douze { yıldızlara dokunulmaz

3.5K 279 361
                                    

Dört bir yanı kuşatıyordu güven duygusu, dünyama gelen bu bahar şimdilerde beni korkutmaktan öteye geçmiyordu, ömrüm boyunca bana uğramamış olan bunca his kapıma dayanmış bütün dik duruşuma rağmen sızıyordu aralıktan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dört bir yanı kuşatıyordu güven duygusu, dünyama gelen bu bahar şimdilerde beni korkutmaktan öteye geçmiyordu, ömrüm boyunca bana uğramamış olan bunca his kapıma dayanmış bütün dik duruşuma rağmen sızıyordu aralıktan. Anlamazdım ki ben, kötü bir kaderim var demiyordum zira onunla tanıştığım bir kadere kötü diyemezdim ama iyi de sayılmazdı. Bana pek gülmezdi evren, şimdi bunca tantana arasında bir fırtınanın içine saplanmış gibiydim.

Kolları arasında boğulduğum huzura da alışık değildim. Tenime değen teniyle beni sarhoş etmesine de, o denli güçlü kalp atışlarına da yabancıydım. Benimle ilgilenilmesini de bilmezdim ki ben, dokunan elleri itecek sanırdım. Duygulara büyük büyük sözler atfedemezdim, edebiyatı da bilmezdim seni de önceden, hoş eşdeğerdir benim lisanımda bu ikisi.

Yaklaşık yarım saattir uyanıktım esasen, karşımda duran aramızda neredeyse hiç mesafe olmayan güzel çehresini izliyordum sessiz sedasız. Sert yüz hatlarına dalıyor, yüzündeki benlerin yerini ezberime kazıyordum. Gözünün altındaki, yanağındaki, dudağındaki, burnunun ucundaki, en çok burnunun ucundaki beni unutulacak gibi değildi elbette ama aklımı kaybetsem kazıdığım ruhum hatırlamak zorundaydı.

Huzurla uyuyordu o da bu esnada, düzenli nefesleri yumuşak sahiplenici feromonları bütün çevremi çepeçevre sarmıştı. Çıplak göğsüne yaslamıştı beni uyurken, esmer teni parlıyordu gözümü üzerinden çekemiyordum. Kıvırcık, normalde her daim düzenle şekillenmiş olan saçlar karışık bir vaziyette yastığımda dağılıyordu. Parmak uçlarım istemsizce uzandı alnındaki bir bukleye. Siyah gür saçları yumuşacıktı, parmağıma doladım utanmadan. Verdiği hissiyat karşısında mest olurken nasıl çektim bu saçları o sevişmeler sırasında diye düşünüyordum. Kıkırdadım hatta halime, delirmiştim sonunda. Amacına ulaştığını bariz bir şekilde kabullenebilirdim.

Kıkırtılarımı bastırmak için dudaklarımı dişledim bir süre, uyandırmak istemiyordum onu. Saçlarını rahat bıraktıktan sonra esmer yanağına uzandı elim. Günlerdir buradan çıkmamasından dolayı traş edemediği belli belirsiz sakallarında gezdirdim parmaklarımı usulca. Yetinemedim, parça parça mahvoluyor gibiydim. Onu rahatsız etmemek adına oldukça yavaş hareketlerle uzandım çene hattına, ufak bir öpücük kondurup çekildim hemen. Uykusu ağıra benziyordu, buna güveniyor gibiydim. Burunlarımız arasındaki beş santimlik mesafeyi de kapatıp yanağına sürttüm burnumu. Çok güzel kokuyordu, şişenin dibinde sakladığım kimsenin bulmamasını istediğim o parfümdü. Kokusunu bir yere hapsedebiliyor olsam ona çaktırmamak için binbir türlü yalana oyuna başvurur saklardım kokusunu.

Çıkmamız gerekiyordu artık yataktan, her ne kadar hiç istemiyor olsam da, bugün bu yataktan çıkıp delta-vita ilişkisini bitirecek tekrar kral kim ve kral jeon olacaktık. Hayatımda ilk kez kızgınlığıma şükretmiştim. O zarif tavırları, içindeki kurdu dünyanın en güçlü ırkından olmasına rağmen merhametli düşünceli yanıyla tanışmıştım. Müptelası edecekti beni, şarabına aşık edecek, ayyaş bir herife çevirecekti.

 crown from enemy •taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin