Hellö!
Geç olsun güç olmasın. Biraz kısa da olsa Estonya'dan yolluyorum bölümümü. Öperim sizleri canlar :*
Not:
Yorum isteriz! Yorum bizim hakkımız! Yorum isteriz! 😂
Beyninin içinde tepinen ağrıyla gözümü açtım. Kendi evimdeydim. Evin içindeki lavanta kokusundan anlıyordum. Çift kişilik yatağımda yan döndüm ve gözümün açmadan uyumaya devam etmek için diğer yastığıma sarılmadım. Güç bela bu günün cumartesi olduğu aklıma sızdı ve benim hiç bir planım yoktu. Ancak ağrı kendini hatırlarak geldiğinde oflayarak kafamı geçmesi umuduyla yastığa bastırdım. Ama burnuna gelen erkek parfümü kokusuyla gözlerim açıldı. Ezbere bildiğim Armani Black Code kokusuyla gözlerim hızla açıldı.
Aklıma akşamdan bir kaç görüntü bir anda doluşurken hızla yatakta oturur pozisyona geldim.
Zil zurna sarhoştum. Ama gördüğümü hatırlıyordum. O gelmişti. Efrail onu aramıştı ve kalbimin üzerine nefesten taşı koyan adam gelmişti. Kalabalığın arasından gelişini hatırlıyordum. Siyah tişörtün içinde nasıl bir karizmayla bana baktığını hatırladım. Ela gözlerindeki şaşkınlık komikti. Gülmüştüm. Masaya gelip "Derin, bu halin ne?" diye sormuştu.
Yıllar içinde sesi daha mı bir karizmatik hale gelmişti? Hep mi böyleydi? Yoksa ben yanlış hatırlıyordum?
Efrail "Seni aramamı istedi." diyerek beni işaret etmişti. Ne zaman istemiştim?! Ben öyle bir şey istememiştim.
Ve sonrası yoktu. Mutfağımdan sesler geliyordu. Yataktan fırlayıp hızla mutfağa gittim.
O buradaydı. Benim mutfağımda. Kalbim manasızca hızlandı. Ruhumun içinden on sekiz yaşındaki amansızca o kafesten Derin çıkmaya çalıyordu. Onu hapsetmiştim. Çünkü çok aşıktı ve bu, beni çok acıtıyordu.
Sırtı bana dönük amerikan mutfakta tost makinesine ekmek koyuyordu. Üstünde pijamalar vardı. Abimin buraya geldiğinde kullanmak için bıraktığı pijamalar! Kolumu salonumun duvarına dayadım. Çünkü aldığım nefesler yetişmiyordu. Arkasını dönüp orta tezgaha elini uzatırken beni gördü ve gözleri bana kilitlendi. Gülümsedi. Hala niye bu kadar yakışıklıydı! Hay böyle işin! Durumu daha bir ağırlaşıyordu.
"Günaydın. Nasıl hissediyorsun?"
Sorusunu görmezden geldim. "Sen benim evimde ne yapıyorsun?!" diye kaşlarımı çatarak çıkıştım.
Bir an kaşları kalksa da içinde kaşar peyniri olan ekmeği alıp tost makinesine yerleştirdi ve kapağı kapattı. Tekrar bana döndü.
"Dün Efrail'den beni çağırmasını istemişsin." Tek kaşını kaldırarak konuştuğunda kalçasını tezgaha yasladı.
"Yoo!" dedim hızla. "Ben öyle bir şey istemedim." İstemiş mıydım yahu? Hatırlamıyordum ki!
"O zaman Efrial yalan söyledi?" diye sordu. Dudakları pek mi bir çekiciydi? Kahretsin, onu öpmeyi çok özlemiştim.
"Ne bileyim ben?!" Tekrar çıkıştım ve dış kapıya giden koridoru işaret ederek "Tekrar soruyorum, dün akşam bir şekilde beni bulduysan bile, benim evimde ne işin var?" Sinirliydim. Kalbimin böyle çarpması gerekiyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN, VOLKAN
Romance''Hocam ben sizinle konuşmak istiyorum. Hani sabah karşılaştık ya onunla ilgili.'' Yüzü alaylı bir ifade alırken dudağının kenarı yukarı kıvrılmış, bir elini cebine sokmuştu. Havalı bir adamdı. ''Evet, seni dinliyorum. Özür dileyeceksin sanırım.''...