13 "Yakartop"

65 11 41
                                    

___________________

  Öğle arasındaydılar. Yemeklerini yemişlerdi çoktan o yüzden şu anda okulun bahçesindeydiler. Ve sınıftan birkaç kızı da alıp hep beraber yakartop oynuyorlardı. Gerçi hep beraber demek biraz yanlış olur. Çünkü Minho ile Changbin oynamıyordu.

Takımlar aynen şöyleydi;

Jisung, Felix, Chan, Lily, Yeji, Chaewon

Jeongin, Seungmin, Hyunjin, Kyujin, Lia, Yunjin

(Kesinlikle kişileri kafadan atmadım (!) )

Changbin ile Minho ise seyircilerdi.

Çoğu öğrencinin aksine kız erkek oyun oynamayı seviyorlardı. Çünkü çoğunlukla herkes kendi cinsi ile takılıyordu çoğunlukla. Hatta okuldaki çoğu kişi onları tuhaf karşılıyordu bu yüzden.

"Pekâlâ siz ortadasınız. Yani bu demek oluyor ki bittiniz." demişti Jeongin gülerek karşı takıma karşı.

"Tabi canım. Oyunun sonunda kim bitecek göreceğiz."  demişti Lily ona göz devirerek.

Lily biraz büyük konuşmuş olacak ki ikinci atılan top ona çarpmıştı...

"Ah evet göreceğiz, değil mi Lily noona?" demişti Jeongin gülmemek için zor dururken.

"Hadi ama bu daha başlangıç. Hem sen benden ne istiyorsun Jeongin?"

"Aman boşver sen onu. Onda zaten bir sorun var." demişti Jisung, Jeongin'e ölümcül bakışlar atarak.

"Şu an tatlı bir sincaba benzemen dışında hiçbir sorun yok Jisung..." demişti Seungmin ona. Haklıydı da bu konuda.

Atışmalarını bir kenara bırakıp oynamaya devam etmişlerdi.

Oyun gayet güzel gidiyordu. Şu ana kadar Lily, Jisung ve Yeji elenmişti. Geriye kalmıştı üç kişi. Ve bu üç kişiden ikisi fazla iyi oynuyordu. Felix ve Chaewon...

Bu yüzden ilk önce Chan'ı elemeye karar vermişlerdi. Ve iki atış sonunda onu elemişlerdi. Ama o ikiliyi nasıl yeneceklerinden emin değillerdi.

.......

"Bakıyorum da gözünü birilerinden ayıramıyorsun." Minho, Changbin'in bu sözü ile kafasını ona çevirmişti. Changbin'in o pis sırıtışını görünce ne ima ettiğini anlamıştı.

"Saçmalama Changbin!"

"Onu önemsemiyor gibi davranıyorsun ama içten içe kendini yiyorsun değil mi?"

"Saçmalamayı kes lütfen." demiş ve geri kafasını karşıya çevirmişti.

"Hyung biz küçüklükten beri arkadaşız. Senin hissettiklerini çok iyi anlıyorum biliyorsun."

"Changbin sana kes dedim!"

Changbin susar mı sizce?

"Jisung'a ikinizin iyiliği için en iyisinin bu olduğunu söylemişsin. Sen benim yerinde olsan inan ki sende altında birşeyler ararsın."

"SANA KES DEDİM!"

"Tamam be ne bağırıyorsun?"

"Ben senin yerinde olsaydım asla senin yaptığını yapmazdım biliyor musun? Bir kere sorup geri çekilirdim. Hani özel hayat denen birşey varya." demişti son cümlesini vurgulayarak.

Ardından sinirle kalmıştı onun yanından. Onu neden kimse anlamıyordu ki? Hep böyle olmuştu. Minho'yu gerçekten anlayan tek bir kişi vardı ona göre. O da Han Jisung'du... Ama şimdi ayrı kalmaları gerekiyordu. Ve bu zorunluluk onu iyiyce çıkmaza sürüklemişti. Yani en azından öyle hissediyordu.

