"Hyung barıştık mı?"
Jisung bunu büyük bir umutla sormuştu. Çünkü bugün ilk defa iletişim kurmuşlardı. O kadar zamandan sonra konuşmaları bence bir işaretti. Yoksa kendini mi kandırıyordu?
Parıldayan gözlerle hyunguna bakıyordu. Cevabını duymak için sabırsızlanıyordu.
"Jisung ben...." Pekâlâ galiba gereksiz yere umut bağlamıştı...
Cevabını aldığını düşündüğü için suratını aşmış ve kapıya doğru tekrar yönelmişti. Tam gidecekken bu sefer onu durduran şey Minho'nun onun kolundan tutması olmuştu.
Jisung umutsuzca başını ona tekrar çevirmişti. Kendisi üzgündü ama Minho'da ondan farklı durmuyordu. Madem bu durum onu da üzüyordu neden barışmıyorlardı ki?
"Neden dinlemeden gidiyorsun?"
Neyi dinleyecekti? Hayır diyişini falan mı?
Minho Jisung'dan cevap alamayınca derin bir iç çekmiş ve konuşmasına devam etmişti.
"Ben sana küs falan değilim Jisung. Ki biriyle asla küsmeyeceğimi, bunun boş birşey olduğunu düşündüğümü biliyorsun öyle değil mi?"
Jisung sadece kafa sallamak ile yetinmişti. Küs değillerse şu an aralarında olan şey neydi peki?
"Madem küs değiliz neden böyleyiz hyung?"
Minho ne diyeceğini bilmiyordu. Evet küs değillerdi ama asıl şeyi nasıl açıklayacaktı ki ona?
Stresten dudaklarını dişlemeye başlamıştı. Verecek bir cevap arıyordu kendince.
"Jisung bak... Ah bu neden bu kadar zor?"
"Hyung istemiyorsan açıklama yapmak zorunda değilsin." Ağzı bunları söylese de içi içini yiyordu bir tarafdan. Minho da bunun farkındaydı.
"Şöyle ki ikimizin iyiliği için bunu yapmak zorundayım Jisung."
"İyiliğimiz için mi? CİDDEN İYİLİĞİMİZ İÇİN Mİ BUNCA ŞEY?" Jisung sonunda patlayıvermişti. Konuşmuyorlardı ve bu iyilikleri için miydi?
"Şştt sakin ol. Bunu sana açıklayamam Jisung. Sadece bunun iyiliğimiz için olduğunu bil. Eğer eskisi gibi olmaya devam edersek ikimiz içinde kötü şeyler olucak Jisung..."
Jisung, Minho'nun dediği hiçbir şeyi anlamıyordu şu anda. Onun için boş konuşuyordu şu an.
"Ah pekâlâ. Ben anlayacağımı anladım. Şimdi bırakır mısın kolumu?"
Bunun üzerine Minho elini onun kolundan çekmiş ve Jisung odadan çıkmıştı. O ise sadece arkasından öylece bakakalmıştı.
.................
Jeongin Minho ile kaldıkları odanın önüne gelmiş ve kapının her zamanki gibi kapalı olduğunu görmüştü. Buna göz devirip kapıyı tıklamadan içeri girmişti. Çünkü hyungunun öylece boş boş oturduğunu biliyordu.
Ve haklıydı da. Minho öylece boş boş duvara bakıyordu her zaman ki gibi. Hyungunun bu hâli onu üzdüğü kadar biraz da sinir ediyordu onu. Yani bu kadar şeye ne gerek vardı? Ona göre bu olanlar saçmalıktan başka birşey değildi.
"Hyung yeminle çürüyeceksin burda. Hayır madem içimize gelmiyorsun, bari biraz dışarı çıkıp hava al."
"Sanane Jeongin. Hem ben hava alıyorum hergün. " Bu cevap Jeongin'i sinirlendirmişti.
"Sen her gün 20 dk gidiş, 20 dk dönüşe mi hava almak diyorsun? Üstelik tenefüse bile çıkmıyorsun." demişti sinirli bir sesle.
"Bu seni alâkadar etmez Jeongin!"
"Pekâlâ seninle uğraşmayacağım." deyip yatağına uzanmış ve telefonundan YouTube'u açmıştı. Video izleyip keyif yapacaktı şimdi.
"Jeongin birşey sorabilir miyim?"
Bu sorunun üzerine Jeongin kafasını ona çevirmeden "Sor." demişti.
"Jisung ödevini bitirdi mi?"
Jeongin duyduğu soru ile gözlerini kısıp hyuguna bakmıştı.
"Niye sordun?"
"Sordum işte sanane."
"Bitirdi galiba. Ne yapacaksın?" diyerek yinelemişti sorusunu.
Minho onun sorusunu görmezden gelmişti.
"Peki senden birşey istesem yapar mısın?"
"Sen soruma bile cevap vermedin. Neden yapayım ki?" Bir bakıma haklıydı ama şu an sırası değildi işte.
"Jeongin lütfen ama."
"Ahh peki söyle." demişti umursamaz bir tavırla.
"Jisung'un kitabını getirebilir misin bana?" Jeongin duyduğu soru ile şaşırmış ve telefonunu bırakıp hyunguna dönmüştü.
"Kitabı mı?" diye sormuştu şaşırarak.
"Evet."
"Ben senin ne yapmaya çalıştığını cidden anlamıyorum. Hem onunla konuşmuyorsun,hem yardım ediyorsun. Hayır zaten konuşmaman fazlasıyla saçma."
"Jeongin bu senin anlayacağın bir konu değil tamam mı? Lütfen sadece dediğimi yap."
Jeongin oflayıp ayağa kalkmıştı. Saate gece 1'di ve uyumayan tek onlar kalmıştı. Bunu bildiği için rahatça onların odasına gidip kitabı alıp gelmişti. Aslında biraz hyugunun sinirini bozup öyle gitmeyi düşünmüştü. Ama sonradan başına gelecekleri düşününce vazgeçmişti.
"Al bakalım." demişti kitabı uzatarak.
Minho ona teşekkür etmiş , ardından arkasına yaslanıp Jisung'un çözdüğü soruları incelemeye başlamıştı. Jeongin ise merakla onu izliyordu.
Yaklaşık 15 dakika sonra kitabı tekrar Jeongin'e uzatmıştı.
"Tekrar götürebilir misin?" Bu sefer tatlı bir ses ile konuşmuştu.
"Hayır." Jeongin'in reddinden sonra dudağını büzmüş ve tekrar söylemişti.
"Bunu tekrar götürebilir misin Jeonginciğim?"
Jeongin bunun üzerine sırıtmıştı.
"Bu halini izlemek çok eğlenceli biliyor musun?"
"Birazdan bunu götürmezsen senin için daha eğlenceli şeyler yapacağım merak etme." Jeongin bu tehditkar ses ve bakışlardan korkmuş ve kitabı alıp Jisung'un çantasına geri götürmüştü.
Hyungunu cidden anlamıyordu. Madem Jisung ile konuşmuyordu veya Jisung onun umurunda bile değildi (!). O zaman neden ona yardım ediyordu? Saçmaydı işte.
Minho yorganının altına girmişti. Jeongin ise öylece onu izliyordu.
"Sen nasıl bir insansın ya?" demişti gülerek ona.
Minho bu dediğine anlam verememişti.
"Nasıl bir insanmışım?" diye sormuştu.
"Ben bile bilmiyorum inan ki? Sadece anlam veremediğim derecede tuhaf bir insansın."
"Senin benden ne farkın var bebek ekmek?"
•Bölüm Sonu•
Umarım beğenirsiniz 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Sokak Çocukları• (MinSung)
FanfictionBaşlangıç 11.10.2022 Bitiş 02.05.2023 Cover Desing By: sakuranisy 8 çocukluk arkadaşının lise dönemini anlatan bir kitap. Sıradan bir lise hayatı olacak olsa bile arkadaşlıkları asla ama asla sıradan değil. Onlar arkadaştan çok kardeş gibiler. Hat...