Selam! Bölüme geçmeden önce şunun bilgisini vereyim Kanıt ile Elsa'yı hemen seviştirmicem. Biraz beklemeniz gerekecek.Bu kitabı eğlencesine yazsam da karakterlerin 2.bölümde öpüşüp 3.bölümde sevişip 5. Bölümde çocuk yapmalarına karşıyım sjksk
*
Her şey hazırdı. En yakın arkadaşım Nare tavandan sarkan süsleri düzenlerken düşmemek için merdiveni kuzenim Hakan'a tutturmuş ve iki saniyede bir onu merdiveni bırakmaması için tehdit ediyordu. Hakan da her seferinde tabi tabi dercesine kafa sallayıp göz deviriyor ve arada bir merdiveni sallayıp Nare'yi korkutuyordu.
Tabi şuan evimde doğum günüm için bir şeyler yapan diğer insanların Nare'nin çığlığından çokta memnun olduğunu sanmıyordum.
İkisini de çok seviyordum. Benim ailem onlardı. Sadece ikisi.
İç çekip mutfağa girdim. Yemek masasının üzerindeki son kalan araştırmalık kanepeleri de alıp salondaki büyük masaya yerleştirdim ve ellerimi birleştirip şöyle bir göz attım.
Nare "Oh be biran hiç bitmeyecek sandım." Diye söylenerek yanıma geldi. Hakan da peşinden gelirken göz devirdi. "Kızım sen organizasyon şirketinde çalışıyorsun ne bu yoruldum afra tafraları?"
Bu ikisi tanıştıkları andan bu yana hiç anlaşamıyordu.
"Kes ya zırvalama sen oradan!"
"Lan kızım bak düzgün konuş benimle."
"Konuşacak yüzün olsa konuşurum."
"Dua et kadınsın dua et kadınsın. Yoksa şimdiye yumruklarımın tadına bakmıştın." Diyen Hakan sinirle koridora doğru ilerledi.
Nare arkasından gözleri kocaman bakarken tısladı. "Manyak psikopat!"
"Nare şu çocuğa acısan mi artık biraz?" Gülerek sordum.
Omuz silkti ve sinsice sırıttı. "Sinir etmek hoşuma gidiyor."
Başımı iki yana sallarken kapı çaldı. Üzerimdeki elbiseyi düzeltip kapıyı açtım. Davetlileri içeriye alırken gözlerim Kanıt'ın kapısındaydı. Herkes içeri girerken ben hâlâ kapıya bakıyordum.
Acaba gelecek miydi? Ya gelmezse ve bir işi çıkarsa? O zaman bu gece elime geçen bu fırsatı kaçırmış olacaktım ve belki de bir daha asla elime böyle bir fırsat geçmeyecekti.
Üzgünce kapıyı kapatıp davetlilerin yanına gittim. Herkes farklı köşelerde sohbete başlamıştı bile. Hemen herkes lise ve üniveristeden arkadaşlarımdı ve toplam on beş yirmi kişilik bir gruptu.
Henüz birkaç kişi gelmemiş olsada kısa sürede onlarda aramıza katılmıştı. Tek bir kişi eksikti. Hakan yanımda dururken kulağıma fısıldadı. "Fıstık herkes tamamsa pastayı getireyim mi?"
Hayır benim herkes'im daha gelmedi demek istesemde başımı sallamak zorunda kaldım. Çünkü doğum günüme üç dakikalık bir zaman kalmıştı. Sanırım gelmeyecekti.
Hakan ışıkları kapatıp Nare ile birlikte üzerinde mumları yanan pastamı getiriken herkes alkışladı ve hep bir ağızdan doğum günümü kutladılar.
"İyiki doğdun, Elsa."
Nare yanağımdan öptü. "Hadi bakalım doğum günü kızı üfle." Gülümseyerek önümdeki büyük masaya yerleşen pastaya eğildim tam üflemek üzereydim ki Nare çığlık attı. "Hayır dur!" Dedi bağırarak.
"Ne oldu?" Dedim endişeyle.
"Önce dilek tut." Dediğinde gülerek bir nefes verdim.
Hakan hamurdandı. "Salak!"
"Sensin Salak!" Nare altta kalmasada Hakan karşılık vermedi.
Dediği gibi gözlerimi kapatıp uzun süre Kanıt ile birlikte olduğum bir hayat diledim. O sırada bütün herkes beni sabırla beklemişti hatta bir ara kapının çaldığını bile duymuştum ama kimsenin ve hiçbir şeyin Kanıt ile dileğim arasına girmesine müsaade etmeden dileğime odaklamdım.
Gözlerimi açıp karanlık salonda tek ışık kaynağı olan mumları üfledim. Üflememle birlikte ışıklar açıldı ve bir alkış koptu.
Ve işte o an tam masanın karşısında önümde elinde zarif bir hediye kutusuyla duran Kanıt'ı gördüm. Bütün karizması ve ben tehlikeliyim imajıyla yüzündeki çarpık gülüşüyle bana bakıyordu.
Onu görür görmez yüzümden kocaman bir gülümseme belirdi. "Geldin..."
Fısıltımı alkışların arasında ben bile zor duymuşken o gözlerini dudaklarıma indirdi ve günlerce rüyalarıma girecek o cümleyi söyledi. "Geldim, güzelim."
*
Doğum günü bir sonraki bölümde devam edecek. Onu da yazıp en kısa sürede paylaşacağım. Ayrıca bir kaç bölüm sonra bir asansör sahnesi var deyip susuyorum. Muck. 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANIT BEY +18
Short StoryBilinmeyen numara: Balkonuma düşen kilodunuzu alacak mısınız artık?