Bölüm 5

656 66 59
                                    


Mutfakta konuştukları gecenin üzerinden iki gün geçmişti. O gece babası da onlara katıldığında aradaki sessizlik çözülmüş, eğlenceli denicek bir akşam yemeği olmuştu.
Derek gerçekten de  babası ile iyi anlaşıyordu.

Stiles o arada Melissa'yı ziyaret etmişti. Kadın onu gördüğü için çok sevinmişti, tüm gününü onunla geçirmiş hastanede koşuştururken ona yardım etmişti.

Claudia ona dövme ile ilgili bilgi gönderdiğinde, eski mezoamerikan kültüründen kalma bir sembol olduğu anlaşılmıştı. Bundan başka ölenlerin arasında bir bağ olduğunu gösteren kanıtları yoktu.

Karakola bir daha gittiğinde onu tanımayan kadın memur, Şerif'in oğlu olduğunu öğrendiğinde küçük dilini yutacaktı. Bunu Derek'ten duymuş olması da konuşamamasına sebep olmuş olabilirdi, Stiles karar verememişti. Zaten her defa Derek'i gördüğünde garip tavırlar sergileyip ona yakınlaşmaya çalışıyordu.

Derek ise bu durumu çok iyi idare ediyordu. Söylediklerini dinliyormuş gibi yapıyor sonra da dişlerini göstererek gülümsüyordu. Stiles ona gözlerini deviremeden edememişti. Herkesi nasıl böyle etkileyebiliyordu ki? Babası bile ona gözü kapalı güveniyordu.

Derek onu gözünün önünden ayırmamak için tüm gün karakolda oturmasını istediğinde Stiles bir şeyler döndüğünden şüphelenmişti.

Derek'in meşgul olduğu sırada aradan çıkmayı başarmıştı. Belki Peter ne olduğunu anlatır umuduyla onun yanına gitmişti. Peter'i yaralı halde yatarken bulmayı beklemiyordu. Aslına bakarsan Peter'in yaralı olmasını bile beklemiyordu.

Ona neden hala iyileşmediğini sorduğunda ormanda ona saldıranın bir alfa olduğunu söyledi, daha fazlasını söylemesine fırsat olmadan Derek çıkagelmişti. Bu kadar önemli bir detayı saklaması Stiles'ı çileden çıkarmıştı ve aralarında yine büyük sayılacak tartışma yaşandı.

Ve yine, üçüncü günün sabahı karakolda bekleme koltuklarında oturmuş karşı masada bilgisayarında çalışan Derek'e kötü kötü bakmakla meşguldü.

Derek ise onu görmezden geliyordu. Şu bulamadığı kurtadam yüzünde ortalıkta öfke topu gibi geziyordu. Orada bir yerde bir alfa varsa sürüsü de olmalıydı ve bu Derek'i rahatsız eden en büyük etkendi. Stiles'a yardım etmesi için bile izin vermiyordu ve bu genellikle kavga etmeleri ile sonlanıyordu.

Stiles gergince ayağını sallıyordu, bu anksiyetesi ile baş etmenin bir yoluydu. Elini çenesine yaslamış ona dik dik bakmaya devam ediyordu.

Derek ona bakmadan, "Kes şunu" diye tısladı. Karakolda sadece ikisi kalmıştı, herkes görev için bir yerlere dağılmıştı. Babasını  da karakolda kalmaya ikna etmeye çalışmıştı ama Şerif Stiles'a 'ne zaman boş boş oturduğumu gördün ki evlat' diye cevap vermişti. Bu yüzden her bir saatten bir babasını arayıp kontrol ediyordu.

Sinirle dudaklarından, "hah" diye bir ses çıktı. Artık şu saçma duruma son vermeliydi, onu burada neredeyse mahsur tutuyordu.

Öndündeki kağıda bir şeyler karalarken, "Araman gereken bir sevgilin yok mu? Şu an senin tavırlarını hiç çekemem Stiles." dedi.

Stiles, "Buraya bana yardım et diye geldim, beni karakola hapset diye değil." diye sinirle çıkıştı. Derek kısaca ona baktı. Yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu, uykusuz görünüyordu. Stiles onu böyle gördüğü zamanlarda kızamıyordu bile.

"Lydia ile bir sorun mu yaşıyorsunuz?"

Yeniden işine dönerken sordu, sesi mesafeli çıkmıştı. Stiles onun konudan kaçmaya çalıştığını anlayıp yerinden kalktı. Onun aksine yüz hatları gerilmişti ve sinirden ağlamak üzereydi. Ve ona sevgilisini soruyordu.

I'd Let You Win | SterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin