaina ile odama geçmiştim. Kaçtığım şey taehyung değil duygularımdı hissetmiştim.

Kucağımda gömleğimin Yakasını hızla açan kıza baktım. Büyük bir açlıkla boynuma değiyordu dudakları. Fakat neden etkilenmiyordum? Neden aklıma o düşüyordu sürekli? Tanrım! çıldırıyor muydum yoksa ben?!

Üstümde dans eden kadını üzerimden çekip attım aniden. Şok bir ifadeyle bakıyordu yüzüme. "Ne yapıyorsun ivan!" Diye çıkıştı aniden.

"Git burdan zaina havamda değilim!" Dedim gömleğimin düğmelerini iliklerken. Ne bok yiyordum ben burada! Aklımda canlanan o güzelliği kafamın içinde dolanırken bir başkasına bile bakamıyordum. Ne yaptın bana küçüğüm!?

"Ne dediğin farkında mısın sen? Yapmayacaksak neden buradayım ben?!" Yataktan kalkıp karşıma dikildi. Açıkta kalan dekoltesini düzeltiyordu. İlk defa onu reddetmem oldukça öfkelendirmişti.

"Sikeyim! git diyorum sana beni daha fazla sinirlendirme!" Ayağa fırlayıp saçlarımı arkaya doğru yatırdım. Bu kadın hiç laftan anlamıyordu.

"Pişman olacaksın ivan!!" Sesi tüm odada yankılanırken saçlarını savurarak çıkıp gitti odadan. Şimdi her yere sıvadığım bu boku nasıl temizleyecektim!!

Sıkıntıyla nefesimi verip Yatağın yanındaki koltuğa bıraktım kendimi. Maskeyi hızla çıkarıp odanın bir köşesine rastgele fırlattım. Çıldırmak üzereydim adeta. Ben ki kimseden korkmazdım şimdi nasıl olurda küçüğümün yüzüne bakmaya korkar olmuştum ?

Kapı iki kere tıklatılınca büyük bir umutla gir diye seslendim. Onun gelmesini beklerken içeriye suga hyung girmişti. Yüzüm aniden değişirken başımı öne eğdim. "İvan iyi misin? Zaina'yı gördüm ağlayarak giriyordu?' Dedi yanıma otururken.

Elini sırtıma koyup hafifçe hareket ettirdi. "Bilmiyorum hyung ne hissettiğimi bilmiyorum." Sesim ilk defa bu kadar kısılmıştı. Bu his boğazımı sıkıyor gibiydi. Nefes almak hiç bu kadar zor olmamıştı.

"Şuna bak ivan." Elindeki zarfı hızla kucağıma attı. Sinirli görünüyordu. Kahverengi zarfı yavaşça açıp içindeki fotoğrafı çıkardım. Bu taehyung'un bahçede çekilmiş bir fotoğrafıydı.

"Bundan ne anlamam gerekiyor?" Fotoğrafı yatağa fırlattım. Ona bakmak bile suçlu hissettiriyordu beni.

"Bu fotoğrafı liderlerin elinden aldım, bulmuşlar onu senin sevgilin zannediyorlar ya da öyle bişey." Dedi alnını elleri arasına sıkıştırırken. Öfkesine hakim olmaya çalışıyordu. Orospu çocukları nasıl anlayıp onu buldular!

"Olabilir o benim sekreterim sonuçta." Dedim sakinliğimi bozmadan. Belli etmesem de içimde büyük bir ateş yanıyordu. Hemde tüm şehri yakacak kadar büyük bir ateş..

"Sikeyim beni dinlemiyor musun ivan! Sana zaaf yok dedim sen şimdiden herkese duyurdun! Ayrıca yarın ki toplantı da üzerine gelecekler." Ayaklanıp ellerini saçlarına geçirdi. Odada volta atmaya başlamıştı.

"Merak etme onla aramda bir şey yok zaafım değil." Kesinlikle yalan, ona dokunmak için her şeyimi verir koca cehennemi cennete çevirirdim. Ona dokunanı bir kurşunda bu alemden silerdim! Tüm evreni dolaştım fakat kendimi onun gözlerinde buldum.

ciel caché (TAEKOOK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin