Hellö,
Baya geciktim biliyorum gençler lakin çok yurt dışı seyahatim oldu son altı ayda. Ancak kendimi toplayıp yazdım. Buyrunuz yeni bölüm.
Paragraflar da çığlık atınız, yorum atınız. Severuz :D
Bir bölüm öncekinin aksine aşırı ters köşe ona göre ;D
Zaman acımasızdı. Klasik bir laftı ama gerçekten öyleydi. Bitmek bilmeyen anların ardına öyle bir geçiyordu ki bir anda kendimi Mayıs ayının ortasında bulmuştum.
Dershaneye ve çalışmaya devam ediyordum. Yeni bir iş bulmuştum. Önceki tecrübelerim dahilinde başka bir şirkette yine asistan yardımcılığı yapıyordum. Bu kez yöneticilerimin yüzünü pek görmüyordum, daha çok sisteme veri girişi gibi işlerle ilgileniyordum. Okul için son aylar olduğundan dolayı sınava çalışabilmek için her öğrencinin yaptığı gibi uzun süreli bir rapor almıştım.
Aldığım tedavide oldukça mesafe almıştım. Daha iyiydim. Ama gerçekten iyiydim. Kendimi seviyordum bir kere artık. Ben önemliydim. Bu basit bir motivasyon cümlesi gibi duruyordu ama olay bundan ibaret değildi. İnsanların bana istedikleri gibi davranmalarına izin vermiyordum.
Çok basit bir örnekle, abim benim biraz iyi olduğumu gördükten sonra yine ev işlerini tamamen bana kitlemeye başlamıştı. Ben de ya evin sorumluluğunu bölüşeceğimizi ya da kendime yeni hir ev bulacağımı söylemiştim. Sonuç, artık her şeyi birlikte yapıyorduk.
Volkan'a karşı hislerimin ne kadar daha artabileceğinden emin olamıyordum. Kendi standarlarımda bir insana ne kadar çok bir şey hissedebilirsem o sınırı bile geçmiştim. Sadece, özellikle son zamanlarda abuk subuk şeylerden tartışır olmuştuk. Kıskançlık gibi şeyler de değildi. Durduk yere aramızdaki yaş farkından bahseder olmuştu. Zaten, durumunuzun toplum kurallarına uygun olmadığından bahsedip duruyordu. Ve inanılmaz gergindi. Hep sakin kalmaya çalışıp ona bunların bir önemi olmadığını, bana bunu söyleyenin de kendisi olduğunu hatırlatmaya çalışıyordum.
Ancak, bu tartışmalar beni çokça endişelendiriyordu. Yaşadıklarımızdan mı yorulmuştu? Bu yüzden benden soğuyor olabilir miydi? Beni seviyordu. Ama olayların ağırlığından etkilenmişti? O yüzden, diye düşünüyordum. Benimle birlikte terapiye gelmek isteyip istemediğini sormuştum. O ise durumun farkında olduğunu ancak o an için istemediğini belirtmişti.
Bunun üzerine tartışmalar azalmıştı. Yani abuk subuk şeylerden tartışmıyorduk en azından son bir haftadır.
Beynimin içinde sürekli çırpınıp durduğum yerlerde Volkan'a üniversite meselesini nasıl anlatacağım vardı. Doğum günümden bu yana sürekli o kağıtlara ve bilgisayardan başvuru detaylarına bakıp duruyordum. Sürekli ondan bir şey gizliyor olmanın verdiği azap da vardı.
Hem gitmek istiyordum hem de Volkan'dan ayrı kalma düşüncesi dayanılmazdı. Onsuz yapamazdım.
Oflayarak arkama yaslandım. "Eğer Volkan gelmezse hayatta gitmem!" dedim Furkan dershanenin kantininde otururken. Cuma akşamının ilk dersine girmek üzereydim.
Furkan eliyle yüzünü sıvazladı. "Üç aydır, delirttin beni, Derin. Söyle artık şunu. Mülakat, üniversite sınavıyla aynı gün, neredeyse aynı saatte. Birini seçmek zorundasın. Yaklaştılar."
Evet, kaçtığım diğer detay da buydu. Küçük sayılamayacak bu detay, benim başvurunun son aşaması olan online bir mülakattı ve üniversite sınavıyla aynı zamandaydı. Ve ben birini seçmek zorundaydım. Bu seçimi yapmam için son iki haftam kalmıştı. Mülakat ve sınav haziranın başındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN, VOLKAN
Romance''Hocam ben sizinle konuşmak istiyorum. Hani sabah karşılaştık ya onunla ilgili.'' Yüzü alaylı bir ifade alırken dudağının kenarı yukarı kıvrılmış, bir elini cebine sokmuştu. Havalı bir adamdı. ''Evet, seni dinliyorum. Özür dileyeceksin sanırım.''...