Olanları gören Jeongin yerini Seungmin'e devredip hyungunun yanına gitmişti.

"Hyung ne oldu? İyi misin?"

Onu en iyi anlayan Jisung bile olsa Jeongin'in de hakkını yememek gerekirdi. Her zaman Minho'nun yanındaydı. Belki oda arkadaşı olmalarıdır bunun nedeni -veya değildir-

"Sorun yok. Sadece sınıfa gitmek istiyorum."

Minho'nun sözleri ile yüz ifadesi asla birbirine uymuyordu şu anda. Ama Jeongin üzerine gitmek istemiyordu. Bu yüzden ona gülümseyerek:

"Peki sen bilirsin." demişti.

Bunun üzerine Minho başını sallayıp gidivermişti. O ise bakışlarını demin Minho'nun yanında oturan Changbin'e çevirmiş ve onun yanına doğru yürümüştü.

"Ne yaptığını sanıyorsun hyung?"

"Yalan mı söyledim sanki?"

"Önemli olan bu mu sence? Hem sen niye karışıyorsun? Ben sizi cidden anlamıyorum. İkisinin arasında olan şeye neden burnunuzu sokuyorsunuz?"

"Senin bizden bir farkın var mı I.N?" O da aynı şeyi yapıyordu buna rağmen neden böyle konuşuyordu ki?

"Ben sizin yaptığınızı yapmıyorum hyung. Bir kere bile onun üzerine gittiğimi gördün mü? "

"Ah pekâlâ Jeongin, en akıllı sensin." demiş ve onu itip sınıfına gitmişti.

Jeongin sadece başını iki yana sallamakla yetinmişti.

"Jeongin koş! Biz ortadayız şimdi!" Seungmin'in sesi ile olanları bir kenara atıp onların yanına koşmuştu Jeongin.

...............

•Minho'dan•

Hayatım neden b*k yolunda ilerliyor anlamıyorum. Sahi bu seneye kadar aslında herşey güzeldi. Ama bu sene benim için kabustan başka birşey değil.

Yaşadıklarıma, hayatımda olan hiçbir şeye anlam veremiyorum... Hayır yani neden ben?

Gerçi tek ben bu durumda değilim. Jisung'u da üzüyorum... Ama en azından beni yaşadığım baskıyı yaşamıyor. Zaten ondan uzak durmamın sebebi de bu.

Benden uzaklaşsın diye ilk başta yaptıklarımı şimdi düşünüyorum da... Ah kim bilir nasıl kırdım kalbini? Ama benden uzaklaşması gerekiyordu. Ve ancak onu kendimden böyle uzaklaştırabilirdim. Evet planım başarılıydı ama yine de onun kalbini kırmayı istememiştim...

Onunla böyle iki yabancı gibi olmak zoruma gidiyor. Ama başka çarem yok. Bizim için en iyisi şu anlık bu. Ama bu duruma daha ne kadar katlanabilirim emin değilim. Dayanamayacağım noktada yapabileceğim tek birşey var. Onun hayatından defolup gitmek. Ah tabi onun hayatından gitmem demek diğerlerini de kaybetmem demek... O yüzden dayanmam gerekiyor. Bu işin içinden sıyrılabilir miyim bilemiyorum. Ama bir çözüm yolu olmalı. Değil mi?

Umarım ondan nefret ettiğimi düşünmüyordur hâlâ. O nefret edeceğim son kişi. Bunu kendisi de biliyor. Yani biliyordu...

Ama ne yapıp edip bir yol bulacağım. Ve eskisi gibi olacağız Han Jisung... Sadece birazcık beklememiz gerekiyor. Birazcık...

•Bölüm Sonu•

Ah pekâlâ ben bile bu ficin sonu ne olacak bilmiyorum. Çünkü birden Minsung'a çevirdim kitabı...

Fazla gizemli gidiyor ve eğer beklentilerinizi karşılamazsa diye çok düşünüyorum.

Ah herneyse umarım güzel gidiyordur.

•Sokak Çocukları• (MinSung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin