"Burada ne işin var?"Kalabalığı yarıp sonunda ona yaklaşan adama aklına gelen ilk soruyu sormuştu.
Kafasını yana eğerek hafif gülümsedi, "Ben de seni gördüğüme sevindim, Stiles" dedi eğlenir tonda. 'Beş yılda bu kadar değişmiş olamazdı' diye düşündü Stiles. Derek elinden bavulunu alırken ona izin verdi ve şaşkınlığını üzerinden atmaya çalıştı.
Önünde yürüyen adama yetişmeye çalışırken, "Cidden burada ne işin var?" diye tekrar sordu. Bavulu sürükleyerek kaldırımda ilerliyordu. Stiles da peşinden gidiyordu, hâlâ onun neden burada olduğunu anlamamıştı.
Derek ona cevap vermeden kumandanı uzatarak ilerideki arabanın kapılarını açtı. Bavulu bagaja yerleştirirken de sessizliğini bozmamıştı, Stiles bu duruma gözlerini devirmeden edemedi. Ön koltuğa yerleştiğinde Derek'in de gelip sürücü koltuğuna yerleşmesini bekledi.
"Beni gördüğüne pek memnun değil gibisin."
Derek arabaya bindiğinde konuşmuştu. Stiles gözlerini ona dikmiş bakarken karşısındaki adamın neden bir anda yüzünün düştüğünü merak etti. Ah, alınmış mıydı o? İçini suçluluk duygusu kaplarken önüne döndü.
"Hayır, nereden çıktı bu?" Göz ucu ona baktığında Derek'in hep hatırladığı
ciddi suratı ile karşılaştı. Arabayı çalıştırıp havalimanının kalabalığından uzaklaştı.Gözlerini yoldan ayırmadan, "Yüzündeki salak ifadeden öyle anladım herhâlde." diye cevap verdi.
"Hadi ama, az önce neredeyse gülümsüyordun." dedi Stiles, ortamın gerginliğini azaltmak için gülerek hafifçe koluna vurdu. Ondan en azından ters bir bakış beklemişti ama Derek onun tarafa hiç bakmadan araba kullanmaya devam etti. Stiles adamın inadına hayret ederek, "Sadece şaşırdım, seni beklemiyordum." dedi. Koltukta yan dönmüş vaziyette onu izliyordu. "Peki neden buradasın?" Merakına yenik düşerek yeniden sordu.
Bu sefer, beklediği ters bakışı cevap olarak aldığında susması gerektiğini düşündü. Dejavu yaşıyormuş gibi hissetti, onunla beraber çıktığı yolculukları hatırladı. Yüzünde beliren salakça gülümsemeden habersiz yolu izliyordu.
Derek gözucu ona baktığı sırada, "Neye gülüyorsun?" diye sorduğunda Stiles kendine geldi. "Hiç." dedi omuzlarını silkerek.
Derek üzerinde durmadan önüne döndü, "aç mısın?" diye sorduğunda Stiles neredeyse kendi tükürüğünde boğulacaktı. O an anladı ki, Derek ile asla normal, günlük konuşma içerisinde bulunmamıştı. Bu yüzden bu durum ona bu kadar garip geliyordu.
Derek bir anda öskürük krizine giren genç adama baktı, "iyi misin?" kaşları çatılırken kapını kenarına sıkıştırdığı su şişesini alıp ona uzattı. "Sabahtan beri neyin var senin?"
Stiles pet şişeyi alıp kafasına dikti ve suyu bitirdikten sonra derin nefesler aldı. "İyiyim" diye kısaca mırıldandı.
Derek'in endişeli bakışlarını gördüğünde yeniden öksürmeye başladı. Derek sabrının taştığını hissederek arabayı yol kenarına çekmek üzereyken Stiles elleri ile onu durdurdu.
"İyiyim gerçekten, devam et." dedi, elini tekrar omzuna vurup dikkatini çekmeye çalıştı. "Anlatmayacak mısın gerçekten?"
Derek'in yüzü yumuşadı ama konuşmamakta kararlı gibiydi. "Hey," dedi Stiles, bu kez yüksek sesle. "Beni meraktan çatlatmak hoşuna gidiyor, değil mi?"
Kaşları havalanınca düşünüyormuş gibi surat ifadesi takındı daha sonra ise kafasını aşağı yukarı sallayarak sırıttı. Yanağındaki gamze ortaya çıktığında Stiles birkaç saniye durdu ve sadece karşısında gülümseyen adama baktı. Gülümsediğini gördüğü ender zamanlardan biriydi, belki de artık değişmişti, belki de artık daha sık sık gülümsüyordur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'd Let You Win | Sterek
FanfictionStiles karşılaştığı bir vaka için Derek Hale'den yardım almaya karar verir. Tam da bu yüzden Beacon Hills'e geri döner.