7 "Tartışma"

92 11 53
                                    

Gelen kişi Chan'dı. Ve yüzünden anlaşılacağı üzere acayip sinirliydi. Jisung ise kendine kapıyı kitlemediği için sövmeye başlamıştı.

"Oooo Minho-sshi. Demek burdaydın haa? " Büyük bir fırtına az sonra kopmak üzeriydi.

Minho lafını duyan diğerleride odaya gelmişti. Tüm gözler Minho'ya odaklanmışken Minho yere bakıyordu. Eğer konuşursa kötü şeyler olacaktı onun için.

"Sen gerizekalı mısın Minho? Bu yüzünün hali ne? Ben sana kaç kere biri ile kavga etme dedim? Hah kaç kere?"

Cevap yoktu. Kafasını sallamak ile yetinmişti. Ve bu Chan'ı dahada sinirlendirmişti.

"Senin şu çocuklara örnek olman gereken yerde yaptığına bak bir. Yakışıyor mu sana? Cidden yakıştırıyor musun? "

Bu saatten sonra Chan'ı sakinleştirmek imkansızdı.

"İnsan gibi davranıp bizimle gelseydin şu an bu hâlde olacak mıydın sence? Sen cidden gerizekalısın. GERİZEKALININ ÖNÜNDE GİDENİSİN HEMDE!"

Herkes korku içinde Minho ile Chan'a bakıyordu.

Belki Chan haklıydı ama yinede Minho'ya böyle demesi Jisung'un hoşuna gitmemişti.

"Hyung biraz sakin mi olsan acaba? Dediklerini kulağın duyuyor mu?"

"Sen sus! Seninle sonra görüşücez." Göz devirmişti Jisung, Chan'ın bu lafına. Aslında Chan'dan korktuğu için değil sadece daha fazla sinirlenmesin diye susuyordu şu an.

"Evet Minho neden yaptın? Hangi gerekçe ile kavga ettin çok merak ediyorum da." 

Ağzını açmayan Minho sonunda konuşmaya başlamıştı.

"İlla bir gerekçe mi olması gerekiyor?"

"Sen ciddi ciddi salaksın. Nedensiz yere mi kavga ettin?"

"Kavga oldu ve bitti. Büyütüp kendini ve beni rezil etmenin anlamı ne?" İşte bu Chan için...

Sinirleri tepesine çıksa bile direnmeye çalışıyordu.

"Minho ailenin ne dediğin hatırlıyor musun? Özellikle babanın. Hem bir kere bizzat benim gözetimimde olduğunu unutma."

"Umrumda değil. Hem babam kızsa bana kızacak sana değil. Bu kadar havalara girmenin manası yok." İşte bu son damla olmuştu onun için.

Minho'nun yakasına yapışacakken onu diğerleri tutmuştu.

"Bırakın beni! Bu gerizekalı haddini aştı!" diye bağırsada diğerleri bir şekilde onu odadan çıkarmıştı. Geriye sadece Jisung, Minho ve Felix odada kalmıştı.

Zaten morali yerinde olmayan Minho'nun morali dahada bozulmuş başını geri eğmişti. Yatağına geri uzanacakken Jisung onun kolundan tutup kendisine çevirdi. Ardından ona sarıldı.

"Jisung bırak."deyip Jisung'u itmeye çalışsada nafile. Jisung bırakmıyordu onu. O yüzden pes edip sarılmasına izin vermişti.

"Onu boşver tamam mı? Hatta biraz uyu dinlen. Olur mu?" dedi sırtını sıvazlıyarak.

"Hmhm"

Ne kadar onu bırakmak istemesede zorundaydı. Minho'dan ayrılmış, Minho ise yatağına girip uyumuştu.

"Hadi bizde gidelim rahat rahat uyusun." demişti Felix, Jisung'a.

Jisung son kez Minho'ya bakmış ve Felix'in peşinden gitmişti.

________________________

Ertesi gün sabahı hepsi beraber kahvaltı sofrasına oturmuş ve kahvaltı yapmaya başlamışlardı. Gerçi hepsi demek yanlış olurdu çünkü Minho uyuyordu.

"O nerde?" Chan dün için fazlasıyla pişmandı aslında. Ama bunu belli etmemeye çalışıyordu.

