Bölüm 10

541 64 10
                                    


Eve vardığında öğle güneşi tepede parlıyordu. Babası işte olmalıydı, kapını açtığında içeri süzülen ışık loş ortamı biraz aydınlattı. Yalnız kalmanın verdiği rahatlıkla nefesini bıraktı. İçeri adımladı ve kapını çarptı. Koridor yeniden karaldığında gözlerini yorgunlukla kapattı. Karanlıkta boğuluyor gibi hisssettiği zamanlarda hiçbir yere ait olmadığını düşünüyordu. Hiçliğin ortasında kaybolmuştu, ruhu öfkesinden besleniyordu ve acı çekiyordu. Canavara dönüştüğünü düşünürken kurtadam olmaktan çok kendisini kastetmişti, kendinden korkuyordu. Nogitsune'nin kabuslarını ziyaret etmesiyle öfkesi kontrolden çıkarak korkusunu tetiklemişti. Bunu herkesten sakladığı zamanlar daha kolaydı, şimdi ise bununla baş etmesi gerekiyordu çünkü artık saklayamıyordu. Artık dönüşebileceği canavarı durduramazdı.

Çantasının elinden kayıp yere düşmesine izin verdi. Üzerindeki öfkenin ağırlığı altında eziliyordu. Kalbi tüm yaşananları kabullenmekte zorlanırken Derek'i bunun neresine koyması gerektiğini bilmiyordu. Onun dayanak noktası olmuştu, ona baktıkça sakinleşmesinin başka açıklaması olamazdı. Onu öpüyor olmasına ise bir açıklama bulamamıştı. Onu öpmüştü. Bunun kesinlikle eskiden kısa bir süre Derek'e takıntılı olması ile ilgisi yoktu. Bunlar geçmişte kalmıştı, Lydia ile hayatına devam etmeyi tercih etmişti. Çünkü hepsi çocukça duygulardı, öyle olduğunu düşünmüştü.

Kafasını iki yana sallarken düşüncelerinden uzaklaştı. Yüzünü sıvazlarken mutfağa girdi, bunları düşünmek istemiyordu. İşine odaklanmalıydı, ışıkları açıp ortamı aydınlatırken telefonundan Claudia'nın numarasını tuşladı.

Telefon görüşmesini bitirdikten sonra Scott'un mesajını gördü. Herkes için biletleri ayarladığını söylüyordu. Lydia ise işten onu aradıklarını ve erken ayrılması gerektiğini yazmıştı, koruma amaçlı Jackson ve Ethan da onunla gitmişti. Midesine birkaç şey doldurabildikten sonra üzerindeki yorgunluğu atmak için uyumaya karar verdi.

Yukarı çıktığında koridordan yoğunlukla Derek'in kokusunu aldı. Diğerlerinden daha fazla kokusu eve sinmişti. İç çekerek odasına girdiğinde odasından da Derek'in kokusu aldı, sinirle kendini yüz üstü yatağa attı. Yastığı ile yüzünü kapatarak koku almasını engellemeye çalıştı. Odada başkalarının da kokusu vardı ancak Stiles özellikle Derek'in kokusunu alıyor olduğu için sinirleniyordu. Onu düşünürken yatakta birkaç defa dönüp durdu. Gözlerini tavana dikip olanlara bir anlam yüklemeye çalıştı, bildiği tek bir şey vardı. Bu karanlıkta boğulursa arkadaşlarını kendisi ile beraber sürüklemeyecekti, onları terk etmesi gerekirse bunu yapacaktı. Özellikle Derek'i bu durumdan uzak tutmak istiyordu.

Uyumayı denediği dakikaların ardından pencerenin camına bir şey çarptığını duydu. Kafasını yastıktan kaldırdığında cama yeniden bir şey çarptığını gördü. Kaşları çatılırken yerinden kalktı. Pencere pervazına yaklaşıp camı yukarı kaldırırken yüzüne gelen küçük taşla gözlerini kapatmak zorunda kalmıştı.

"Oh özür dilerim, seni görmedim." diyen Theo'nun sesini duyduğunda gözlerini açıp sınirli bakışlarını bahçede duran ikiliye dikti. "Ne yapıyorsunuz?" diye Stiles sesini yükselterek sordu. Liam mahcup bir gülümseme sunarken boynunu kaşıdı. "Nasıl olduğunu görmeye geldik, orada çok öfkeliydin. Senin için endişelendim."

Stiles kaşlarını kaldırarak şüpheyle ikisini süzdü. "Yani sizi Derek göndermedi, öyle mi?" Liam kafası karışmışcasına kaşlarını çattı, "Derek mi? Hayır. En son seninleydi ama." diye açıkladığında Theo, "Bizi içeri almayı düşünüyor musun?" diye bıkkınlıkla sordu. Stiles ona gözlerini devirirken pencereden uzaklaştı, aşağı kata inerek kapıyı açtı. İkisi içeri girerken Stiles, "Kapıyı çalmak yerine cama taş fırlatmak çok dahiceydi, hanginiz akıl etti acaba?" diye iğneleyici tonda konuştu. Theo çoktan içeri girip  koltuklardan birine yerleşmişti. Stiles da Liam'ın arkasından salona girdi. Tekli koltuklardan birine oturduğunda Liam ayakta dikilmeye devam ediyordu. "Nasılsın?" diye sordu gergince. Stiles kaşlarlarını kaldırıp gözlerini genç oğlana dikti. Liam endişeli ve kaygılıydı, Stiles neredeyse duyguların kokusunu almayı öğreniyordu.

I'd Let You Win | SterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin