22 "Final"

75 9 53
                                    

___________________

"Demek barıştınız ha. Ne ara oldu bu olay?" Jeongin yatmadan önce Minho'yu sorguya çekiyordu.

"Oldu işte bir ara!"

"Aranızın iyi olmasına sevindim. " dedi gülümseyerek.

Minho'nun yüzünü inceledi. O bu durumdan pek memnun değil gibiydi. Ama neden?

"Bu durum seni mutlu etmedi mi?" diye sordu büyüğüne.

"Etti etmesine ama.... Başıma büyük bela aldım."

"Bela?" dedi anlamayarak.

"Hmm. Ama en azından Jisung için katlanabilirim."

"Neyden bahsediyorsun sen?"

"Boş ver. Hadi iyi geceler!"

Arkasını dönmüş ve uyumuştu. Jeongin ise kafası karışmış bir şekilde ona bakıyordu. Kafasını iki yana hafifçe sallayıp o da kafasını yastığa koyup uyumuştu.

.............................

"Madem barıştınız. O zaman eskisi gibi neden hep beraber bir şeyler yapmıyoruz?" Chan'ın önerisini hepsi birden kabul etmişti.

"Bence hep beraber oyun oynayabiliriz." dedi Felix.

Hyunjin itiraz etti.

"Zaten hep evdeyiz. Dışarı çıkalım!"

Seungmin'de onun dediğini onaylamıştı.

"Bence de dışarı çıkalım. İlla bir gere gitmemize gerek yok."

"Basketbol sahasına ne dersiniz?" diye sordu Minho.

"Çok mantıklı!" diyerek el çırptı Changbin.

"Beraber oynamayalı uzun zaman oluyor. Hadi gidelim!" dedi Jeongin heyecanla.

Basketbol topunu alıp yürümeye başlamışlardı.

Top Jisung'da olduğundan bir yandan da top sektiriyordu.

"YA BİR DUR BE!" diye bağırdı Hyunjin, Jisung'a.

"Bağırma bana!" dedi sinirle Jisung.

"Sende yerinde dur o zaman. Araba çarpacak bir tane göreceksin basketbol topu sektirmeyi."

"İkimizde durun yav!" dedi Minho.

...................................

"MİNHO HYUNG BİZDE!" diye bağırdı birden Jeongin. Ama Jisung hemen karşı çıktı.

"Hayır bizde!"

"Sana ne oluyor be bücürük?" dedi Hyunjin onun ensesine vurarak.

"Neden Minho'nun kendi seçmesine izin vermiyorsunuz?" Chan onlara bir nevi susmalarını söylemişti.

"Onun nereyi seçeceği belli ki..." dedi Seungmin göz devirerek.

"Haklısın. Ben karşı takımdayım." deyip Jisung'un yanına gitmişti.

Birbirlerine beşlik çakıp karşıya dönmüşlerdi.

"O zaman bizden başlasın! Siz çok güçlüsünüz." Karşı takımın dediğini kabul edip başlamalarına izin vermişlerdi.

Takımlar

Jisung, Minho, Hyunjin, Changbin.

Chan, Jeongin, Seungmin, Felix.

Oynamaya başlamışlardı. Kendi kendilerine eğleniyorlardı. Kimseye bir zararları yoktu ve hiçbir zamanda olmamıştı. Onlar Sokak Çocukları'ydı. Yaşantıları çok benzer olan 8 kişilerdi. Birbirlerinden ne olursa olsun ayrılmayı düşünmeyen 8 kişiydi onlar...

"Ona söylemeyecek misin?" Soluklanmak adına mola verdiklerinde sormuştu Jeongin bunu.

"Neyi?" dedi şaşkın bir sesle Minho.

"Ona olan hislerini."

"Şimdi sırası mı? Sonra söylerim."

"Sonra dediğin 1 yıl sonra falan mı?"

"Sana mı kaldı?"

"Sanada iyilik yaramıyor!" Sinirlenip gitmişti.

İyi de nasıl söyleyebilirdi ki? Onlar küçüklükten beri arkadaşlardı. Birdenbire nasıl "senden hoşlanıyorum" diyebilirdi? Veya diğerleri nasıl karşılardı bu durumu?

İç çekip ayağa kalktı. Kazanması gereken bir maç vardı. Onun için çocuk oyuncağıydı.

................................

Maç bitmiş ve evlerine doğru yola koyulmuşlardı. Biraz yürüdükten sonra Minho'nun telefonuna mesaj gelmişti.

Geri zekalı
Çabuk arka tarafa gel!

Yeosang peşini tahminen ne zaman bırakırdı ki?

Diğerlerine bir işi olduğunu söyleyip dediği yere gitmişti.

Gördüğü manzara ise şaşırtıcıydı. Yeosang sandalyeye mi bağlanmıştı? Aynı zamanda arkadaşları da...

"Cidden bunun için mi çağırdın beni?" dedi göz devirerek.

"Çabuk şu ipleri çöz!" dedi sinirli bir sesle. Aynı zamanda kıpırdanıyordu. 

"Neden yapayım ki?" Bu his güzeldi.

"Eğer bizi buradan çıkarırsan sana daha bulaşmam."

"Niyeymiş o?"

"Çünkü peşimizde mafya var aptal!" dedi hafiften bağırarak.

Gözleri Seonghwa'ya kaymıştı. Çoktan pes etmiş görünüyordu. Onu bu halde mi bırakacaktı? Halbuki o kendisini birçok kez kurtarmıştı.

"Eğer söz veriyorsan neden olmasın?"

Kafasını olumlu anlamda sağladığında Seonghwa'dsn başlayıp hepsinin ipini çözmüş ardından onları oradan çıkarmıştı.

"Teşekkürler." dedi Seonghwa ona gülümseyerek. Ardından yanındaki Yeosang'a dirsek attı. Özür dilemesi gereken şeyler vardı.

"Cidden... Ah pekala, özür dilerim. Oldu mu?" dedi sinirle.

Daha fazla üstelemenin anlamı olmadığını biliyordu. Bu yüzden kabul etmişti.

.............................

Geriye tek bir şey kalmıştı. O da duygularını itiraf etmekti. Ne kadar zor olsa da ne kadar bekleyebilirdi ki? Söyleyip kurtulmak en mantıklısıydı.

"Jisung gelir misin?" Onu odasına çekmiş ve kapıyı kapatmıştı. 

Hazır mıydı? Tabiki hayır..

"Sana bir şey söyleyeceğim ama beni bölme veys bir şey sorma."

Onaylarmışçasına kafasını salladı.

"Bunu çok uzun zamandır söylemek istiyordum aslında. Ama araya olaylar girince süreç uzadı tabi."

Ne saçmalıyordu?

"Jisung senden hoşlanıyorum. Hemde uzun bir süredir."

Bunu söylediği gibi arkasını dönmüştü ona. Tepkisini görmek istemiyordu.

"Sen ciddi misin?" Bu beklediği bir ses tonu değildi...

Bu ses tonu...

"Duygularımızın karşılıklı olduğunu söylesem pek yanlış olmaz gibi."

Minho duyduğu şey ile öylece kala kalmıştı.

•Bölüm Sonu•

Bitirmek zorundaydım özür dilerim. Ki sevdiğim bir kurgu değildi. Sadece anısı olduğu için silmek istemedim.

Belki özel bölüm yazarım emin değilim.

•Sokak Çocukları• (MinSung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin