" Ya Melih sen niye bu kadar ruhsuzsun. Yemin ederim Işık bir sen ikisin bu ruhsuzlukta. Biraz gül lan. " dedi Elif. İnci " Hadi Işık sende gül biraz. Niye bu kadar üzgünsünüz ya. Hem bak Yunus'a da bir şey olmadı. Niye hâlâ üzgünsün? " dedi.
Ben konuşmak istemediğimi belli ederek Melih'e baktım. Melih tamam dercesine gözünü kırptı. Ben kafamı masaya koydum uyuyordum ki yine bir nöbetçi öğrenci. " Işık Deniz. Müdür çağırıyor." dedi. Ben ayağa kalktım yine yanına gittim. " Yine ne olmuş? Ne yapacaklar? " dedim.
Nöbetçi öğrenci " Ne bileyim ben git öğren işte. " dedi. Normal bir zaman olsa ağzının payını verirdim de dua etsin kötü günümdeyim.
Nöbetçi öğrenci kapıdan çekilince müdürün odasına doğru yavaş yavaş yürüdüm. Odanın içinden sesler geliyordu. Bir adam vardı içeride. "Ben kızımsız yaşayamam. Ben onsuz yapamam. Hem kız benim değil mi? Döverim de severim de size ne. Siz ne karışıyorsunuz! Gerekirse mahkemeye başvururum sizin başınız belaya girer. Ne dersiniz? Kızı veriyormusun yoksa ben yasal yollara mi başvurayım. " dedi. Aynı benim babamın sesiydi. Ona baba denmez ama.
Elimle kapıyı tıklattım. Müdür gir dedi. İçeri girdim. İçeride kimse yoktu. E o zaman nasıl bu kadar net ses geliyordu. Ben gözlerimle her yerde birini ararken müdür " Ne arıyorsun? " dedi. Hızlıca başımı müdüre çevirdim. " Hiç. Yani... şey Ben odaya girerken bir ses vardı ve aynı babamın sesine benziyordu. " dedim.
Müdür " Ne kadarını duydun? " dedi. Bende dürüstlükle " Adam kızı olmadan yaşayamazmış. İşte onu alacakmış sonra eğer o kızı vermezseniz yasal yollara başvururmuş. " dedim. Müdür bana acı bir şekilde baktı. " Sen hepsini duymuşsun sadece bir şeyde emin değilsin. O da o kişinin baban olup olmadığı sanırım. " dedi. Kafa salladım.
" O senin babandı Işık. Biz o kamp dönüşünde onu çok oyaladık. Bir sürü şey yaptık ama dinletemedik. En son seni gerçekten üzüldüğünü gördü sanırım tamam dedi. Bırakacağım peşini dedi. Şimdi de içmiş gelmiş tekrar başlıyor. Kızım bak ben eğer sen istemiyorsan seni ona vermemek için elimden geleni yaparım. Ama eğer o bize çocuk kaçakçılığından dava açarsa okulum elimden alınır. İyi düşün ve karar ver. " dedi.
Yani diyorsunuz ki o aşağılık adamın yanına git. Onun yanına git ki başımız yanmasın. Tek yol var o da: Gitmek.
" Peki müdür bey ben kararımı verdim. Ben babamın yanına giderim. " dedim ve ağlayarak dışarı çıktım. Hızlıca sınıfa giderken yere düştüm. Oturduğum yerde ağlamaya devam ettim. Ben ağlarken omzuma bir el dokundu ve bana sarıldı. " Sana seni hiç ağlatmayacağım diye söz vermiştim ama tutamadım. Asıl seni ben ağlattım. Şimdi bırak da seni ben teselli edeyim. " dedi. Bu oydu. Bu benim her zerresine aşık olduğum adamdı. Ama beni iddia uğruna seven adamdı.
Hızlıca kollarından ayrıldım ona bakarak " O aşağılık adam da sende aynısın hiçbir zaman hayatıma o şerefsizden farklı bir adam girmeyecek. Benim kaderim bu. " dedim ve ayağa kalkarak hızla sınıfa girdim. Melih'e sarıldım. Hıçkırarak " M-Melih. Müdür gittiğimde babamla konuşuyordu. Bana konuşma yaptı bildiğin dedi ki git babana yoksa bizim başımız belaya girer dedi. Bende giderim babama dedim. " dedim.
Melih " Güzelim ben seni bırakmam. Bırakamam. Sen üzülme ben seni o şerefsize vermem. " dedi. Bende " Melih ben sadece senin sözüne inanırım. Sen yalan söylesen bile ben inanırım. Şu hayatta herkes bana yalan söyler onlara inanmam ama sana inanırım. Melih sen verdiğin sözleri tut ne olur. " dedim. Melih " Tutacağım güzelim. Seni o şerefsize vermeyeceğim. " dedi.
Kamp dönüşü
" Bakın. Sizin kızınız olabilir ama o istemiyor. O kız on sekiz yaşına girdiği zaman sizden gidebilir. O zaman onu alamazsınız. " dedi Müdür. Işık'ın babası ısrarla " O benim kızım istersem şimdi istersem sonra alırım. İstersem şuan alırım buna yine karışamazsınız. Belki yanıma geldiği zaman benden nefret etmeyecek. Belki beni sevecek. " dedi.
