2. Bölüm

216K 3.8K 2.3K
                                    


Siz: Kanıt bey müsait misiniz?

Kanıt bey: Evet Elsa hanım bir şey mi oldu?

Siz: Kilodumu alacaktım.

Kanıt Bey yazıyor...

Kanıt bey: Buyurun gelin.

Siz: Peki.

Heyecanla üzerimdeki penye takımımı kontrol ettim aynadan. Eteği kalçamın hemen altında bitiyordu ve hatlarım oldukça göze batıyordu. Gögüslerim ise büyük olduğu için penye askılımdan taşıyordu. İstediğim gibi. Kilot ve sütyen giymek ezelden beri baş düşmanım olsa da bir kadın olarak giymek durumundaydım fakat gerek görmedikçe giymiyordum. Özellikle geceleri kullanmamayı tercih ediyorum. Oldukça seksi görünüyordum. Onu etkilemek için kalkıştığım oyunları bir bilse beni siteden attırırdı.

Evet koskoca site ona aitti. Ve bende onun küçük tatlı seksi üst kat kiracısı oluyorum.

Telefonumu alarak kapıdan çıktığımda hemen alt kattaki kapıya bir göz attım. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Çok yakışıklı ve karizmatik olmasının yanında bir o kadarda sert ve korkutucuydu. Gizemli bir yapısı vardı. Sanki içinde sakladığı kimsenin bilmediği bir kişilik yatıyor gibiydi.

Tek yapmam gereken bilerek balkonuna attığım kilodumu alıp saf ayağına yatmaktı. Bu yaptıklarım için kendimden utanmayı sonraya bırakıyorum. Ve biraz zor kadını oynamaktan zarar gelmezdi değil mi?

Merdivenleri inerken penyemi iyice aşağıya çekip göğüs çatalımın görünmesini sağladım. Bir erkeğin dikkatini çekmek çok kolay olsada bu Kanıt için geçerli olmayabilirdi. Dedim ya adam sır kutusu gibiydi. Açıp bakabilirsiniz ama asla anlayamazsınız.

Kapıyı çalıp açılmasını beklerken alt dudağını ısırdım. Çok geçmeden açıldı zaten.

"Merhaba," dediğim sırada gözleri önce göğüslerimde sonra açık belimde ve bacaklarımda dolanıp gözlerime çıktı. Bunu o kadar hızlı yapmıştı ki biran yalnış gördüğümü sandım.

"Merhaba, Elsa hanım. Buyurun içeri geçin." Dedi Kanıt.

Bacaklarımı uyanıyormuş gibi yapıp birbirine bastırdım ve gözlerimi kaçırdım. "Şey sizi rahatsız etmek istemem aslında," oscarlık bir performans gösterdiğim için kendimi tebrik ediyorum.

Kanıt baş parmağıyla alt dudağını silermiş gibi yaptı. "Rahatsız olmam. Geçin lütfen." Kapıyı açık bırakarak geçmemi işaret edince kasılarak mis gibi kokan evine girdim ve salon olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerledim. O da kapıyı kapatıp arkamdan geldi. Kısık homurdanmasını duyamasamda gözlerinin kalçamda dolaştığını hissedebiliyordum.

Modern koltuğuna kurulup eliyle karşısındaki koltuğu gösterince oturdum. Otururken öne eğilip arkamdaki yastığı düzeltiyormuş gibi yaptığımda gözlerini göğüslerime dikmişti. Bende hiç farkında değilmiş gibi yapıyordum.

"Eviniz çok güzelmiş." Dedim gülümseyerek.

O da küçük bir tebessüm etti. "Teşekkür ederim. Kahve ister misiniz?"

Bacak bacak üzerine atıp ellerimi birleştirdim. "Teşekkür ederim kafein kullanmıyorum."

"Geceleri kilot kullanmadığınız gibi mi?" Diye aniden soruverdiğinde şaşkınlıktan duraksadım.

Aklında kalmış olmalıyım. Sanırım başarılı oluyorum. Heyecanla ve biraz utanmış gibi yaparak, "evet." Dedim. "Aslında... beni sıkıyor giymeyi sevmiyorum."

Açık sözlülüğüm dudaklarını kıvırttı. Bacaklarını açmış sırtını koltuğa yaslamıştı. Bu dünyanın sahibi benim imajı vardı üzerinde.

"Açık sözlü olmanızı sevdim," dediğinde kalp krizi geçirecektim. Gözleri üzerimde santim santim dolanırken. Koltuğa yasladığı eliyle kemikli çenesini sıvazladı. "Görüştüğünüz biri var mı?"

"Yok," dedim hemen. "Sizin?"

"Var."

Siktir!

Bunu beklemiyordum. Yüzümü düşürmemek için çaba harcasamda içimden bir şeyler koptu. Ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Belkide istediğimi elde edememenin verdiği başarıszılıktı.

Zor da olsa gülümsedim. "Öyle mi, çok sevindim. Yani umarım mutlusunuzdur?"

"Mutluyum." Dedi sadece.

Çok uzatmak istemdiğim için ayağa kalktım. "İzninizle ben kilodumu alabilir miyim?"

Başını sallayıp ayağa kalktı o da. "Bekleyin ben getiririm."

Başımı salladım. O salondan çıkıp gittiğinde gözlerimi yumdum. Hiçbir şey istediğim gibi olamayacak mıydı? İlk defa bir erkek için bu kadar umutlu ve istekli olmuştum ama o da daha başlamdan bitmişti.

Gözlerimi açıp Kanıt'ın elinde bordo kilodumla geldiğini gördüğümde kapıya doğru yürüdüm. Tam karşıma geçip bir adım ötemde durdu ve avucuna topladığı kilodumu bana uzattı. "Buyurun."

Gözlerinde değişik bir ifade vardı ama bir türlü çözemiyordum. Elimi uzatıp kilodu aldım. "Teşekkür ederim ve tekrar kusura bakmayın." Bir şey demesine izin vermeden kapıyı açıp dışarı çıktım. Merdivenleri titreyen bacaklarımla çıkarken biran tökezleyip düşmek üzereydim ama son anda ellerimle basamakları tutmayı başardım.

Tam bu sırada arkamda hala kapıda duran Kanıt küfrederek kapıyı kapattı.

KANIT BEY +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin