'Demek sevgilin var?''
Yüzünün yakınlığı ve alkolle karışık gelen o bilmediğim parfüm kokusu beynimi uyuşturmuştu. İnce belimi sıkı bir şekilde kavramıştı. Kumaş olmasına rağmen sırtımda elinin sıcaklığını hissediyordum. Kalbim hızlanırken beynim tepki vermem için komut veriyordu. Ancak vücudumun hiçbir komuta uymuyor, sadece yanıyordu. Hissettiklerim mantığımı kaçırırken yüzünü daha da yaklaştırıp alnını alnıma dayadı. Gözlerini gözlerimden ayırmazken derin, çıra gibi bir bakışla bana bakıyordu. Sanki tek bir hareket yapsam o çıra alev alacaktı. Diğer elini belime koyup beni kendine daha da çekti. Sert gövdesine çarpmamla çantam elimden düşüp yeri boyladı. Gözlerim mümkünmüş gibi daha da açıldı, dudaklarım aralandı. Anlayamadığım, ilk defa hissettiğim duygular beni ele geçirmişti. Her yanım yanıyor, ruhuma bıçaklarla işkenceler ediliyordu. Korkum tırnaklarını derime geçiriyordu. Nefesim kesilirken bir şey yapmam gerekliydi.
''O herifle nasıl birliktesin? Seni haketmiyor.'' Baygın ve boğuk gelen sesi kaçmış olan mantığımı bulup çıkarmama yardımcı oldu. Mantığım geri gelmesine rağmen kafam hala bulanıktı. Ellerim kendiliğinden havalanıp kaslı kollarına tutundu. Tüm irademi kullanıp kendimi topladım. Tutunduğum kollarından onu ittim. Ama bir işe yaramamıştı. Çok güçlüydü. Yine de vazgeçmeyip itmeye devam ederken kaşlarımı çatıp gözlerimi elalarına diktim.
''Ne yapıyorsunuz? Bırakır mısınız beni lütfen!'' Rengi koyulaşmış gözlerinde karanlık parıltılar vardı. Öfkesi anlamsızdı. Beni bırakmıyor aksine daha da sıkı tutuyordu. İttirmeyi bırakmış çırpınmaya başlamıştım. Ben çırpındıkça ifadesi sertleşiyordu. Ellerimi göğsüne koyup olup olan tüm gücümle ittirdim.
''Bırak beni Volkan!'' Bağırmamla sanki gözündeki karanlık parıltılar kaybolmuş, elleri gevşemişti. Bu halinden faydalanarak kollarından sıyrılıp geri çekildim. Kafasını ellerinin arasına alıp kirpiklerinin arasından bana baktı. Gözlerinde olanı çözemiyordum. Hayretle karışık bir sinirle çantamı yerden aldım.
''Ne yapıyorsunuz siz? Delirdiniz mi?'' Ellerini iki yanına indirip o çözemediğim bakışlarına hapsetti beni. Bana doğru bir adıma atıp ağzını açtı. Sinirim ona mıydı kendime miydi bilmiyordum ama bağırarak çantamı ona doğrulttum. ''Sakın bir daha benim yanıma yaklaşmayın!''
Yanından geçip giderken gözlerim dolmaya başlamıştı. Yaşları geri yolladım. Direk barın çıkışına yöneldim. Dışarı adım attığımda kapıda durup nefes aldım. Barın ağır kokusu ve gürültüsü sebebiyle ciğerlerime kramp girmeye başlamış, midem bulanmıştı. Vücudum gecenin soğuk rüzgarıyla titredi. Kendimi bir taksiye atıp evin adresini verdim. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı, bu kez engelleyemiyordum.
''Abla iyi misin?''Taksiciye dönen bakışlarımı cama çevirdim.
''İyiyim. Siz sürün.''
Sorular silsilesi hissettiğim yoğun sinir ve öfkeyle harp ediyordu. Metin'in beni hak etmediğini söylemişti. Çok içkiliydi. Bu yüzden yapmış olmalıydı. O adamdan bu saniyeden itibaren uzak duracaktım. Bana yaklaştığın da hissettiklerim... Vicdanıma kendi mahkemesini kurmak üzereydi ve eğer kendimi yargılarsam kendi nezaretimde çürümek isteyecektim.Daha fazla yaş dökülürken hafifçe hıçkırmaya başlamıştım. Telefonumun sesi kulağımı doldurunca bulanık görüşümden zar zor çantadan bulup ekrana baktım. Metin arıyor...
Ben onu tamamen unutmuştum. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
''Derin! Bütün barı aradım! İyi misin? Neredesin?!'' Bağırması nedeniyle telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırdım. Geri getirip hafifçe öksürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN, VOLKAN
Romance''Hocam ben sizinle konuşmak istiyorum. Hani sabah karşılaştık ya onunla ilgili.'' Yüzü alaylı bir ifade alırken dudağının kenarı yukarı kıvrılmış, bir elini cebine sokmuştu. Havalı bir adamdı. ''Evet, seni dinliyorum. Özür dileyeceksin sanırım.''...