6 " Olay"

92 11 56
                                    

•Jisung'dan•

"Bu halin ne?" diyerek şaşkınlıkla sormuştum.

"Diğerleri nerde?" Nefes nefese olduğundan zar zor ağzından çıkmıştı bu laf.

"Seni aramaya git-" daha lafımı bitirmeden beni kolumdan tutup içeri girmiş ardından kapıyı kapatıp, kapının arkasına yaşlanmıştı. -Nefesini düzenlemeye çalışıyordu.-

"Hyung sana birşey sordum diye hatırlıyorum." Buna karşın eğmiş olduğu kafasını kaldırıp bana baktı.

"Sırası değil Jisung!"

Sakinleştikten sonra kolumu bırakıp odasına doğru ilerlemişti. Tabi bende peşinden gitmiştim.

"Hyung bari pansuman yapsaydım..."

"Gerek yok." Ahh neden onu dinliyordum ki ben? Kaşlarımı çatıp ona oturup beni beklemesini söylemiş ardından pansuman için gerekli şeyleri almaya gitmiştim.

Geri geldiğimde ise onu yatakta oturup düşünürken bulmuştum. Kim bilir ne düşünüyordu? Öylesine dalmıştı ki geldiğimi hissetmemişti bile.

Onu korkutmamak adına yavaşça yatağa oturmuş ardından çenesinden tutup yüzünü kendime doğru çevirmiştim.
Beklemediğinden biraz korkmuştu.

Keşke tek yüzü bu halde olsaydı. Kolları da yara bere içindeydi...

"Nasıl becerdin? Daha doğrusu kiminle kavga ettin bu sefer?"

Tabiki cevap vermemeyi tercih etmişti.

Bir yandan elimdeki tentürdiyotu pamuğa döküyor bir yandan ona söylemiyordum.

"Niye bu kadar geveze olmak zorundasın? "

"Hyung sesini kes. Hem suçlusun hem güçlüsün."

"Suçlu? Suçlu olacak ne yaptım?" demişti sinirle.

"Ne yapmadın? Chan hyung gelirse bittin..." Bunu duyduğunda yüzü iyice düşmüştü.

Pamuğu hafifçe -canını yakmamaya dikkat ederek- yüzüne değdirdim. Canı acımış olacak ki yüzünü buruşturmuştu.

"Biraz dişini sık. Elimden geldiğince yavaş yapıcam."

Yüzünü bitirdikten sonra kollarına geçmiştim. Vücudunda morluk olduğundan net eminim.

Pansumanı bitirdiğimde eşyaları bir kenara bırakıp geri ona dönmüştüm.

"Bu sefer bittim..." dedi üzgün bir ses ile. Suratı tam bir kediye benziyordu. Chan hyung bu yüze nasıl dayanıyordu bilmiyorum. Ama ben olsam asla bağıramazdım.

"Ne olduğunu anlatmak ister misin? Veya neye sinirlendiğini?"

"Boş hikaye. Yani size göre boş gerçi." diyerek geçiştirmeyi denemişti. Ama ben durur muyum?

"Diğerlerini geçtim de ben ne zaman anlattığın veya yaşadığın birşeye boş dedim?"

"Boşversene. Kafanı benim için yorma."

Bu lafına göz devirip iyice yanına yaklaştım ve kollarımı ona sardım. İlk başta itmeye çalışsa da,daha sıkı sarıldığımı görünce vazgeçmişti.

"Sadece anlat."

"Ahh peki." Tabi Jisung ile baş edemeyeceğini anladı.

"Sorun her zaman ki gibi Min Jun ve tayfası."

Ahh tabii o salak ve çetesi...

"Ne dediler de hyungumun sinirini bozdular?"

"O kısmı boşver."

"Ama..." Yavru köpek bakışlarıma kimse katlanamazdı. Minho hyung gibi biri bile...

"Sizin hakkınızda biraz ağır laflar söylediler ve ailem hakkında birkaç şey..."

Aile lafını duyunca bakışlarım ciddileşmişti. Minho hyung ailesi konusunda hassas bir insandı. Ve bu durumu onlar da biliyordu.

"O pislikler ne dedi?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

"Boşver."

"Boşver? Sen bu haldeyken kusura bakma ama boşveremem." biraz sesimi yükseltmiş olabilirim...

"Sana boşver dedim."

Tam ona cevap vermeye hazırlanıyordum ki birden kapı çalmıştı. İşte şimdi bitmiştik. Yani daha doğrusu o bitmişti.

Kapıyı açmaya gidecekken Minho hyung beni kolumdan tuttu.

"Yalvarırım açma." O kadar çaresiz görünüyordu ki anlatamam... Açıp da onu görmelerini istemezdim ama açmazsam şüpheleneceklerdi.

Elimi, kolumu tutan elinin üzerine koyup "Hyung eğer açmazsam inan ki daha çok şüphelenecekler. "

Dediklerime kafa sallamış ve "Ama Chan beni görürse mahfedecek..." demişti.

O da haklıydı. Etrafa hızlıca bir göz gezdirdim ve aklıma birşey geldi.

"Şöyle yapalım ben onları oyalayıp bir şekilde salona getireyim. Sonra orda biraz oyalayıp geri senin yanına geleyim. Buraya gelmelerini her türlü engelleyicem merak etme."

Kafasını aşağı yukarı sallamış ardından kolumu bırakmıştı. Ben de odadan çıkıp kapıyı kapatmış ardından kapıyı açmıştım.

"Jisung nerdesin? Kaç saattir burda bekliyoruz?" Chan hyung yetmiyormuş gibi şimdi hepsi birden sinirliydi.

Jisung onların bu haline aldırmadan dediği gibi onları bir şekilde salona götürmüştü.

"Eve gelmedi değil mi o gerizekalı?" Chan hyung fazla abartıyordu...

"Gerizekalı değil-"

"Gerizekalı değil de ne? Küçük bir çocuktan farkı mı var? Hele bir gelsin mahfedicem onu? Bu sefer önceki gibi kurtulamayacak. " Chan hyung acayip sinirliydi kesinlikle. Ve Minho hyungu görse sağlam bırakmayacağından emindim...

Onlarla biraz daha konuştuktan sonra bir bahane uydurup Minho hyungun odasına gittim ve kapıyı kapattım.

Minho hyung ise yatağında öylece oturuyordu. Onu bu hâlde görmek berbat bir histi. Yara bere içinde ve çaresizdi. Her an her şey olabilirdi. Ve bunu bilmek onu daha çok korkutuyordu. Bunu görmek zor değildi.

Bende yanına oturmuş ve kollarımı ona sıkıca sarmıştım.

"Ben burdayım hyung. Bu haldeyken sana ne diyebilir ki? Hem istediğini desin umrumda bile değil. Ben seni savunucam sonuna kadar."

Elini elimin üstüne koydu.

"Sonra sana kızacak. Hem desin boşver. Hakediyorum."

"Haketmiyorsun! Sende insansın sonuçta."

Bunun üstüne kafasını bana çevirmiş ve zorla gülümsemişti. Zorla diyorum çünkü hiç içten durmuyordu. Zaten bu halde gülümsemesini beklemem haksızlık olurdu.

Tam başımı onun omzuna koydum derken kapı birden açılmıştı... Kahretsin kitlemeyi unutmuştum...

•Bölüm Sonu•

Olay iki bölümde biter diye düşünmüştüm. Neden bu kadar uzun sürdü ki? Neyse bir dahaki bölümde biter zaten.

O değilde bölüm biraz saçma oldu gibi... Neyse idare edin artık...

•Sokak Çocukları• (MinSung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin