14 "Depo"

67 8 27
                                    

__________________

"Nereye gidiyorsun?" Minho'nun evden çıktığını gören Chan sormuştu bunu.

"Seni ilgilendirmez." deyip onu umursamadan ayakkabılarını giymeye başlamıştı. Chan ise ona ona sinirlenip yanına gitmişti?

"Beni ilgilendirmez? Emin misin?" diye sormuştu kollarını göğsünde birleştirerek.

"Evet ilgilendirmez. Ben 18 yaşındayım istediğimi yaparım. Hem siz neden istediğiniz her şeyi yapıyorsunuz da bana gelince sorguluyorsunuz?" demişti kaşlarını çatarak.

"Ah peki ne halin varsa gör Minho!" demiş ve kapıyı yüzüne kapatmıştı Chan.

"Trajikomiksiniz!"  deyip ellerini cebine koyarak asansöre binmişti.

Canı dışarı çıkmak istemişti. Bunda ne vardı yani? Chan sadece ondan ay olarak büyüktü ve buna rağmen hayatına bu kadar müdahale olması sinirini bozuyordu.

................

"Bu sefer neden çağırdın beni En son ki uyarından sonra bir şey yapmadım diye düşünüyorum ." demişti alaycı bir tavırla.

Ah pekâlâ aslında hava almak için falan çıkmamıştı dışarı. Sadece birileri ile görüşmek zorundaydı o kadar.

"Emin misin Lee Minho? Sana onunla hiç bir şekilde konuşmamanı söylediğimi hatırlıyorum."

Minho bunun üzerine minik bir kahkaha patlatmış ve koltukların birine oturmuştu.

"Aynı evde yaşıyoruz, aynı okuldayız, aynı kişiler ile arkadaşız çünkü bir grubuz yani. Söylesene onunla nasıl hiç konuşmayayım?"  Evet Jisung ile iletişimi yasaklanmıştı. Ama bunda hiç bir mantık yoktu bile.

"Ben anlamam Minho. Ya dediğimi yaparsın ya da... Olacakları çok iyi biliyorsun bence."

Minho ona göz devirmişti.

"Bana böyle yaparak ona ulaşabileceğini mi sanıyorsun? Ne kadar acınası. Peki hiç onun duygularını hesaba kattın mı? Veya benimkileri? Gerçi benim duygularım yüzünden bu haldeyiz değil mi? "

"Umurumda değil senin duyguların!"

Minho onun dırdırını biraz daha dinledikten sonra ayağa kalkmış ve deponun kapısına doğdu ilerlemeye başlamıştı. Bunca tehlikeye rağmen elleri cebinde rahat rahat yürüyebiliyordu...

"MİNHO DEDİKLERİMİ UNUTAYIM DEME SAKIN!" Onun bağırışını görmezden gelip hiçbir şekilde karşılık vermemişti.

"Göreceğiz sonda kimin zararlı çıkacağını." demişti depodan çıktıktan sonra kendi kendine.

.......................

•Minho'dan•

Lee Minho'yu korkak sanıyorsunuz değil mi? Çok komiksiniz. Çünkü asıl yüzümü daha görmediniz. Lee Minho'nun kitabında korkmak denen birşey olmadığı gibi pes etmek denen şeyde yoktur.

Şu an güçsüzü görünmem güçsüz olduğumu göstermez. Çünkü sadece doğru anı bekliyorum.

Açıkçası konu Jisung olmasa cidden suzmazdım. Sonum ne olursa olsun. Ama işte elim kolum bağlıydı...

Jisung demişken, onunla olan zamanlarımızı özlemiştim. Bu seneye kadar böyle bir sorunumuz olmadığı için rahatça eğleniyorduk. Ama şimdi işler değişti.

Bazen onu ağlarken görüyorum. Tek bu konu değil sorun onun için. Başka şeyler de var. İçim nasıl parçalanıyor biliyor musunuz? Ona sarılıp,onu teselli etmek istiyorum. Ama yapamıyorum işte!

Jisung sarılmayı seven bir insan. Hatta tam bir temas bağımlısı. Bana sarılmaya da bayılıyordu. Ama ben sarılmayı sevmediğimden ona kızıyordum çoğunlukla. Şimdi ise ona sarılmak için nelerimi vermem...

Şu durum yüzünden bazen bizimkilere de patlıyorum farkındayım. Ama onlarda bazen çok üzerime geliyorlar ne yapayım? -haksız olduğum zaman özür diliyorum tabi orası ayrı-

Bu durumdan etkilenmeyen birşey varsa o da notlarımdı. Açıkçası çok tuhaf geliyordu. Yani psikolojim bundan etkilenmişken nasıl notlarım etkilenmiyordu ki?

.................

Biraz etrafta volta attıktan sonra geri eve dönmüştüm.

"HYUNG YARDIMMM!" Hyunjin'in borazan sesi ile kulağımı elimle kapatmıştım. Daha eve yeni girdim sakin be!

"Ne var?" demiştim odaya girerken.

"Yarım et bana. Bu pislik beni yenecek yoksa!" deyip Jisung'u göstermişti.

"Nedenmiş o? Eğer oyunda beceriksizsen kaybetmeye mahkumsun Hyunjin. Benim sana yardım etmem senin değil benim kazanmam olur."

Bunun üzerine Jisung ona dil çıkarmıştı. Hyunjin'in sinir oluşunu izlemek keyifliydi...

"Çok bilmiş! Sana ihtiyacım yok. Tch!" demiş ve kafasını duvara çevirmişti.

Ona göz devirmiş ve yatakda uzanan Felix'in yanına gitmiş ve poposuna bir tane yapıştırmıştım.

"YA!" diye bağırmış ben ise kahkaha atmıştım.

"Sen nasıl bir psikopatsın? Ne istiyorsun popomuzdan?"

"Hoşuma gidiyor ne yapayım?"

"Sen yine iyisin be Lixie hyung. Ben günde en az 5 defa yiyorum o şaplağı."  demişti Jeongin kapıya yaslanmış bir şekilde .

"Aman sizde sevgiden anlamıyorsunuz ki."

"Sen buna sevgi mi diyorsun? Bu sevgiyse ben daha ne diyeyim ki..." demişti Chan Çok Bilmiş.

"Blah blah blah!"

"Beni taklit etmeyi kes de söyle bakalım nereye gittin?"

"Cehennemin dibine gidip geldim. Baktım nasıl bir yermiş diye. İstersen bir dahakine seni de götürürüm."

Bunu fazlasıyla ciddi bir şekilde söylemiş olmalıyım ki hepsi gülmeye başlamıştı.

"Yok istemez sağol."

•Bölüm Sonu•

Umarım beğenirsiniz.

•Sokak Çocukları• (MinSung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin