•Önündeki tencerede pişen çorbayı iyice karıştırırken düşüncelere dalmıştı. Son zamanlar saçları ve sakalı uzadığı için ve tıraş olmaya fırsat bulamadığından rahatsız hissediyordu. Her gün kısa bir süre için olsa da büroya gidiyordu. Claudia dosyanı artık kenara bırakmıştı. Katil uzun zamandır bulunamadığı için savcılık faili meçhul olarak bu davayı kapatacaktı.
Tam bu yüzden Stiles öfkelenmeden yapamıyordu. Ağzını açıp kesin bir şey söyleyemediği için diğer işleri ile ilgilenmesi gerekmişti. Marcus'un DNA'sını laboratuvara vererek ölen betaların üzerlerinden bulunan diğer örneklerle eşleştirilmesini istemişti. Bunu legallaştırması biraz zor olsa da olay yerinden alınan kanıtların arasında laboratuvara sokabilmişti. Böylelikle en az bir kişinin üzerinden onun DNA'sı çıkacaktı. Marcus'un kaybolmadığını kanıtlayacaktı ve onu yeniden yakalamış olacaktı.
Ocağın altını kapattığında sıcakladığını hissediyordu. Havalandırmanı açmış olsa bile saatlerdir mutfakta olduğu için yavaştan terlemeye başlamıştı. Önüne dökülen tutamlarının arasına parmaklarını geçirip geri yatırdı. Nefesini bırakırken yorgunlukla mutfak masasına yaslandı.
Kendi evindeki mutfak küçük olduğu için spor salonunun geniş mutfağını denemeye karar vermişti. Uzun zamandır kullanılmadığı için dipli bucaklı temizlik yapması gerekmişti. Böyle olduğundan zamanın nasıl akıp gittiğini fark etmemişti. Gelmemişten önce alışverişe çıkmıştı. Ocakta çorbayla beraber bol soslu tavuk kızartmış yanına da salata yapmıştı. Tüm masayı donatmak istediği için pizza yapmaya da karar vermişti. İyi bir aşçı olduğunu biliyordu çoğu zaman dışarda yemeği tercih etmiyordu. Hazır hamur almıştı çünkü işte akşama doğru döndüğü için hamur yoğurmaya zamanı olmayacaktı.
Duvar saatine bakıp akşam saat 8 olduğunu gördü. Herkes nereye kaybolmuştu? Tam da telefonunu cebinden çıkaracakken mutfak kapısından içeri Derek girmişti.
"Ben de nereye kayboldun diyordum," diye yanına gelip gülümseyerek Stiles'ın beline sarıldı. Dudaklarına kısa bir öpücük kondurduktan sonra etraftaki yoğun yemek kokusu dikkatini çekti. Tezgahın üzerini dolu görünce şaşırdı. "Bizim için mi yaptın?"
Stiles onun şaşkın suratına bakarak tebessüm etti. Onaylayarak kafasını sallarken, "Hm," diye mırıldandı. Bu adama bakmaya doyamıyordu. Yeni yeni çıkan sakallarını tıraş etmediği için iyice eline batıyordu. Yanağını avuçları arasına aldığında Derek ona baktı.
"Herkes nerede?" diye merakla sordu.
"Ah, biraz kafa dinlemek için dışarı çıktılar," diye Derek onu yanıtladı.
Stiles endişeyle kendini ondan ayırdı ve sinirle, "Ne diye dışarı çıktılar?" diye çıkıştı. "Onlara dikkatli olmaları gerektiğini daha kaç kere söyledim. Şimdi eğlenmenin zamanı mı?"
"Merek etme," diyerek Derek yeniden onu kendine çekti. Yüzüne yaklaşarak burnunu yanağına sürttü. "Birlikte oldukları için sorun olmayacaktır."
Stiles kaşlarını çatarken ona baktı. Elini omzuna bastırıp onu kendisinden uzaklaştırdı. Endişesi normalden daha fazlaydı çünkü daha dün gece Marcus'un alfasını öldürmüştü. Marcus buna karşılık vermeden duracak biri değil. "Ne demek sorun olmayacak. Neden hiç sözümü dinlemiyorsunuz? Alfa olmadığım için mi?" diye bağırdı. Kendini tutması gerekiyordu. Daha fazla öfkelenirse Derek'in önünde dönüşebilirdi. Bunu istemiyordu.
"Hey haksızlık yapma, Scott seni hep dinliyor." Derek onu sakinleştirmek için küçük bir gülümseme sundu ve kollarını tutup sıvazladı.
"O zaman neden dışarı çıkacaklarını haber vermediler?" Stiles yumruklarını sıkarken Derek karşısında çok sakin duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'd Let You Win | Sterek
FanfictionStiles karşılaştığı bir vaka için Derek Hale'den yardım almaya karar verir. Tam da bu yüzden Beacon Hills'e geri döner.