Bölüm 6

699 72 51
                                    

Evett merhabaaa, geç olsun güç olmasın diyerek uzun bir bölümle geldim. Gelen hafta sınava gireceğim bana şans dileyin. C1 türkçe alır mıyım bilmiyorum ama almam gereken seviyye o. Bu yüzden yeni bölüm biraaazcık geç gelecek. Öptümm şimdiden hepinizi. Yorumlarınızı bekliyorumm.

Odadan içeri süzülen ay ışığı kızın uyurken çatılmış kaşlarını ve gergin yüz hatlarını aydınlatıyordu. Lydia son zamanlarda sık sık kabuslar görmeye başlamıştı. Stiles'ın öldüğünü görüyordu. Çığlık atarak yerinden doğrulduğunda nefes nefese kalmıştı. Stiles tehlikedeydi, artık Scott'u araması gerektiğinden emindi.

***

Pencereye vuran yağmur damlalarının
sesi ile Stiles yavaşça gözlerini araladı. Yatağın yanında diz çökmüş halde uyuya kaldığını fark etti, kafasını kaldırdığında boynunun tutulduğunu hissetti. Peter gerekli malzemeleri getidikten sonra merhemi hazırlamışlardı. Derek uyuyordu, merhem iyileşmesini hızlandırmıştı ve uyku getirmişti. O da hemen yatağın yanında sandalyede oturmuş bekliyordu ama bir ara Derek uykusunda sayıklamaya başlamıştı. Stiles bu yüzden yanına yaklaşıp elini tutmuştu.

Doğrulmaya çalışırken elinin arasındaki parmaklar bunu engelledi. Derek gözlerini açmadan, "Gitme" diye mırıldandı. Stiles, "Burdayım Derek, gitmiyorum." dedi. Elini bırakmadan diğer eliyle alnına dökülen saçları geriye itti. "Daha iyi misin?" diye sordu. Derek gözlerini aralayıp ona baktı. Yanında olduğu için şanslıydı, kafasını usulca salladı. Stiles'ın yanından ayrılmasını hiç istemiyordu. "Yanımdan ayrılmanı istemiyorum" diye kısık sesle mırıldandı. Stiles elini geriye çektiğinde ayağa kalktı. "Bunu konuşmuştuk Derek," diye cevap verdiğinde Derek gözlerini kaçırdı. "Hayır, bunu senin için söylemiyorum, kendim için istiyorum." Gözlerini yeniden ona çevirdi. "Yanımdan ayrılma. Sana ihtiyacım var."

Stiles şaşkınlıktan ne söyleyeceğini bilemedi, Derek Hale ilk defa birine ihtiyacı olduğunu sesli dile getiriyordu. Annesini kaybettikten sonra kimsenin yardımını ya da korumasını kabullenmemişti. Ailesini kaybetmişti, sevgisi kullanılıp kandırılmıştı. Bu yüzden Scott ve diğerlerine güvenmek zamanını aldı ama sonunda yeniden ailesi varmış gibi hissediyordu. Noah Stilinski gerçek anlamda mükemmel babaydı ve ona da sahip çıkmıştı.

Ona şaşkınlıkla bakan oğlanın cevap vermediğini görüp, "Scott'u aradın değil mi?" diye sordu. Stiles kafasını eğdi, "bu konuyu halledebil -"

"Stiles."  Onun uyarıcı sesini duyduğunda gözlerini sıkıca kapattı.

"Beni duymadın mı? Onu ara ve hemen gelmesini söyle, diğerlerinin de." Stiles tepkisiz kaldığında Derek kaşlarını çatarak hafifçe yerinden doğruldu. "Kes şunu, neden arkadaşlarından yardım almakta bu kadar zorlanıyorsun?" diye sordu.

Nedeni çok barizdi, ama onlar görmemekte ısrarcıydı. Derek, onu neyin bu kadar incittiğini bilmiyordu. Stiles ise içindeki gölgelerle savaşmaktan yorulmuştu. Kafasını kaldırıp yeşil gözlere baktı. O sırada telefonu cebinde titremeye başladı. Stiles telefonu çıkarıp kimin aradığını gördüğünde sıkıntıyla iç çekti. Derek merakla onu izlerken aramayı cevapladı.

"Uhh dostum, saat sabahın altısı. Rüyanda beni mi gördün ?"

Yalandan ağzıyla uykulu sesler çıkarmaya çalışıyordu. Derek gözlerini devirip telefona uzanmaya çalıştı ama Stiles kaşlarını çatarak yataktan uzaklaştı.

"Stiles bunu nasıl saklarsın? Başın belada olduğu zaman beni aramanı söylemiştim."

Arkadaşının endişeli sesini duyduğunda görmeyeceğini bilse de kafasını iki yana sallayarak, "Başım belada değil ki." diye yalan söyledi. Derek yerinden kalkmaya yeltelendiğinde Stiles ona yaklaşıp omzundan yatağa itti. Gözlerini ona dikip uyarırcasına baktı ama Derek onu umursamdan yeniden elindeki telefona uzanmaya çalıştı.

I'd Let You Win | SterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin