•Çakmağın etrafına parmaklarını siper edip sigarasını ateşlerken Federal Büro'nun büyük binasının yanındaki arka sokaklardan birinde dikiliyordu. Stiles ona bakarken gözlerini devirdi. Elini cebine sokup sıkıntıyla iç çekti. "Ne zamandır sigara içiyorsun?" Tek kaşını kaldırıp önünde dikilen Theo'yu umursamazca süzdü. "Sanki nikotin bir etki ediyor da."
Theo içine çektiği dumanı dışarı üfleyip elini yanında salladı. Başparmağı ile dala birkaç kez dokunup küllerinin uçuşmasına neden oldu. "Beni iş yerinin yanına neden çağırdın ki?" diye sorarken onun sorusunu görmezden geldi. "Hem de gecenin yarısı. Evde olmamız gerekmiyor mu?"
Karanlık ara sokağı aydınlatan ışıklar ana caddeden geliyordu. Sokağın gürültüsü ve kaldırımda yürüyen insanların adım sesleri ortamın garipliğini biraz da olsa azaltıyordu. Stiles elini cebinden çıkardı. Bunu uzatmanın anlamı yoktu. Gözleri parladı ve önünde dikilen adamın şaşkınlıkla irileşen gözlerini izledi. Parmakları arasındaki dal yere düştüğünde Theo bir adım geriledi ve duvara çarptı. "Sen.." diye kekeledi. "Sen," dedi bir kere daha, boğazının kuruduğunu hissediyordu.
Stiles gözünü kırptı ve eski haline döndü. "Evet ben," diye alayla ona baktı. "Şimdi lafı uzatmayacağım ve senden ne istediğimi söyleyeceğim."
Theo sertçe yutkundu. Buna inanamıyordu. Stiles ne yapmıştı? Nasıl bu hale gelmişti? En başından arkalarından iş mi çeviriyordu?
"Benimle geleceksin," diye Stiles söze başladı. "Sürüden ayrılmam gerek ve sen benimle geleceksin."
Theo hala üzerindeki şaşkınlığı atamamıştı, buraya gelirken böyle bir manzara ile karşılaşacağınl hiç düşünmezdi. Eskiden olsaydı buna sırıtırdı. Stiles'ın bu tavırları hoşuna giderdi. Meydan okuyan bakışları, dik duruşu ve gözlerindeki karanlık. Eskiden olsaydı onunla giderdi. Theo bile yıllar sonra değişmişti. Aynı Stiles gibi. Liam onu yumuşaltmıştı. İçinden buna lanet okudu. Bu kadar zayıf hissetmemeliydi. Tehdit altında hissediyordu. Stiles'ın bakışları böyle hissetmesini sağlamıştı. Karşısında öyle sıradan bir kurtadam durmuyordu.
"Nasıl?" diye sonunda sesini bulduğunda sordu.
Stiles bakışlarını sokağın başında karanlıkta duran ikiliden habersiz haraket eden kalabalığın arasında gezdirdi. Ona bakmadan, "Bu sadece ikimizin arasında kalacak. Pişman olacağın bir şey yapma sakın," diye uyarırcasına devam etti.
Theo şaşkınlıkla dudaklarını araladı. "Sen," dedi, ardından duraksadı. "Sen beni tehdit mi ediyorsun?"
Stiles gözlerini ona değdirdi, kafasını yana eğerken sırıttı. Theo kaşlarını çatarak ona yaklaştı. "Kafayı mı yedin," diye öfkeyle sesini yükseltti. "Biz buraya senin yüzünden geldik, senin hayatını kurtarmak için! Nasıl böyle bir şey söylersin? Scott senin için bu ka-" Sesi kesildi. Boğazına sarılan parmaklar ve derisine batan pençe nefesini kesmişti. Elini Stiles'ın bileğine atarak sıktı. İnledi ve debelenerek kurtulmaya çalıştı.
Parlayan kırmızı gözler ona hiç dostça bakmıyordu. 'delirmiş' diye düşündü. Stiles kısıkça, "Bu bir rica değil Theo," diye mırıldandı. Boğazını bıraktığında ciğerlerine aniden akın eden hava yüzünden ayaklarının bağı çözülürdü, dizleri üzerine düştü. Boğazını ovarken gözlerini sıkarak korkudan akacak yaşları geri itmeye çalıştı. "Beni arkadaşın olarak görmediğini biliyorum, bu yüzden istediğini yapabilirsin. Senin için yapabileceğim bir şey yok." Zar zor konuşabildiğinde kafasını yerden kaldırmamıştı. Stiles'ın önünde çömeldiğini hissetti. Çenesine sarılan parmaklar kafasını kaldırdı. Yine o gözlere bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'd Let You Win | Sterek
FanficStiles karşılaştığı bir vaka için Derek Hale'den yardım almaya karar verir. Tam da bu yüzden Beacon Hills'e geri döner.