Kasabaya vardıklarında çoktan gece yarısı olmuştu, omzundan hafifçe sarsılan Stiles, ilk başta gözlerini aralamakta zorlandı. Yüzüne vuran esinti ile duyuları açılmıştı, yerinde biraz daha kıvrandı ama kulağının dibindeki ses susmamıştı."Stilinski eğer kalkmazsan seni arabadan aşağı atarım," diye tanıdık homurdanmayı duyduğunda içinden güldü. "Asfalt ile buluşmadan önce üç saniyen var."
Stiles ona aldırış etmemeye çalıştı. "Uyanık olduğunu anlayabiliyorum seni süper zeka."
Stiles bir gözünü aralayıp arabanın açık kapısından tepesinde dikilen adama baktı. Sokak lampasının ışığı yan profilini aydınlatsa da gölgesinin karanlığı çok büyüktü. Yüzündeki bıkmış ifadeye bakılırsa Stiles'ı uyandırmak için çok uğraşmıştı.
"Soğuktan donmamı mı bekliyorsun, Hale?" Derek ona inanmadığını belli edercesine gözlerini dikmiş bakıyordu, Stiles "uyandım, tamam kalkıyorum" diye sızlandı.
Derek onun uyandığını görüp kapının önünden çekildi. Bagajdan bavulu alırken Stiles belinin tutulduğunu hissetti. Arabadan indiğinde Derek'in kendi kendine söylendiğini duydu.
"Hadi, uyumak istiyorum artık."
Stiles arabanın kapısını kapatıp arkasından evine doğru adımladı, buraya en son çıkan korkunç kargaşanı önlemek için geldiğini hatırlıyordu. Onun dışında babası ile sadece telefon ile iletişim kuruyordu. Yaz tatillerinde bile durmadan çalışmıştı. Aslına bakarsan Lydia ile aralarının bu yüzden açıldığını düşünüyordu.
Evin kapısını açmak için cebinden anahtar çıkardığını gördüğünüde şaşkınlığını yükses sesle dile getirdi. "İnanamıyorum, evime mi çöreklendin?" Derek omzunun üzerinden ona yan bir bakış attı. Stiles gözlerini berelterek, "Ne?" diye çıkıştı. "Elinde evimin anahtarı var, şaşırmam çok doğal."
Derek sabır dilermişcesine iç çekti ve anahtarı kapı deliğine salıp kapıyı açtı. Stiles'ın geçmesine izin verirken, "Sessiz ol, baban uyumuş olmalı." diye kısık sesle konuştu.
Stiles abartıyla ellerini havada sallayarak içeri girdi. "Aman tanrım, beni daha ne kadar şaşırtabilirsin?"
Kapı aralığında duran Derek ona anlamsız bakışlar attığında, "Babamı benden daha fazla önemsemiyorsundur herhalde." diyerek açıklama gereği duydu.
Derek gözlerini devirip bavulu içeriye, kapının kenarına bıraktı. "Git uyu, yarın konuşuruz."
"Ah," dedi dramatik şekilde elini göğsüne koyarak, " yoksa sen benimle gelmiyor musun?" diye dalga geçti. Derek kaşlarını kaldırıp 'ciddi misin?' dermiş gibi yüzüne baktı. Daha sonra arkasını dönüp evden uzaklaştı, Stiles arkasından görmeyeceğini bilse de el sallayarak, "Sana da iyi geceler." dedi.
Uykulu olmasına rağmen kapıya yaslanarak Derek'in arabasına binip boş sokakta gözden kaybolmasını izledi.
İçeri geçtiğinde babasını koltukta uyuyor vaziyyette buldu. Dudağında küçük bir gülümseme belirdi. Yaklaşıp babasının omzuna dokundu. "Şerif, özel siparişiniz geldi. Nihayet." Sona doğru sesi fısıltıya dönüşmüştü.
Babası onu duymamıştı, bu yüzden onu uyandırmamaya özen göstererek yukarı odasına çıktı. Evde iyice gözlerini gezdirirken odasının kapısını aralıp yavaş adımlarla içeri girdi. Her şey bıraktığı gibiydi. Yatağına oturup düşüncülerinin onu boğmasına izin verdi.
Eğer ufukta yeni bir tehdit varsa bunu çözmesi gerekiyordu. Bu sefer yanında arkadaşları yoktu, bu sefer babasını korumak için yeterince çalışmıştı. Hayalini kurdugu gibi artık bir federal ajandı. Kasabaya geri döndüğü andan beri bunu kendine tekrarlayıp duruyordu. Artık o güçsüz, çelimsiz ergen değildi, büyümüştü ve başarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'd Let You Win | Sterek
FanficStiles karşılaştığı bir vaka için Derek Hale'den yardım almaya karar verir. Tam da bu yüzden Beacon Hills'e geri döner.