"O dediğin kişinin bir adı var hyung!" demişti Jisung sinirle. Ona karşı çıkan tek kişi şu anlık oydu.

"Dünden sonra buraya gelmesini beklemiyorsundur umarım." demişti Changbin, Jisung'u desteklemek için.

"Fazla ileri gittin bu sefer. Öyle sinirle yaklaşacağına onu güzelce dinlemen gerekiyordu. Evet bizden büyük ve bize örnek olması gerekiyor falan diyorsunda onunda insan olduğunu hesaba katmalısın." dedi Hyunjin.

Chan'a hak vermiyor değillerdi ama dünkü yaklaşımı fazlasıyla yanlıştı.

Bu lafları duydukça iyice pişman oluyordu Chan. Haksız olduğunu biliyordu ama özür dilemeyede yüzü tutmuyordu.

"Bence bir özrü hakediyor." dedi Jisung kelimelerini vurgulayarak.

"Haklısın." dedi Chan kısık bir ses ile. Ve sakince ayağa kalkıp Minho'nun odasına doğru gitti. Evet yüzü tutmuyordu ama içide rahat değildi o ordayken.

Odanın önüne geldiğinde kapıyı yavaşça tıklattı. Ses yoktu. İkinci ket tıklatıp bekledi. Yine ses yoktu. En sonunda yavaşça kapıyı aralayıp içer girdi. Tahmin ettiği gibi mışıl mışıl uyuyordu Minho.

Gülümseyip yatağının yanına gitti ve onu hafifçe dürttü.

Minho önde biraz kıpırdansada geri yatmaya devam etti. Bunun üzerine Chan onu tekrar dürttü. Bu sefer uyanmıştı.

"Ne var Felix?" Neden mi Felix? Çünkü onunla aynı odada kalıyordu. Ve o uyanmadığı zamanlarda onu Felix uyandırıyordu.

"Ben Chan." Chan'ın sesini duyması ile kendine gelen Minho gözlerini aralayıp ona bakmıştı. Cidden oydu.

"Konuşalım mı?" Dünün aksine sakin olması onu daha da korkutmuştu. Ama yine de onu sinir etmeyi daha fazla istemiyordu. O yüzden kabul etmiş ve yatakta oturur pozisyona gelmişti.

Chan ise onun yanına oturmuş ama nerden başlayacağına dair en ufak fikri yoktu. Nerden başlamalıydı? Ne demeliydi? Hiç bir şey bilmiyordu.

"Ahh pekâlâ bekleyerek olmaz bu iş. Öncelikle dün yaşanan şey için özür dilerim. İleri gittiğimi biliyorum."

"Sorun değil." Ne kadar kırgın olsada yinede onu affetmişti. Onun kadar kendisi de hatalıydı çünkü.

"Neden kavga ettin Minho? Daha doğrusu ne oldu da böyle sinirlendin?"

Minho duyduğu soru karşısında susmayı tercih etmişti. Söylemek istemiyordu çünkü.

"Cevap vermeyecek misin?" diye sordu ona.

"Boşver." dedi Minho konuyu kapatmak için.

"Ama bilmek istiyorum. Arkadaş değil miyiz? Hatta arkadaştan öte kardeş gibiyiz."

Elini Chan'ın omzuna atmış ve "İnanki boşver." demişti gülümsemeye çalışarak. Ama gülümseyemiyordu bile. Çünkü canı yanıyordu. Cidden nasıl bu kadar dayak yemişti ki?

"Hadi kahvaltıya o zaman!" diyerek Minho'yu kolundan çekmişti.

"Bir dur be! Üstümü giyeyim önce bir. Sen git ben geliyorum."

Bunun üzerine Chan ona dil çıkarıp kaçıp gitmişti.

•Bölüm Sonu•

Umarım beğenirsiniz. 1 haftadan fazla bir süredir atmıyorum. Bugün sınavlarım bitti şükürler olsun ki...

Nasıldı? Beğendiniz mi bakayım?

İstekleriniz var mı? Bu kitap için istek alabilirim çünkü. Ama ship dışı bir istek olsun lütfen.

•Sokak Çocukları• (MinSung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin