"Çok güzelsin. Çok tehlikelisin. "

3.9K 126 31
                                    

Adının Ela olduğunu öğrendiğim kadın pudrayı burnuma sürdüğünde çıkan tozdan hafifçe öksürdüm. İstemsizce geri kaçınca ince kaşlarını çattı.

"Ama kaçmayın lütfen. Burnunuz çok parlıyor, kaç saat oldu? Cildiniz haliyle yağlandı. Zaten son bir elbise kaldı, lütfen makyaja dokunmayın." Suçlu çocuk gibi durarak yüzümdeki işinin bitmesini bekledim. O kadar ağır bir makyaj yapmışlardı ki yüzüm elimi sürekli yüzüme götürme isteği uyanıyordu. Öğleden beri aralıksız çekimdeydik. Nihayet geri çekildiğinde üzerimdeki deri ceketi düzelttim. Fotoğrafçı adam, bana bir kaç direktif vererek bir kaç adım ötedeki ağaca ilerlememi söyledi. Ağaca ilerledim ve üzerindeki tül elbiseyi onun önceden gösterdiği hareketlere benzer hareketlerle savurdu ve kocaman gülümseyerek kameraya baktım. Bir kaç poz arasında gözlerim kameranın ardında Ahsen Hanım'ı yanındaki sandalyede oturan sevgilime kaydı. Biraz huysuz sayılabilecek bir ifadeyle beni izliyordu.

Havuzdan ayrıldıktan sonra Ahsen Hanımla buluşmuș ve șartları konuşmuştuk. Volkan 'mankenlik' kavramını benim üzerimde olmasından hiç hoslanmamıștı. Özellikle bu çekimlerin oldukça ünlü bir dergi için yapıldığını öğrenince kıskanç bir ifadeyle bu çekimlerden vazgeçmemi önermişti. Reddetiğimden beri aynı hafif huysuz hava üzerindeydi. Ama her elbise değiştirdiğimde karavandan her inișimde yüzüne yerleșen bakışlar utançtan kıpkırmızı olmama neden oluyordu. Şükür ki yüzümde öyle bir makyaj vardı ki kızardığım belli olmuyordu.

Bakışlarımı tekrar kameraya çevirdim. Ormanın ortasında herkes montla otururken bir ben bir de diğer iki manken kız incecik elbiselerle donuyorduk. Diğer kızlarla ettiğim sohbette benden büyük olduklarını ve bu işte profesyonel olduklarını öğrenmiştim. Bana yardımcı olmușlar ve bir kaç tüyo bile vermișlerdi. Fotoğrafçı elbisenin değişmesini söylediğinde karavana doğru ilerledim ve karavandan diğer manken kız çıktı. İçeri girdiğimde tasarımcı kadın, elime altın rengi parlak bir elbise tutușturdu. Sürekli birileri ona bir şeyler söylüyorken aynı renkte ipli topukluları da verdi.

Arkadaki odaya girdim. Ceketi diğer elbiseyi çıkardım. Ayağımdaki topuklu botları çıkararak hepsini odadaki tek kişilik koltuğun kenarına bıraktım. Altın rengi elbiseye uzandım. Üzerime geçirdiğim saniye yakama baktım. Karşıdaki aynaya kafamı kaldırdığımda oldukça cesur bir dekolteyle karşılaştım. Elbise inanılmaz güzeldi. Şakası yoktu. İnce ip askılar dökümlü dekolteye harika bir duruş kazandırmıştı. Elbisenin ince kumaşı kalçamın altına kadar vücudumu sarıyordu. Bacaklarımdan itibaren bollașarak uzun bir yırtmaç bașlıyordu. Sırt dekoltesi de belime kadardı. Kolumdaki sargıyı çıkarmıştık. Fotoğrafçı kolumdaki morluğu fotoğrafı düzenlerken halledeceğini söylemiști. Ayağıma ipli topukluları giydim ve bilekten biraz yukarıda ipleri bağladım.

Aynada kendime baktım. Kendimi oldukça garipsemiștim. Aynadaki kızın ben olduğum konusunda emin değildim. Yüzündeki makyaj oldukça doğal tonlarda olmasına rağmen en az dört yaş büyük gözükmeme sebep olmuștu. Elimle mașalanmıș saçlarımı biraz dağıttım ve yana attım. Kesinlikle daha iyiydi.

Odanın kapısını açtım ve dışarı çıktım. Aynanın önündeki herkes bir anda durup bana baktığında tasarımcı kadın -garip bir adı vardı, bir türlü anlamamıştım- beğeni dolu gözlerle beni süzdü.

"İnanamıyorum. Bu elbiseyi senin için çizmişim gibi." dedi. Hafifçe gülümsedim.

"Teşekkür ederim. Elbise gerçekten çok güzel." Ortalıkdaki getir götür işlerini yapan bir adam kapıdan başını uzattı.

"Derin!" diye seslendi. "On dakika içinde sıra sende."

Başımı sallayıp hızla kapıya yürüdüm. Kapıdan çıktığımda seti tuğladan yapılmış ışıklarla süsledikleri duvarın önüne taşıdıklarını farkettim. Gözlerim derhal sevdiğim adamı aramaya koyuldu.

DERİN, VOLKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin