Olmuş ve olabilecek durumlar hakkında en ufak bir fikir belirmiyordu artık. Beynim koca bir boşluktan ibaret, sadece sürükleniyordum oradan oraya. Hislerimi bilmiyor onlara isim bile koyamıyordum. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Kaçıp gidecektim yakında o olacaktı.
Önümde dizleri üzerinde benden bir cevap bekleyen deltaya baktım göz ucuyla. Sahiden yapmıştı bunu. Elindeki yüzüğe karşı histerik bir gülüş dökülmesine müsaade ettim dudaklarımdan.
"Kalk Taehyung." kılıcım hala boğazındaydı lakin baskısını kesmiştim. Akan kanlar sinirlerimi bozuyordu. "Bu sorumun cevabı değil, kral." boğazını kessem oradan kalkmayacak gibi duruyordu. Şu en son olan talihsiz görüşmemizden de hakim olduğum kadarıyla fazlaca inatçı bir adamdı.
Tuttuğum kılıcı bulunduğu bölgeden ayırıp sağ tarafa yere doğru attım taehyung'un tam karşısına ben de çökerken. Şimdi ikimiz de dizlerimiz üzerinde karşı karşıyaydık. "Çevir kafanı."
Ne dediğimi anlamamış gibiydi ama ikiletmedi beni. Dizlerim üzerinde bir adım kadar sürünerek aramızdaki mesafeyi en aza indirdim çekinmeden. "Ne yapıyorsun jeon?"
"Biraz sessiz olup bekleyemez misin? Çevir kafanı sola doğru." sert sayılabilecek çıkışımdan sonra bu kez kesin olarak çevirdi kafasını. Kan sızdıran ince uzun kesik gözlerimin tam önündeydi artık. İçim acımıştı elimde olmadan, pişmanlık sarmıştı dört bir yanımı "Sorun deği-"
Sözlerini kesen parmaklarım olmuştu. Dört parmağımdan önce mor renkli parıltılar çıkmış hemen ardından da esmer boynuna bastırmıştım parmaklarımı. Kesik yerin üzerinden bir kaç kez parmaklarımla geçtikten sonra esmer boynuna hiç kılıç değmemiş gibi olmuştu. Güzel boynunda iz kalsın istemezdim. "Sen na..nasıl oldu?"
"Ne çok konuşuyorsun öyle kral." şaşkınlıkla araladığı kocaman parlak gözleri kahkaha atma isteği uyandırıyordu içimde. "Bu daha ne ki, kalk hadi."
"Jeongguk cevap?"
"Konuşalım önce, kalk hadi delta." mızmızlanmaya başlamıştım artık. Askerlerin gözü önünde kaç kere kalk demiştim ama dinlemiyordu. Bu tepkimi de beklemiyor gibiydi, dudaklarını büzdü usulca. Kalktı oturduğu yerden. Bakışları çok tuhaftı bugün, oldukça farklı hissettiriyordu.
"Jeongguk! O neydi öyle? Tanrıça gibi görünüyordun, çok güzeldi." Jimin'in de burada olduğunu yeni fark ediyordum. O kadar askerin, jimin'in önünde olanlar aklıma yeni yeni dank ederken utanmıştım rahatsız edici bir şekilde. Böyle bir şeyi görmemiş olmaları beni daha iyi hissettirirdi şüphesiz. "Hoşgeldin Jimin."
"Hoşbuldum majesteleri" oyunbaz bir tavırla sarıldı bana onu da çok özlemiştim bu süreçte. Görene kadar farkında bile değildim özlemimin vardığı boyutu. Fakat görünce anlamış hatta bir takım sebeplerden ötürü kötü de hissetmiştim.
"Hoseok sen misafirlerimize odalarını göster, Yoongi kralın askerlerini de al kışlaya gidin. İki saat sonra Namjoon'la birlikte salonda olun, toplantı yapacağız." dedim "Kral Taehyung, siz benimle gelin lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crown from enemy •taekook
Fanfiction•omegaverse •enemiestolovers •yetişkin içerik "keserim nefesini, güvenme seni sıkıca saran kollarıma. tatlı tatlı alırım canını, ağırlandığın yatağım son nefeslerin için mezar olur." Senin depremlerinin çığlığı bende, yangının koru bende, ulu çınarı...