Devreye bu sefer ben girdim. " Bakın sizinle bir anlaşma yapalım. Bize birkaç gün mühlet verin. Işık hâlâ kaldıramadı olanları. Dışarıya karşı iyi gözüküyor olabilir ama yaşadıkları iyi değil. Onu anlayın lütfen. O iyi olduğu zaman biz sizi onunla görüştüreceğiz. " dedim. Adam " Tamam olur. Size bir hafta mühlet. Bir hafta içinde bana kızımı gösterin. Ben kızımla konuşayım. " dedi. Ben gülümseyerek Müdür beye bakınca Müdür de bana baktı. Bir bildiğim var gibi ona göz kırptım.
Tekrar adama dönerek " Ama bir şartım var. " dedim. Adam " Ne şartı? " dedi. Bende " Eğer kızınız sizi istemezse kızınıza bir daha yaklaşmayacak ve onu rahatsız etmeyeceksiniz. " dedim.
Adan bana bakarken bir anda hiç beklemediğim bir cevap verdi " Tamam kabul. Rahatsız dahi etmeyeceğim ama yeter ki benimle konuşsun. Belki yumuşar bana karşı. " dedi.
Ben tekrar sevinçle elimi ona uzattım. " Tamam anlaştık. " dedim. Bu sefer adam " Ama kızımla o bir hafta içerisinde hiçbiriniz konuşmayacak uzaktan izleyeceksiniz. O bir hafta sonunda sadece müdür konuşacak onunla. " dedi. Benim biraz modum düştü ama belli etmedim.
" Tamam olur. " dedim. Eşime döndüm " Bunun dediğine herkes uyacak. Buna bizde dahil. Onunla sadece o gün konuşacağız. " dedim ve geri adama döndüm. " Şimdi git. Kızın bir arkadaşının evinde ve iyi. Sende eğer o güne kadar kızınla konuşursan ve ben bunu öğrenirsem. O kızı seninle görüştürmem. " dedim.
Adam " Olur. Hangi arkadaşının evinde kaldığını da söyleyin. " dedi. Ben " Hayır bunu söylemem. " dedim. Adam zorluk çıkaracakken eşim araya girdi. " Hadi görüşürüz. Görüştüreceğiz dedik zorlama. " dedi. Adam geriye doğru bir adım attı ve arkasını dönüp gitti.
Müdüre baktım ardından eşime baktım. " O kızı o şerefsize vermeyeceğim. Eğer ikinizden birisi bu kızı ona vermeye yeltenirse. " müdüre elimi salladım " Beni bu okulda tutamazsın. " dedim. Bu sefer eşime elimi salladım. " Boşarım. Yemin ederim. " dedim. Eşim hızlıca yanıma geldi. "Aman sen benden gitme valla ölürüm ya. Ben sensiz ne yapacağım be. " dedi. Bende " Bensiz bir şey yapamazsın işte o yüzden sakin öyle bir şey yapmaya kalkışma ve yapma da. " dedim.
Eşim saçlarımdan öperken müdür ayağa kalktı. "Bak kızım seni anlıyorum. Hamilesin ve annelik hormonların devreye giriyor. Onu vermek istemiyorsun çünkü onu evladın gibi görüyorsun. Ama o kızı düşünürken sen kendini düşünmeyi unutuyorsun. O senin kızın gibi olabilir. Karnındaki senin kızın ama sen benim kızımsın. Sen nasıl onlara dikkat ediyorsan, sen nasıl onlara gözün gibi bakıyorsan. Bende sana aynı şeyleri yapıyorum. Bende sana gözüm gibi bakıyorum. " dedi ve gitti.
Eşimle baş başa kalınca eşim beni kendine çevirdi. " Senin annelik hormonların mı başladı. " dedi. Ben güldüm " Hayatım canım erik çekiyor. " dedim. Benim eşim tam bir hödük olduğu için "Ben sana kışın ortasında erik'i nereden bulayım." dedi. Bende " Bak sen hep böyle yapıyorsun. Üç dört tane erik alacaksın ya altı üstü. " dedim.
Eşim sinirlendiğimi görünce " Tamam. Almaya gidiyorum. " dedi ve gitti.
O gidince bende banka oturdum. Aslında onu göndermemin sebebi erik değildi benim yalnız kalmam lazımdı. Buna ihtiyacım vardı.
O kız karnımdaki çocuk ile birdi benim için. Diğerleri değil ama o benim kızımdı.
"O kızı ona vermem. Hem aynı benim gençliğim bu kız. Sevgilisi de terk etti kızı. Kız çok üzgün ya." dedim sesli bir şekilde. Sonra elimi karnıma koydum ve " Bu bahsettiğim abla senin için çok önemli. Eğer birgün bana bir şey olursa benden sonraki annen o. " dedim.
BÖLÜM SONU
Bölüm bitti. Bir sonraki bölüm pazartesi günü. Bu bölümdeki son kısımda olan kişi kampa gittikleri öğretmenleri. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere Ay Işıklarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı ||Texting (ARA VERİLDİ)
Teen Fiction0551***: Seven sevdiğiyle güzelleşirmiş 0551***: Ben de seninle güzelleşebilirmiyim 0551***: Ay ışığım Siz: Pardon kimsiniz? 0551***: Seni seven ve ileride seninle evlenecek kişi Siz: Benim niye bundan haberim yok 0551***: Çünkü bu zamana kadar ben...